Hakkımda

Ben Musa APAYDIN, 14 Aralık 1950 Kars'ta doğdum. İlköğretimimi Sarıkamış Erenler ilkokulu ve Sivas Halil Rıfat Paşa ilkokulunda, ortaöğrenimimi Sivas Demir ortaokulunda, Lise eğitimimi Eskişehir Atatürk Lisesinde tamamladım. Ardından TCDD'de 1 sene memurluk ve sonra ETİ Bozüyük'te işe başladım. 1981 yılında Mihriban hanımla hayatlarımızı birleştirdik. 2 çocuğum var, büyük oğlum Eskişehir Bahçeşehir Lisesinde Edebiyat bölümü zümre başkanı, küçük oğlum ise Pamukkale Üniversitesi Tıp fakültesinden mezun oldu. Bilecik’in Osmaneli ilçesinde doktorluk yaptıktan sonra Kalp ve Damar cerrahisi uzmanlık eğitimi için Çam ve Sakura Şehir Hastanesinde asistanlık yapmakta.

Sayfamı ziyaret edenler

27 Nisan 2017 Perşembe

Muazzam Muazzez

Muazzam Muazzez
Muazzez İlmiye Çığ 100 yaşın sırları ve yaşama dair muhteşem tavsiyeler

 Sedef Kabaş Asi kitap yayınevi Birinci baskı Haziran 2016

   
Muazzez’in deyimi ile 1914 doğumluyum annem bir cumartesi günü miraç kandilinde doğduğunu söylemiş. Daha sonra hesap edip 20 Hazirana denk geldiğini söylüyor. Babası Zekeriya İtil annesi Hamide İtil babası öğretmen annesi ev hanımı cumhuriyetin ilk yılları ve geçim zor annesi terzilik yaparak geçimlerine katkıda bulunuyor. Muazzez in 23 adet kitap yazmış ve bunların tamamını 80 yaşından sonra yazmış Kabaş’ın bu kitabı İnsan Muazzez'i anlatmış zaman zaman Sümerlere Hititlere değinilse de daha çok insani ilişkiler ve yaşamını çok güzel bir dil ile anlatmış ve bunları fotoğraflarla desteklemiş . Bu konuda teşekkür ederim Muazzez gençliğinde muazzam bir hatunmuş böyle olunca a okulun en yakışıklı delikanlısı olan Kemal Çığ ile evlenmiş. Yaşamının büyük bölümü müzelerde tabi İstanbul Arkeoloji Müzesi. Osmanlı döneminde tarihi eserlere hiç değer verilmediğini ve Cumhuriyetle beraber Atatürk'ün tarihi eserlere verdiği değer ve bu konudaki çalışmalara verdiği değerin en baş şahidi. "Son dönemlerde geçmişteki birçok tarihi olay adeta hiç olmamış gibi anlatılıyor. Neredeyse Kurtuluş Savaşını da yok diyecekler" sorusuna "Geçmişini bilmeyenin geleceği yoktur" diye cevap verirken "Allah kahretsin! Bunu söyleyenlerin hepsi cehennemlik. Ben her şeyin içinde yaşadım." Diyor Osmanlı’da tüm sanat ve zanaatların azınlıkların elinde olduğu atlara nal çakacak kişi dahil bulunamadığını Kurtuluş savaşında nalbantların Azerbaycan'dan getirtildiğini bu kitapta öğrendim.


     Bu gün tarihimizi İslamiyet ile geçmişimizi de Osmanlılar ile sınırlayan bir bakış açısı hakim sanki öncesi yok gibi. Oysa yabancı tarihçiler "Türk'leri tarihten çıkarırsak tarih diye bir şey kalmaz" Muazez in yurt dışı gezileri bu gezilerin tamamı Sümerlerle ilgili ve Japonya'ya yaptığı ziyarette Japon Prensi Mikasa bizzat ziyaret gelmiş. Bütün dünya Sümer ve Hitit'leri sahiplenirken kendi bağrımızda bulunan bu iki medeniyeti maalesef biz yeterince sahiplenmiyor ve sahiplenene de sahip çıkmıyoruz. Dünya çapında bir uzman olan Muazzez'i ne yazık ki kendi okulu Dil Tarih Coğrafya fakültesi bir kere bile aramamış ne yazık ki. Can arkadaşı yoldaşı sırdaşı Hatice Kızılyay ile plan ilişkisini çok güzel anlatmış. Tabi bu yıl 103 yaşında oluyor. "Allah daha çok ömür versin" böyle olunca yanındaki herkes Hakkın Rahmetine kavuşmuş can yoldaşı olarak iki kızı ve torunları kalmış.

     Muazzam Muazzez zaman zaman devlet büyüklerine mektuplar yazmakta bunlardan biriside zamanın Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan'adır. Şöyle diyor " .....ikide bir 'Demir ağlarla kim örmüş, hep biz ördük' deyip duruyorsunuz Atatürk zamanında yapılanları sıfıra indiriyorsunuz. Eğer biraz tarih bilginiz olsa bunu söylemeye utanır, yüzünüz kızarırdı. O günkü örülen demir ağlar yalnız tren yolları değildi. Güçlü Eğitim, güçlü ekonomi, güçlü demokrasi ve laiklik temellerinin atılmasıydı, ne siz bugün bu mevkide olabilirdiniz ne de gösteriş olarak başlarını örttürdüğünüz (yüzleri gözleri boyalı) eşleriniz olurdu."

      Yazımın sonunu muazzam Muazzez'in birkaç sözü ile bitireyim. "Ömür ne kadar uzun yaşarsan yaşa, kısacık..." "Sevdiklerinle birlikte olduğun yer en güzel yerdir." En çok nasıl hatırlanmak istersin sorusuna şu cevabı veriyor. "Atatürk aydınlanmasının bitmez tükenmez bir neferi ve savunucusu olarak hatırlanmak isterim"

      Asırlık çınara saygılarımla…




18 Nisan 2017 Salı

Cumhuriyet'in Üç Fedaisi

Cumhuriyet'in Üç Fedaisi
Tekin Yayınevi 1.Baskı Aralık 2016 299 Sayfa
 

   Atatürk'ün yakın çevresinde üç aydın kişi bunlar Mahmut Esat Bozkurt , Şükrü Saraçoğlu, Dr.Reşat Galip. Bu üç fedai gördükleri eğitim ve genel kültürleri genç yaşta yaşadıkları hayat deneyimleri uygulamadaki başarıları her şeyin önüne geçmiştir. Yaptıkları işler mucize düzeyindedir. Modern Türkiye'nin kuruluş şunu. Hem mimarları hem de amelesidirler. Özdemir İnce kitabını şöyle tanımlıyor .

   Mahmut Esat Bozkurt: 1892 Kuşadası doğumlu 21 Aralık 1943. İstanbul'da vefat ediyor. Bazı işgüzarlar soyadı için ona bazı şeyler yakıştırsa da bu soyadını Atatürk kendisine vermiş bu isim Egede Girne yakınlarında Fransız Lotus isimli yolcu gemisi ile çarpışarak batan Bozkurt isimli kömür gemisinin uluslararası mahkemelerde savunan ve kazanan kişi. 5 Kasım 1925 tarihinde Ankara Hukuk Mektebinin açılmasında büyük payı oldu. 3. Ve 4. İnönü Hükümetinde şimdiki adıyla Adalet Bakanlığı yaptı.1935 yılı da Mason Localarının kapatılmasının baş aktörü. Eğitimine gelince İsviçre Freiburg Hukuk Fakültesi'ne sunduğu doktora tezi ile "Summa Cum Laude" derecesini almış halen bile bu dereceye sahip çok az kişinin olduğunu belirtmekte yarar var Bakanlığı döneminde Medeni Kanunu İsviçre'den Türk Ceza yasasını İtalya'dan almış ve bunları çok kısa zamanda uygulamayı başarmışlardır. Mahmut Esat Bozkurt Atatürk'ten sonra Cumhuriyetin sivil yapı ustasıdır. Kurtuluş savaşı başlarken Avrupa’da tahsilde olan Bozkurt İtalya'dan Türkiye'ye bir gemi ambarında kaçak gelmiş ve Kuşadası ve çevresinde Kuva-yi Milliye’ye katılmıştır.

    Mehmet Şükrü Saraçoğlu:1886 yılında Ödemiş doğumlu, ölümü 27 Aralık 1953 İstanbul 1942-1946 Türkiye Başbakanlığı yapmış siyaset adamı.1938-1942 arası Dışişleri Bakanı 1948-1950 TBMM Başkanlığı yapan Saraçoğlu Atatürk ve İnönü'den sonra Time Dergisine kapak olan üçüncü Türk olarak Tarihe geçmiştir. M.Esat Bozkurt'la İtalya’dan İtalyan gemisi ile kaçan ikinci kişi Mehmet Şükrü'dür. 1933-1938 yolları arasında İnönü ve Bayar hükümetlerinde Adalet Bakanlığı görevlerinde bulundu. Öldüğü zaman İstanbul Nişantaşı'nda kirada oturuyordu. Ödemişteki yayla evinden başka bir mülkü yoktu. Başbakanlığı döneminde çıkarılan Varlık Vergisi nedeni ile halen tenkit edilmekte ve topraksız köylüye toprak dağıtma konusunda kanunda onun Başbakanlığı döneminde çıkarımış, Sazak, Menderes, Bayar, Koraltay, Köprülü gibi milletvekilleri Karşı çıkarak CHP içinden çıkacak yeni bir siyasi partinin sinyalini vermişlerdir. Hasta derecede Fenerbahçeli ve 1950 sonrası Fener Maçına sıraya girip bilet alacak kadar mütevazi. Başbakanlığı döneminde oğlu ve kayınbiraderi Ankara’da Fener maçına gitmek istiyorlar "götürürüm ama bilet alıp gireceksiniz" der ve bilet gişesinin önünde onları siyah arabasından indirir. Yukarıda bahsettiğim Varlık Vergisini sanki yalnız azınlıklara çıkarılmış gibi gösteren bununla ilgili kitap yazıp film yapanlar bu kitapta varlık vergisi ödeyen Türk zenginlerini de listesini bulacaklardır. Bu kanuna kimse sahip çıkmazken Saraçoğlu bu kanunu ben çıkarttım demiştir. İşte Saraçoğlu böylesine cesur Ödemiş deyimi ile "başı kıçı oynamayan" bir efe devlet adamıydı.

    Reşit Galip: 1893 Yılında Lodos ‘ta doğdu Babası mahkeme reisi idi. İlk tahsilini Lodos'da yaptı babası Fransızca öğrensin diye Yahudi okuluna göndermiş bu konu şimdiki fırıldaklar tarafından suistimal edilmiş,Andımızın yazarı olan Reşit Galip Yahudi olduğu iddia edilmiştir. Ey fırıldak yalayıcı şimdi senin çoçuğun İstanbul'da Saint Joseph, Robert kolejlerini kazansa veya öyle bir imkanın olsa göndermez misin o zaman sen fırıldak Hristiyan mı olursun neyse bu bahsi kapatalım. Aslında mesleği doktorluk Mersin’de görevli ve Atatürk'ün Mersin seyahatinde karşılama konuşmasını yapınca Ata’nın dikkatini çekiyor ve ilk seçimlerde onu mebus olarak meclise girmesini sağlıyor. Birçok anılarda anlatılan Atanın akşam sofrasında Milli Eğitim Bakanını tenkit edince Ata tarafından masadan kalkması istenince "bu masa halkın masasıdır" diyen kişi Atatürk daha sonra Galip'i Milli eğitim Bakanı yapıyor. Galip 43 yaşında vefat ediyor ve öldüğü zaman cebinde sadece beş lirası vardı. Galip yalnız siyasetçi değildi Devrimciliği, köycülüğü, eğitimciliği, akademisyenliği ve 23 Nisan Çoçuk bayramının babası yıllarca okullarımızda okutulan "Varlığım Türk varlığına armağan olsun" ile biten andımızın söz yazarı.

    Bu insanları hiç kimse hokkabaz islamcılarla, naylon demokratlarla fırdöndüllerle-liberalerle ıskarta solcularla karıştırmasın.






8 Nisan 2017 Cumartesi

CIA KÜRTLERİ

CIA KÜRTLERİ
Kürt Devletinin Gizli Tarihi
    
Asi Kitap Yayınevi 1.Baskı Eylül 2016 381 sayfa
  
     Kitap dört bölümden oluşmuştur.Birinci bölüm 1970 yılları Molla Mustafa Barzani dönemi. Barzani ABD’ye bel bağladığı ABD kürtlere sırt çevirip kürtleri İran Şahı’nın ellerine bırakılması ABD Kürtleri önemsememesi sonucu Barzani etkin Yahudi lobisi vasıtasıyla Kürt İsyanının ABD'nin dikkatini çekmesini sağlıyorlar. Bu arada SSCB de boş durmuyor Irak merkezi hükümetiyle yakınlaşıyor. ABD ile kürtlerin yakınlaşması 1972 yılında başlar, bu yakınlaşma CIA ile kuruluyor ve gizlilik içeriyor. Barzani ABD ye şöyle diyor "ABD bizi kurtlar karşısında korursa Amerika'nın çıkarlarına göre hareket etmeye hazırım. Yeterli desteği alırsak Kerkük’teki petrol yataklarını ele geçirir ve işletmesini Amerikalı şirketlere işletmesini veririz." Molla Barzani zaman zaman ABD Başkanlarına mektuplar yazmakta bazılarında yalvarmakta bazılarında ise "Yarım asırdır halkım tüm umudunu bana bağladı şimdi ben bu umudu size devrediyorum." Diyordu. 1978 Yılında Başkan Carter Washington da yapılan NATO toplantısında "Bölgedeki ayrılıkçı gruplara destek vermeyeceğiz" diyordu.

      Barzani kanser olmuştur tedavi için gittiği ABD’lerinden bir uçak kargosunda tabut içinde dönüyordu. Ne yazıkki doğduğu topraklara değil de İran'ın kürt bölgesine gömülüyor. Artık oğul Mesut Barzani dönemi başlıyor. Irak Kürt bölgesinde iki düşman kardeş ortaya çıkıyor. Bunlar Talabani’nin partisi KYB ve Barzani’nin partisi KDP Irak Merkezi yönetim Başkanı Saddam da boş durmuyor, 16.03.1988 tarihinde 5000 kişinin öldüğü Halepçe katliamını yapıyor. Kitabın ikinci bölümünde Körfez savaşı ve çekiç güç anlatılıyor. Yıl 1991 ABD Başkanı Irak’daki kürt ve Şiileri ayaklanmaya çağırıyor, Saddam bu ayaklanmayı çok kanlı bir şekilde bastırıyor ve binlerce kürt İran ve Türkiye ye sığınıyor. Kürtler bir kez daha ABD tarafından yalnız bırakılmışlardır. Yıllar geçtikçe CİA kuzey Irak’a iyice yerleşmiş bu dönemde bazı kürtleri helikopterlerle İncirlik üssüne oradan uçaklarla ABD götürüyorlar. Bu kişiler neye göre ve ne için seçildiği ve sayıları bilinmiyor. Kuzey Irak artık Saddam'ın muhalifleri ve istihbarat örgütlerinin barınağı olmuş ABD Arap istihbarat örgütlerinin finansmanıyla MOSSAD’ın ve MI-6’nın yardımı ile Irak muhaliflerini örgütlemeye çalışıyor. Ahmet Çelebi ve İyat Allavi gibi Irak muhalifleri bu dönemde CIA karargâhının popüler isimlerindendi. BU güne kadar çekimser davranan Türkiye artık Barzani ve Talabani ile ilişki kurmuş Ankara'yı ilk ziyaret eden Talabani olmuştur. Talabani şu öneri ile geliyor, "Musul’u alın bizde sizinle birleşelim" gibi önerilerde bulunuyor. Zaman içersinde bu şahıslara Türk Pasaportu verilip bunları ABD’ye girip çıkmaları sağlanıyor.

      Artık Kuzey Irak yol geçen hanı gibidir. Türkiye'yi rahatsız eden yalnız çekiç güç değildir, sayıları 150’yi bulan ve hepsi istihbarat ajanlarının barındığı Hükümet Dışı Kuruluşlar NGO yani yardım kuruluşları. Tabi bizim MİT da boş durmuyor zamanla deşifre olup kötü sonuçlar alınıyordu.19 Ocak 1994 tarihinde Ankara'da yapılan cenaze töreni PKK yandaşları tarafından öldürülen MİT ajanı Canan Kocahekimoğlu'dur. Artık ABD bu bölgede baş aktördür. Talabani ve Barzani çatışmaya devam ediyor, Talabani İran'la iş pişiriyor Barzani Saddam' a yanaşıyor. ABD bu duruma el koyup zamanla bunların barışmalarını sağlıyor, Türkiye ve İngiltere bazı toplantılara gözlemci olarak katılıyor. Kitabın üçüncü bölümü CİA’nın Kürt peşmergelerini anlatmaktadır. Talabani bu kadar anlaşmalara rağmen İran la iş pişiriyor bu Kürt'ler arası da hoş karşılanmıyor Talabani için "işbirlikçi hain" anlamında "cahş" olarak anılıyor. Barzani de Saddam’a yanaşıp ve Saddam’ı Kuzey Irak a çağırır. Sadam büyük bir kuvvetle Kuzey Irak a girer, ABD’yi telaş sarar bölgedeki ajanlarını Türkiye üzeriden kaçırır. Aslında zaman zaman kesintiye uğrasa da Saddam ile Barzani’nin temasları hep vardı. Sorçi Aşireti Talabani’nin yanında yer alması İran’ın KYB’yi desteklemesi askeri dengenin KYB lehine değişmesine yol açmıştı. Saddam Kuzey Irak a saldırır ABD tehditleri Saddam’ı caydırmaya yetmedi. Bu sefer panikleye KYB’di Talabani hemen telefona sarıldı ABD Dışişleri bakan Ardıncısını aradı ABD’nin bir karşılık vereceğini sanan Talabani boşa bekledi ABD bir kez daha Kürtlere sırt çevirmişti.2 Eylül 1996 tarihinde Erbil de Irak bayrağı dalgalanıyordu. A

      BD Kendi ajanlarını kurtardıktan sonra kendi adına çalışan kürt paşmetgelerin peşine düştü. Türk Dışışleri Bakanı Tansu Çiller ve ABD çok sayıda yazışma yaparak tahliyelerin Türkiye üzerinden yapılmasına karar verdiler. İlk etapta 2500 peşmerge aileleriyle beraber ABD tarafından sınıra getirilip Diyarbakır ve İncirlik üzerinden uçaklarla Guam adasına sevk edildiler. Sevk sonucu ABD Başkanı Clinton yazdığı mektupda "Hükümetimin aynı zamanda Kuzey Irak ta ABD adına çalışan kişilere karşı sorumlu bulunmaktadır. Hükümetiniz Türkiye üzerinden transit geçişlerine izin vermek yönünde aldığı zor karar her türlü takdirin şevkinde olan bir insani davranıştır. Size minnettarım." İkinci tahliye 4000-4500 kişilik grup bunların yaklaşık 700 kadarı NGO çalışanı. Üçüncü tahliye bunu dördüncü Takip etti Eylül-Aralık 1996 yılında Saddam’ın Kuzey Irak a girmesiyle ABD Kuzey Irak’tan 6500 kişiyi Guam adasına sevk etti. ABD Hükümeti bu tahliyeler neticesi CIA ve Savunma Bakanlığı çalışanlarına Üstün Hizmet Madalyası verdi. Kürt'lerin ABD’lerine ilk gidişleri 17.yüzyıla dayanır. Bu yüzyılda kürt isyanları ve bastırılması sonucu 1000 kürtün ABD ye girmesine izin verildi.

      Bugün ABD’de 25000 kürt nufusu var.İkinci göç Halepce katliamından sonra 3500 kürt ün ülkeye girmesine izin verilmiştir. Kitabın dördüncü bölümünde 1996 sonrasından Bahsetmiş 1970’li yıllarda başlayan mücadele 2016 da hala kürtler bağımsız bir ülke kuracak mıyız hayalindeler. Kuzey Irak’ı çevreleyen yöre ülkeler istemiyorlar, acaba ABD istiyor mu?