Hakkımda

Ben Musa APAYDIN, 14 Aralık 1950 Kars'ta doğdum. İlköğretimimi Sarıkamış Erenler ilkokulu ve Sivas Halil Rıfat Paşa ilkokulunda, ortaöğrenimimi Sivas Demir ortaokulunda, Lise eğitimimi Eskişehir Atatürk Lisesinde tamamladım. Ardından TCDD'de 1 sene memurluk ve sonra ETİ Bozüyük'te işe başladım. 1981 yılında Mihriban hanımla hayatlarımızı birleştirdik. 2 çocuğum var, büyük oğlum Eskişehir Bahçeşehir Lisesinde Edebiyat bölümü zümre başkanı, küçük oğlum ise Pamukkale Üniversitesi Tıp fakültesinden mezun oldu. Bilecik’in Osmaneli ilçesinde doktorluk yaptıktan sonra Kalp ve Damar cerrahisi uzmanlık eğitimi için Çam ve Sakura Şehir Hastanesinde asistanlık yapmakta.

Sayfamı ziyaret edenler

6 Ekim 2017 Cuma

1923 Kurtuluş Ayarlarına Dönmek

1923 Kuruluş Ayarlarına Dönmek
Sinan MEYDAN
İnkılap Yayınevi
2017    1. Baskı
555 Sayfa
        Sinan Meydan'ın şaheser bir eseri . hepsi belge bilgi ve Görgü tanıklarına dayalı bu eserin özetini değilde bu esere bağlı kalarak bir makale şeklinde eseri tanıtayım .
Kitap dört bölüm olarak yazılmış olup sonunda 15 sayfada sonuç olarak yazılmış kolay okunan her Türk Gencinin okuması gerekli bir eser.
Osmanlı'nın son dönemini özetlersek İngiliz gemileri Marmara da demirli ve bu savaş gemilerinin namluları Padilahın İkametgahı olan aynı zamanda Osmanlı Dvleti'nin merkezi karargahı konumundaki Dolmabahçe Sarayı'na çevrilidir.
Atatürk  13 Kasım 1918 Tarihinde  Yaveri ile "Salih Bozok" yaptığı söyleşide Atatürk "Geldikleri gibi giderler" sözünü söylemiştir.Herhalde bu küçük parağraf Osmanlı'nın son dönemini anlatmaya yeterli.
Rus  Çarı 1. Nikola nın söylediği ve tüm dünyanın benimsediği "Hasta adam" sıfatını söyleyen Çarlık  bugün yok olurken "Hava değişimi" yapıp yorganını toplayıp Ankara'ya taşınan Türk halkına Ankara havası pek yaramıştır.

        19 Mayıs 1919 Samsun'dan başlayan yürüyüş Amasya,Erzurum,Sivas ,Ankara buralarda yapılan toplantı ve kongereler devam edeken fikirleri artık netleşmiş ve kendisi artık İslam Dünyasının "Hak mücahiti"olmuş mücadelesini üç temel üzerine oturtmuştur.Bunlar
1.Emperyalizme karşı tam bağımsızlık
2.Saltanata karşı ulusal egemenlik
3.Cehalete karşı uygarlık.
İşte bu nedenledirki Beyrut Ebabil Gazetesi Atatürk'ün ölümünü "Zulmün en büyük düşmanı öldü" diye duyurmuştu.
Bu düşüncelerde olan Atatürk tabiki hükümet şeklini "Cumhuriyet" olarak beynine rrkazımıştı.Daha Kurtuluş Savaşı başlaamamış yıl 1919 yanındaki Müfit Kansu'ya dördüncü madde olarak "Hükümet şekli Cumhuriyet olacak" diye kayda geçirtir.
Aklında TAM BAĞIMSIZLIK vardır ve başkada düşüncesi yoktur.Atatürk daha savaş devam ederken 1921 yılında  tam bağımsızlığı şöyle tanımlamıştı."Tam bağımsızlık denildiği zaman,elbette siyasi,mali,iktisadi ,adli, askeri,kültürel,ve benzeri konuda tam bağımsızlık ve tam serbestlik demektir........."
Atatürk böyle düşünürken bazı arkadaşları ve aydın kişiler MANDA cılıktan bahsetmekte özellikle Sivas Kongeresinde bu konu bayağı dillendirilmiş olup,Atatürk bu konuda başka bir ülkenin koruyuculuğunu ve kollayıcılığını kabul etmek
1.İnsanlık niteliklerinde yoksunluktu
2.Güçsüzlüktü
3.Miskinlikti Ama Türk milleti insanlık niteliklerinden yoksun,güçsüz ve miskin bir millet değildir.
bunun yanında  atanın zihninde "Osmanlı Devleti onun bağımsızlığı ,Padihşah,halife,hükümet bunlar anlamını yitirmiş birtakım sözlerdi"
Atatürk'ün ifadesi ile tek bir "çare-i halas" vardı oda "Ya istiklal ya ölüm"
Manda fikri bazı kişilerin yanında Padihşah Vahdettin ve Sadrazam Damat Ferit de İngiliz merhametine sığınarak kurtulacaklarına inanıyorlardı.Vahdettin 14 Kasım 1918 tarihinde Daily Mail gazetesine verdiği demeçte "İngiliz milletine karşı beslediğim sevgi ve hayranlık duygularımı,Kırım savaşında İngilizlerin müttefiki olan babam Sultan Abdulmecit'ten aldım.Memleketim ile Büyük Biritanya arasında öteden beri mevcut dostane İlişkileri yenileyip güçlendirmek için elimfen geleni yapacağım" diyordu.

        Oysaki lioyd George 21 Temmuz 1920 tarihinde "Türkiye tamamen parçalanmalıdır.Bundan üzüntü duymak için bir neden yoktur." Diyordu.
İngilizlerden diğer inciler ise şöyleydi ,Duyunu Umumiyedeki İngiliz temsilcisi Sör Adam Block " Eğer Alman'lar kazanırsa sizde Alman sömürüsü olacaksınız,İngitere kazanırsa mahvoldunuz." Diyordu.Yine Başbakan L.George 1914 te Türkleri bir insanlık kanseri ve yönettikleri toprakları etine işlemiş bir yara olarak adlandırıyordu.
Atatürk ingiliz mandacılarına ise şu göndermeleri yapmaktaydı"21 Şubat 1920 de "Boş bşr fişek kovanının bile İngilizlere geri verilmemesi daha uygun olur....." 12 Ağustos 1920 de " Türk söz konusu olduğunda İngilizler İnsan hayatına zerrece değer vermiyor.Türkiye'ye karşı bin türlü suikastte bulunmaktan zevk alıyorlar" diyordu
Korku ve teslimiyetle işgal edilmiş zihinlerdeki MANDA tutkusu cidden mide bulandırıcıydı.İşgal edilmiş Osmanlı zihinleri Amerikan mandası altına girebilmek için Türkiye'nin doğu sınırı üzerinde Ermenilerin işine yarayacak bir toprak parçası vermeyi bile süşünüyorlardı.Bu toprak parçası Van'dan Sivas'a doğuda Kars Erzurum illerini kapsıyordu.
Bu işgal edilmiş zihinler öyle ileri gittilerki kendi aralarında aldığı karar metinlerini Amerikan temsilcilerine iletmeye kadar götürdüler.
Tabi sarayda boş durmuyor Damat Ferit Ermenilere toprak verilmesi gerektiğini söylüyor Bitlis Valisi Mashar Müfit Kansu'ya gönderdiği telgrafta "Bazı doğu illerinin Ermenilere terk edilmesi mecburiyet ve zorunluluğun meydana gelmesi muhtemeldir........Bu nedenle uygun bir uslupla şimdiden kamuoyunu buna hazırlamak gerekir"

   
      Zihni İşgal edilmemiş Mazhar Müfit damadın teklifini hiç düşünmeden reddetmiş ve görevden alınmasını istemiştir.
Atatürk 22 Nisan 1921 de şöyle diyordu " En aydın sanılan insanların manda tutkunluğu ile adeta milletin bağımsızlık ruhunu yıkmak için gafilane çalışmaş ve devamlı çaba içinde çırpındıklarını hayretle görüyorum"
Emperyaller algı yöntemini çok iyi biliyorlardı.Örneğin 19 Şubat 1919 tarihli Londra Konferansı belgelerinde şöyle iki belge göze çarpıyordu.
"Sayfa 231:İzmir'e Türk bayrağı asarakTürk varlığını kabul etmiş görünelim."
"Sayfa 258:Venizelos Türk Bayrağını,şehrin dışına asalsın.Girit'dede Türk Bayrağı şehrin dışında bir kayalıkta asılı idi" diyor.Bu algı operasyonu Sevr antlaşmasınada girecekti.


        Atatürk siyasi manevralarla Sivas Kongeresinde Ateşli manfacıları susturmuş aynı zamanda Anadolu'daki işgalci İngiliz ve Fransız'ları ABD İle tehdit etmiştir.
Cumhuriyet öncesi Osmanlıyı anlatmak için şu  belgelere bir gö atmamaızda fayda var.
ABD Kongresi  türkiye planları 19.yüzyıla dayanıyordu.31 Ocak 1896 tarihli 54.toplantısında aldığı gizli bir karar Osmanlı'yı "Türkiye Birleşik Devletleri" haline getirerek bölmeyi düşünüyordu.
 1912 Yılında wilson'un başkanlığı döneminde Türkiya'ye elçi atanması konusunda Başkan "Türkiye yok ki elçi göndermeye ne luzum var" diye yanıt vermiştir.
Yunan İzmir'e çoktığında Yunan bayrağının yanında Amerikan bayrağıda vardı.
Türkiye'nin ABD mandası altına alınması konusunda ABD komiseri Ravndal'ın görüşlerinin son cümleleri şöyleydi."Hükümet konya'ya yada Ankara'ya götürülebilir.Padihşaha ise İstanbul'da halife olarak kalma olanağı tanınabilir."
Anlayacağınız Atatürk'ün önd liğindeki Türk bağımsızlık savaşı kazanılıp Yunan orduları tamamen Anadolu'dan atılınca aslında "geldikleri gibi giderler" sadece Yunan'lar,İngilizler,Fransız'lar değil bu gidenlerin içinde ABD de vardı.
Ancak Atatürk'ten sonra yeniden geleceklerdi.
1919 yılında reddedilen Amrikan mandası 28 yıl sonra Atatürk yoktu ll.Dünya savaşından sonra 1947 yılında manda yerine  Marshall'ın yardımı ile Türkiye'yi teslim alacaklardı.


       Kurtuluş savaşına başlamadan Bandırma vapuru ile Samsun' giderken vapurda silah araması yapan İngiliz subaylarına şöyle konuşmuştu"Sersem herifler Cephane ve Silah değil biz kafa götürüyoruz " Kurtuluş savaşı o kafa ile kazanıldı.
Yunan ordusu Ankara yakınlarına gelmiş bazı mebuslar memleketlerine dönme eğilimi göyerirken Atatürk şöyle diyordu maclis kürsüsünden.".....Sizleri burada zorla tutacak değilim.Dilediğini gibi memleketlerinize dönebilirsiniz.Hatta hepiniz bu kararda olabilirsiniz .Fakat şunu bilinizki bütün arkadaşlar bırakıp gitseler,ben bu meclis-i Ali de tek başıma kalmaya ahdettim.Düşman adım adım her tarafı işgal ederek Ankara'ya gelecek olursa,benim bir elimde silahım diğer elimde mukaddes Türk bayrağını alıp Elmadağ'a çıkıp orada tekbaşı a son kurşunuma kadar savaşırım .Ben öleyim vatan sağolsun"


      Atatürk "olmaz,kazanılamaz!Yedi düvele karşı savaşılamaz" diyenleri mahçup ederek kurtuluş savaşını kazandı.Atatürk'e göre  kurtuluş için önce "milli birliğe"sonra "düzenli örgütlere"son olarakta "birleşmiş ve kaynaşmış kafalara " ihtiyaç vardı.
Dünyada hayat için insanca yaşamak için Bağımsızlık lazımdır.Bağımsızlık için kuvvetli olmak lazım kuvvet Ordudur.İngilizler milletimizi bağımsızlıltan mahrum etmek için önce doğal olarak ordudan mahrum etmek  çarelerine giriştiler.Tüm silah ve cephanemizi elimizden alıp Subaylarımızın onurunu yok etmeye çalıştılar.
Her durumda ordu düşmanlarımızın birinci saldırı hedefi oldu.Orduyu yok etmek için subayları mahvetmek,aşağılamak lazımdır.Birinci düyya savaşından sonra Türk orduları dağıtılmış,silahlarına el konulmuş,Sevr anlaşmasına göre Türk ordusunun sınırlandırılması elindeki ağır silahların alınması,zorunlu askerliğin kaldırılmasına,askeri okulların kapatılmasına karar verilmişti.Türk kızı mutanlar tutuklanıp hapsedilmişlerdi.


     Bugün de ordu düşmanların birinci saldırı hedefidir.Bugün de düşmanlar orduyu yok etmek için  subayları mahvetmek ve aşağılamak için çalışmaktalar.
3kasım 2002 tarihinde Kuze Irak Süleymaniyede Türk Askerinin başına çuval geçirildi.12 Haziran 2007 tarihinde ergenekon davası kapsamında subaylarımız tutuklandı.Bu davalarda PKK tanık Türk subayları sanık oldu.2009 da Habur'dan davul zurna ile karşılanan 34 PKK mensubu ,29 ekim 2014 tarihinde peşmergeler  topraklarımızdan "serok Obama" sloganları ile geçtiler.2012 yılında bu kumpas davalarda çoğu tutuklu olmak üzere 64 general,273 subay,60 astsubay,3 sivil memur olmak üzere 404 asker yargılanıyordu.


     Devletler için "her şeyin başı tam bağımsızlıktır"derken asla abarttığını düşünmeyin.Öyleki gerçek barışın ve demokrasinin ön koşulu bile tam bağımsızlıktır.Tam bağımsız olmayan devletlerin olduğu bir dünya  gerçek barışın olmadığı bir dünyadır.Bağımlılığın olduğu yerde ise emperyalizm vardır.Emperyalist,kapitalist sömürünün olduğu yerde ise ne gerçek barıştan nde demokrasiden söz etmek mümkündür.
Cumhuriyet ilan edilmiş ve artık YENİ BİR TÜRKİYE vardır.Türkiye'de saltanat milletindir.Saltanat düzeninden,bu düzenin
ihtişamından,şatafatından,sultanından,sarayınantahtından tacından hoşlanmaan Atatürk Osmanlı'dan kalan sarayları milletin hizmetine sundu:Topkapı sarayı müze oldu.Beşiktaş ve ortaköydeki daraylar lise oldu.Veliaht dairesi resim ve heykel müzesi oldu.İstanbul'a gelirken kaldığı Dolmabahçe sarayında adeta bir kültür saltanatı kurdu.
Atatürk 1919 Yılında. Ülkeyi yönetecek kişiler hakkında şöyle diyordu."Millete dost görünüp ilk fırsatta iktidar mevkiine geçtikten sonra halkın gerçek ihtiyaçlarını düşünecek yerde memleketi kendi istediği yola götüren laf anlamayan yetkili kimselerin yol göstermesine kulak asmayan milletin kuvvetlerini şahsına bağlamaya çalışan kahraman yüzlü insanlardan çok zaar çekildi"
Bugün 2017 Atatürk'ün 1919 yılında dile getirdiği bu sözlerini okuyup da acı acı tebessüm etmemek ne mümkün.
Yazımı Atatürkün 21 Ekim 1925 yılında Afyon'da yaptığı konuşmadan bazı  satırlarla bitireceğim.
"Benim naciz vucudum elbet birgün toprak olacaktır.......benim göerevim toprak olduktan sonrada devam edecektir.........İki Mustafa Kemal vardır:Birincisi et ve kemikten,geçici Mustafa Kemal......ikinci Mustafa Kemal  onu ben kelimesiyle ifade edemem o 'ben' değil 'biz'dir .O memleketin her köşesine yeni fikir ,yeni hayat ve büyük ülkü için uğraşan aydın ve savaşcı bir topluluktur.Ben onların rüyasını temsil ediyorum.Benim teşebbüslerim onların özlemini çektikleri şeyleri tatmin içindir.O Musata Kemal sizsiniz .Geçici olmayan,yaşaması ve başarılı olması gereken Mustafa Kemal odur.



Musa Apaydın Notu: bu biraz uzun oldu ama bir gün birilerine çocuğuna Atatürk hakkında yazı istendiği zaman bu uzun yazımdan faydalanabilirler.