Hakkımda

Ben Musa APAYDIN, 14 Aralık 1950 Kars'ta doğdum. İlköğretimimi Sarıkamış Erenler ilkokulu ve Sivas Halil Rıfat Paşa ilkokulunda, ortaöğrenimimi Sivas Demir ortaokulunda, Lise eğitimimi Eskişehir Atatürk Lisesinde tamamladım. Ardından TCDD'de 1 sene memurluk ve sonra ETİ Bozüyük'te işe başladım. 1981 yılında Mihriban hanımla hayatlarımızı birleştirdik. 2 çocuğum var, büyük oğlum Eskişehir Bahçeşehir Lisesinde Edebiyat bölümü zümre başkanı, küçük oğlum ise Pamukkale Üniversitesi Tıp fakültesinden mezun oldu. Bilecik’in Osmaneli ilçesinde doktorluk yaptıktan sonra Kalp ve Damar cerrahisi uzmanlık eğitimi için Çam ve Sakura Şehir Hastanesinde asistanlık yapmakta.

Sayfamı ziyaret edenler

19 Kasım 2018 Pazartesi

Beyin Sizsiniz

‘’PUBLISH OR PERISH’’
Beyin Sizsiniz
İsmail Hakkı Aydın
10.Baskı Toplam 50.000 adet Nisan 2018
Girdap Yayınevi
Öncelikle size İsmail Hakkı Aydın’ı tanıtayım. ‘’Bilim Adamı, Beyin Cerrahı, Düşünür, Edip, Yazar, Şair, Güftekar, Musikişinas, Teolog, Filozof, Hattat. BU kadar birikimli bir beyine sahip kişinin ikinci kitzabını okumaktan gurur duydum.
Kitabın ana fikri Bilim, Beyin, Kur’an’ı Kerim.
343 Sayfa olan kitap Hayal ile başlıyor ve şöyle diyor Aydın hocam ‘’Hayal ediyorsak başarabiliriz. Hayal edebildiğimiz müddetçe , beynimizin gücü sonuzdur. Hayal, beynin kabiliyetini gösterir. Hayal gücü sonsuz olanın , beyin gücüde sonsuzdur. Beynimizin gücü, hayallerimizle sınırlıdır.’’
Aydın Hocam Kitabında İslam aleminin bin yıldır bilim adına hiçbir şey yapmadığını, çok güzel anlatmış ve mukaddes kitabımızın yalnızca uhrevi yönü üzerine kafa yorup 1200 lü yıllardan beri maalesef bilim adına yerlerde süründüğünü çok güzel anlatmış.
Hz.Peygamberin vefatından sonra İmam-ı Azam’ın vefatı hicri 150’dir. Gazali’nin vefatı 1111 İbn-i Sina’nın vefatı . Bu gibi ve 1200 yılına kadar sinüs,kosinus ve sıfırı bulan insanlar hepsi müslümandı.Bu yıldan sonra bu buluşlar bıçak gibi kesiliyor.
Aydın Hocam iyi bir Teolog olduğu için kuran ayetlerinde bilim ile ilgili olanları çok güzel açıklamış. Şimdi diyebilirsiniz’’ biz bu kitabı niye okuyalım’’ bende size derim ki Aydın Hocam bu konu kuranda yazdığını ve ayetini açıkladığını, ilk klonlanan koyun Doll ile Hz. İsa’nın yaradılışını anlatması.
Birde Diyanet işleri başkanlığına çağrısı var ; en kısa zamanda inancına, imanına, meshebine, bakılmaksızın dünyanın en iyi fizikcisi, en iyi genetikcisi ile kut’zan-ı Kerimin güncel tefsiri yapılması lazım. Diyor ve bu tezini kitabında çok güzel anlatmış, örnek ayetlerle desteklemiş.
Kitabın ilginç bir özelliği de bazı sayfalarında aşağıdan yukarı,yukardan aşağı ben buna ‘’Yan yazılar’’ dediğim hocanın sözleri var bunlardan biri ‘’Beyin evdeki gelinlik genç kıza benzer. Boş bırakmaya gelmez’’ bir başkası ‘’ Evet. Evet…yanlış duymadınız. Bilim ve Teknolojide, araştırma yapmak, her bilim adamına FARZ dır’’ diyor
Penisilin mucidi Alexander Fleming ile sonradan İngiltere siyasetinin bir numarası ve ikinci dünya savaşının duayenlerinden olan Churchill’in ilişkisini ve cerrahların neden biraz mazoşisttir olduklarını merak ediyorsanız bu kitabı muhakkak okumanız gerekmektedir.
Bu sene ramazan ayında kur’an-ı kerimin mealini 9. Kez okuyacağım Aydın hocamın sayesinde daha farklı okuyacağım.
Hoca kitabını şu parağrafla bitirmiş. ‘’ Ne kadar çok okur, ne kadar kadar beynimize bilgi yüklersek,
O kadar çok düşünme, muhakeme, isabetli fikir ve projeler üretme şansımız olur. Beyin halen tamamen çözemediğimiz kaideler çerçevesinde faaliyet gösterir. Zira beynimizin kapasitesi kitaplarda yazıldığı/yazdığımız gibi değil, namütenahidir.




6 Kasım 2018 Salı

Türkiye’de Milli Şef Dönemi(1938-1945)

Türkiye’de Milli Şef Dönemi(1938-1945)

Cilt 2 Cemil Koçak
İletişim Yayınları
7.baskı 2017 İstanbul (1.baskı Ankara 1986)
600 sayfa

Cemil Koçak’ın bu çalışması görünen düzeyde bir tarih araştırması yaparak,Türk siyasal hayatının önemli bir dönemini iç ve dış politika açısından tanıtmaya çalıştığı tarih malzemesini mümkün olduğunca çözümler bir biçimde işlemeye,tarihsel olgu ve olayları bir derleme niteliğinden çıkararak yeri geldiğinde anlamlı ve kendi içinde tutarlı bir çerçeve içinde çözümleyip yorumlamış dönemin özellikerine ilişkin bazı genellemeler ve tahlillere de yer vermiş.

2.Dünya Savaşı sırasında Türk dış politikasının temel ilkesi ve amacı ne olursa olsun savaşa katılmamak olmuştur.Gerçekten de Türkiye’nin savaşa katılmaktan hiçbir çıkarı yoktu.Bu tür bir çıkar denemesinin 1.Dünya Savaşı sonunda ülkeyi getirdiği nokta o dönemi bizzat içinde bulunarak yaşayan türk yöneticilerin aklından hiç çıkmamıştır.Dönem boyunca türk dış politikasının en önemli karar mevkiinde bulunan İsmet İnönü bu gerçeği en yakından bilen kişidir.Bu nedenle ülkeyi savaştan uzak tutmak için elinden gelen her türlü gayreti göstermesine şaşmamak gerekir.Türkiye tüm savaş yılları boyunca bir denge politikası izlemiş bu denge oyunu sayesinde savaştan uzak kalmıştır.Savaştan sonra çok partili sisteme geçildiği zaman şimdiki aklı selim bazıları”efendim bütün dünya çok baskı yaptı”der.Bu baskıyı Avrupa’nın önemli bir parçası olan İspanya’da diktatör Franco’ya Portekiz diktatörü Salazar’a uygulayamamış ve seksenlere kadar Avrupa’nın bu ülkeleri diktatörlükle yönetilmiştir.

Kitabı okurken şu dikkatimi çekti.SSCB(Rusya) savaşa katılmamızı Dünya milletlerinden daha çok istemektedir.Nedeni Avrupa işlerine göndermiş olduğu on beş tümeni geri çekip yerine Türk askerini sürmek istemesidir.Bunun nedeni de Türk ordusunu zayıflatmak Balkanlara kadar inmiş olan Bolşevik rejimini Türkiye’ye de dayatmaktı.Eğer savaşa girseydik Berlin’e giren ordu Türk ordusu olurdu.Arkadan Rusya’nın bir vurması olmasa da kesinlikle lojistik desteğimizi kesip Türk ordusunu imha ettirmekti.Kitabın özeti çok zor ama size hepimizin tanıdığı yazar Yakup Kadri Karaosmanoğlu’nun İnönü ile yüz yüze konuştuklarını aktaracağım.”Bir akşam,ikimizin baş başa kaldığı sofrada demiştim ki:Paşam ben şimdi devlet memuruyum.Siz de devlet başkasınız.Fakat,müsaade ediniz de sizinle eskisi gibi bir dost olarak konuşayım.İstanbul’dan geliyorum.Orada gördüklerimden çok üzgünüm.Hükümete ve hatta size,sizin şahsınıza karşı adeta hüsümet derecesine varan bir muhalefet cereyanı alıp yürümektedir.Sakın memleketi harp felaketinden kurtardığınız için size minnettar olduğu hayaline kapılarak,bu ceryanı mühimsememezlik etmeyin...Bunun sebeplerini araştırmaya bakın...Bizzat diyorum çünkü etrafınızdakilerin memleket realitelerini sizden gizlediklerini ve size her tarafı güllük gülistanlık gösterdiklerini biliyorum.Zira size gelmezden önce bazı eski Meclis arkadaşlarımla bu bahis üzerine konuşmak isteyince sözümü ağzıma tıkadılar.Aman bize dediklerinizi paşaya söylemeye kalkışmayın üzülür dediler.

Sırtlarını devlet nüfusuna ya da nüfuslu politikacılara dayayarak halkı haraca kesen karaborsacılardan etmediğim şikayet kalmadı.Siz iradesini kaybetmiş bir meclis,nereye gittiğini bilmez bir parti ve ne yapacağını bilmez hükümet ile bu memleketi,ne siyasi ne iktisadi bakımdan düzene koyamazsınız.”Bu paragrafı okurken acaba şimdiki yöneticimize bir Yakup Kadri Karaosmanoğlu gerekli mi?