
Bundan sonra okuduğum kitapların küçük bir kritğini yapmak için bu sayfayı hazırlamaya karar verdim. Derler ki; "Bir Amerikalı bu kadar, bir İngiliz şu kadar kitap okurken 6 Türk'e bir kitap düşer.". Bu yüzden 2016 yılında okuduğum kitapların seceresini tuttum ve artık bu sayfada onlara ulaşabilirsiniz.Umarım paylaşımlarımı beğenerek takip edersiniz
Hakkımda
- Musa Apaydın
- Ben Musa APAYDIN, 14 Aralık 1950 Kars'ta doğdum. İlköğretimimi Sarıkamış Erenler ilkokulu ve Sivas Halil Rıfat Paşa ilkokulunda, ortaöğrenimimi Sivas Demir ortaokulunda, Lise eğitimimi Eskişehir Atatürk Lisesinde tamamladım. Ardından TCDD'de 1 sene memurluk ve sonra ETİ Bozüyük'te işe başladım. 1981 yılında Mihriban hanımla hayatlarımızı birleştirdik. 2 çocuğum var, büyük oğlum Eskişehir Bahçeşehir Lisesinde Edebiyat bölümü zümre başkanı, küçük oğlum ise Pamukkale Üniversitesi Tıp fakültesinden mezun oldu. Bilecik’in Osmaneli ilçesinde doktorluk yaptıktan sonra Kalp ve Damar cerrahisi uzmanlık eğitimi için Çam ve Sakura Şehir Hastanesinde asistanlık yapmakta.
Sayfamı ziyaret edenler
25 Aralık 2019 Çarşamba
Köy Enstitüleri Yılları
Köy Enstitüsü Yılları
Talip Apaydın
Literatür yayınları
Üçüncü basım 2017
200 sayfa
Öncelikle şunu söyleyeyim. Talip Apaydın daha önceden okumadığım için kendimi ayıpladım. Bu kadar akıcı bu kadar düzgün, dinlendirici uslupla yazı bence okuyun ve en kısa zamanda yine bir Talip Apaydın okuyacağım. Gelelim kitaba Köy Enstitüsülerin kurucusu Hakkı Tonguç'un bu yönde kitaplar yazın talimatını yerine getirmiş. Babası tarfından 10 kasım 1938 günü Eskişehir Çifteler Köy Enstitüsü'ne kaydı yapılır. Annesi ölmüş, üvey anne elinde büyümeye çalışan ve aşırı fakir bir aile çocuğu Talip. Okulda Beypazarlı, ayaşlı arkadaşlarla hemşeri diye konuşurlsrdı kendisi ise Polatlı'nın Ömerli köyündendi. Enstitülerin kuruluş amacı köy öğretmeni yetiştirmek ama dört dörtlük. Tek amaç köylüyü uyandırmak, tabi bu durum bazılarının işine gelmiyor ve bu yönde uğradıkları ben zulüm diyeyim o dönemde Talip Yüksek Kısmı okuyup bitirdi. Köy enstitüleri ile ilgili okuduğum ikinci kitap ve Çifteler Köy Enstitüsü inşaat konusunda çok iyilerdi ve birçok ile inşaat yapmaya gittiler. Fakir bir köy çocuğu olan Talip Öğretmendi hemde yüksek kısımda öğretmenlik yapmak için bunun yanında bir müzik eserini notaya dökecek kadar müzik bilgisi ve yükseği bitirme tezi Kütahya Halürkülerini Türkülerini notaya dökmek ve bunlardan bazılarını Muzaffer Sarısözen'e verip TRT 'de omunmasına vesile olmuştur. Dünya klasiklerini çalacak kadar Keman çalmak, Heykel yapmak, çifcilik, hayvancılık köy ile ilgili her konuda tam bir uzman olarak mezun oluyorlardı. Tabi bu uzmanların köye gidip köylüyü uyandırması yukardada bahsettiğim gibi kimilerinin işine gelmedi dedik ve herkesde öyle söyledi ama diğer etkenleri okuyunca şaşkınlığımı tarif edemem bunu siz okuyuculara bırakıyoyum. Haydi hiç Talip Apaydın okumayanlar ilk sizde " Köy Enstitüsü Yılları" ile başlayın. İyi okumalar.
25 .12. 2019 ESKİŞEHİR

19 Aralık 2019 Perşembe
Osmanlı’dan Cumhuriyet’e Gizli Teşkilatlar
Osmanlıdan Cumhuriyete Gizli Teşkilatlar
Ergün Hiçyılmaz
Altın Kitaplar Yayınevi
1. Basım 1994 250 sayfa
Eski Türkler ve Osmanlılar casusluk faaĺiyetlerini ülke savunmasının ayrılmaz parçası olarak görürler. Ülkeleri fethetmek ve dünyaya hakim olmak ülküsünü güden Cengiz Han ve Timurlenk bu sisteme büyük önem vermiş ve büyük teşkilatlar vucuda getirmişlerdir. Osmanlıda düşman ordularının ve devletlerinin içlerini öğrenmeden harp ilan etmezlerdi. Şu laf çok söylenir. " Fatih'e İstanbul'u kazandıran casuslardı"
Gelelim teşkilatlara
Teşkilat-ı Mahsusa Balkan bozgununun yarattığı toplumsal ezikliği ortadan kaldırmak için kurulan gizli teşkilat.
Karakol Teşkilatı. İstanbul ve çevresinden elde edilen silahları anadoluya geçiriyorlar. Anadolu Hükümeti Genel Kuraya bağlı ilk gizli teşkilatımızdır. Beş şube olarak kuruldu. İlk kadın ajanımız Şekibe hanım bu teşkilatta vazife almıştır.
M.M. Teşkilatı " bu teşkilata 'mimmim grubu' diyorlardı"
MM grubu ds özellikle Anadolu'ya silah ve asker sevkiyatında önemli rol almışlardır. Teşkilat Genel Kurmayın onayı ile iki servis halinde vazife yapmıştır.
Askeri Polis Teşkilatı
" Ay-Pe veya Pi"
Garp cephesi kumandanlığına bağlı olarak kurulan teşkilat. Milli Mücadele karşıtı iç ve dış güçlere karşı kurulmuştur.
Direniş Cephesi
Bu cephenin en önemli elemanlarından Davit Efendi İslam topluluğunda bir gayri-i müslümdü iran tebaalı bir Ermeniydi Anadoluya geçişlerde çok büyük yardımları olmuştur.
Tabi gizli servislerden, ajanlardan bahsedince İngiliz Kemal'den bahsetmesek olmaz.
Esas Adı Esat Tomruk.
Adını Galatasaray Sultanisi'ndeki yetim arkadaşı Yetim Kemal'den aldı. Klasik ajan tipini hiç benimsememiş, baskınlar,sabotajlar yapmak, Düyunu Umumiye kasasını boşaltmak gibi eylemlerin içinde yer almıştır. İngilizler başına 500 altın ödül koymuştu.
Cumhuriyet İstihbaratı
Atatürk, Genel Kurma'da yapılan toplantıda " bu böyle olmaz....bizde modern bir istihbarat teşekkülü kurmak zorun- dayız" demiştir. Bunun üzerine MAH başka deyişle MEH'i " Milli Emniyet Hizmetleri" kurmuçlatdır. Daha sonra Mah yerini MİT'e bırakaçaktı. Tabi Mit ayrı bir kitap konusu.

10 Aralık 2019 Salı
Kanadı Kırık Melek’in Kanadına Takılanlar
Kanadı Kırık Melek'in Kanadına Takılanlar
"Engeliniz ile barışık olun ki yaşadıklarınız zor gelmesin"
RUKİYE TÜREYEN
Egemen yayıları
"Sloganlarıda çok güzel
'Oku, Düşün, Yüksel' "
Rukiye 37 yaşında bebekiğinde geçirdiği havale ile vucudunun %99 tutmuyor. Yalnız sol elinin işaret parmağını kullanıyor. 7 sene önce kanserden babasını kaybediyor, bu süre içersinde annesi iki kere beyin ameliyatı geçiriyor. Okumayı kendi kendine öğreniyor 2014 yılından beri yazarlık yapıyor. Bunuda hiç kimseden eğitim almadan kendi kendine öğreniyor. Kitabı piyasaya çıkınca büyük ilgi görüyor. Kitabın geliri ile annesine oturdukları evi satınalmak istiyor. Engellilerin durumları hep yürek dağlar, bir işe yatamaz sanılır oysa alın kitabı siz karar verin. Her şeyi tek parmağımım ucu ile yapıyor başkada tutan yeri yok. Hikayeler, seneryolar yazıyor. Çok önceden aldığım kitabı yeni okudum. İyiki almışım. Rukiye sana kalbimin en derin yerinde güzel bir yer ayırdım.
Lütfen sizlerde alın okuyun, azmin neler yapabilceğini görün.
10 Aralık 2019 Eskişehir

8 Aralık 2019 Pazar
Koyunculuk Faaliyetinin Sürdürebilirliği
Koyunculuk Faaliyetinin Sürdürülebilirliği
Dr. Kenan KESKİNKILIÇ
İzmir Ticaret Borsası Yayınları
Yayın No 99
2019 İzmir 171 sayfa
Kenan Hocanın tez kitabı koyunculuk üzerine bence çok güzel bir çalışma. İlginç bilgiler, şimdi onlara dalalım bakalım ne bilgiler var.
1980 yılında ülke nüfusu
45 milyonken küçükbaş hayvan sayımız 50 milyondu. 2018 yılında 81 milyon nüfusa karşılık küçükbaş hayvan sayımız 33 milyon. Bu sayı bile bizi dünyada onuncu sıraya yerleştiriyor. Koyun ağıllarının % 100 ünün yörenin iklim koşullarına ve planlama kriterlerine uygun olarak yapılmadığı oysaki ağılların doğru planlanması hayvan refahı ve verim açısından önem teşkil etmektedir.
Tarımsal faaliyetlerin birçoğunda olduğu gibi koyunculuk faaliyetindede koyunların beslenmesi, süt sağımı, kırkım, banyo gibi işler zaman ve büyük
emek istemektedir.
Kenan Hoca kitabın sonunda koyunculuğun "güçlü yönletini", "zayıf yönlerini", "fırsatlarını" ve "tehtidleri" ni çok güzel anlaşılır bir şekilde açıklamış.
Ben bu kitabı Fox tv. Sabah haberlerinde gördüm ve piyadada satılmayacağını bildiğim için İzmir Ticaret borsasından istedim. Sağolsunlar bedelsiz olarak gönderdiler. Bende bu kitabı yöremizin en büyük koyun yetiştirilicilerinden olan dostum Emre TINAZ'a hediye edeceğim onun daha çok işine yarar.

3 Aralık 2019 Salı
Lozan
Lozan
Diplomat İnönü 1922 – 1923
Alev Coşkun
Kırmızı Kedi Yayınları
Birinci baskı Temmuz 2019
Kesintiler de dikkate alınırsa, Lozan Konferansı çok uzun sürmüş olan uluslar arası bir konferanstır Konferansın tüm ayrıntılarına girmeden, bilimsel metodoloji temelinde, belgelere dayalı , yansız ve nesnel olarak Alev Coşkun kitabına almış.
Kitap yayınlandığı 2019 yılı ve öncesi Türkiye’de Lozan tartışmaya açılmış ve başta CB olmak üzere Lozan için zafer değil hezimet olarak tanımlamaktadır. Coşkun bu kitabında tümü dış kaynak ve Türk kaynaklarından faydalanarak yazdığı bu kitap 750 adet dip nottan oluşmaktadır.
Mustafa Kemal Atatürk İnönü’yü Lozan’a göndermek için önce Dışişleri Bakanı yapar. Ve heyet oluşturulur. Heyetin kimler tarafından oluştuğunu kitabı okuyanlara bırakıyorum. Konferansa katılan ülkeleri sıralıyayım. Türkiye, İngiltere, Fransa, Yunanistan, İtalya, Romanya, Yugoslavya, Japonya, Sovyetler Birliği, Bulgaristan ve Gözlemci olarak katılan ABD.
Lozan’da Türk delegasyonu, adeta tüm çevresi düşmanla sarılmış bir adada tutsak kalmış azınlık durumundaydı. Atatürk’ün dediği gibi ‘’Lozan Barış Masasında ele alınan konular son üç dört yılın konuları değil yüzyılların hesabı görülüyor.’’ Bu kadar pis hesapların içinden çıkmak elbette o kadar kolay ve basit olmayacaktı.
20 Kasım l922 yılında başlayan konferans kesintilerle 24 Temmuz q1923 yılında sona ermiştir. Şimdi bu konferanstan Coşkun’un kitabından aldığım bazı notları sizinle paylaşayım.
İsmet Paşa’nın anılarından ‘’Uzlaşmaz tartışmalarını devam ettiği bir gün İnönü’nün sert tutumu üzerine İtalyan Diplomat Montagna İsmet Paşa’ya’ sizi protesto ediyorum ‘ der İsmet Paşa ‘Ben protesto nedir bilmem’ der İtalyan ‘ne bilirsin’ der Bunun üzerine İnönü ‘Böyle protesto ettim mi bir saat sonra savaşa tutuşuruz.’ Der
Konferansın baş aktörü İngiliz delegasyonu başkanı Lord Curzon’dur. Curzon Anadolu’daki Yunan yenilgisini, Çanakkale’de İngilizlerin uğradığı kötü durumu ve Türk Ulusçularının Mudanya’da sağlamış oldukları zaferi kendisine yediremiyordu. İsmer paşa ABD delegesi hakkında ise şöyle demektedir ‘’En sakındığım şey tarafsız düşmandır’’. Konuya daha geniş ve yakından bakmak için Lozan konusunda ahkam kesen kapasitesiz sözde Aydınlar o günlerin dış basınına bir göz atmalarında fayda var.
1922 Aralık ayının ortalarından 1923 ocak ayı sonuna kadar Ankara -Lozan arasında gidip gelen telgrafları ve gidip gelen raporları okumak bile Lozan’da neler döndüğünü, oradaki havanın ne derece sert ve gergin olduğunu göstermeye yeterlidir.
4.2.1923 Tarihinde konferansa ara verilir. İnönü oteline döndüğünde etrtaFINI Türk gazeteciler sardılar. Ne olduğunu öğrenmek istiyorlardı. İnönü ‘’Hiçbir şey bize esareti kabul ettiremez.’
Lozan konferansı’nın ikinci evresi 23 Nisan 1923 Pazartesi günü yeniden başladı. Müttefiklerini çizgisi şöyleydi.
1.Türkiye – Yunanistan arasında tazminat davası.
2.kapitülasyonlar konusu.
3.Osmanlı Borçları
4.Boğazlar konusu.
5 Musul konusu ‘’Bu konu daha sonra Türk ve İngilizler arasında özel konu olarak ele alındı’’
Eğer benzetme ağır kaçmazsa Lozan’daki durum adeta bir ipte karşılaşan iki inatçı cambazın durumu gibiydi. İnönü yeni devletin ekonomik bağımsızlığı için mücadele ederken Avrupa devletleri de parasal çıkarları için uğraşıyordu.
Bu bölümde ise Konferansla ilgili söylenen ve yazılanlara azda olsa değinelim.
Lord Curzon gerek İngiliz parlamentosunda, gerekse yazılı basında müthiş eleştirilere maruz kalmış Dışişlerinden sorumlu Devlet Bakanı McNeill şu söylemini Parlamento tutanaklarına geçirdi. ‘’ Tarihte ilk defa kendi gerçek toprakları üzerinde halkı tamamen Türk olan bir devlet ortaya çıktı’’
Yunanistan’ın Eski Dışışleri bakanı G.Streict Lozan konusunda şu itirafta bulundu ‘’Yoksulluk, imkansızlık, mahrumiyet, hatta ölümün yenemediği Türk azmi Lozan’da başarıya ulaşmıştır.’’ Bu sözde bizde kanından şüphe ettiğim Lozan bir hezimettir diyen sözde aydınlara kapak olsun.
Hilal’in haç’a darbesi, batı dünyası için bir yenilgi sembölü, Türk’leri avrupadan kovamadık tam aksine Türkleri Avrupalılaştırdık, Türkler Boğazların efendisi olarak kaldılar, Lozan İngilizler için bir bozgundur. Gibi yüzlerce söylev, makale manşet Avrupa da ve dünyada yankılandı.
Birtanede bizden verelim. Prof . Cahit Kayra Serv Dosyası kitabında şöyle der. ‘’ Eğer Kurtuluş Savaşı olmasaydı, eğer Lozan Barışı antlaşması olmasaydı, eğer cumhuriyet kurulmasa idi , eğer mustafa Kemal olmasaydı Türkiye Serv Anlaşması ile kendine biçilen utanç verici giysinin içinde kuruyup gidecekti’’
Yine dönelim İngiliz Arşivlerine ve son söz olarak bitirelim. İngiliz Tarihçi Arnold Toynbee Lozan gerçeğini şöyle belirtiyor. ‘’Bu düelloda kazanılan başarının en büyük onur payı, kulağı ağır işiten fakat her şeyi son derece iyi hesaplayan inatçı devlet adamı ve asker İsmet Paşa’ya ait bulunmaktadır.’’

Kaydol:
Kayıtlar (Atom)