Hakkımda

Ben Musa APAYDIN, 14 Aralık 1950 Kars'ta doğdum. İlköğretimimi Sarıkamış Erenler ilkokulu ve Sivas Halil Rıfat Paşa ilkokulunda, ortaöğrenimimi Sivas Demir ortaokulunda, Lise eğitimimi Eskişehir Atatürk Lisesinde tamamladım. Ardından TCDD'de 1 sene memurluk ve sonra ETİ Bozüyük'te işe başladım. 1981 yılında Mihriban hanımla hayatlarımızı birleştirdik. 2 çocuğum var, büyük oğlum Eskişehir Bahçeşehir Lisesinde Edebiyat bölümü zümre başkanı, küçük oğlum ise Pamukkale Üniversitesi Tıp fakültesinden mezun oldu. Bilecik’in Osmaneli ilçesinde doktorluk yaptıktan sonra Kalp ve Damar cerrahisi uzmanlık eğitimi için Çam ve Sakura Şehir Hastanesinde asistanlık yapmakta.

Sayfamı ziyaret edenler

23 Eylül 2018 Pazar

Bir Şizofrenin Aşk Mektupları

Bir Şizofrenin Aşk Mektupları
Bülent Akkurt Altın Kitaplar Yayınevi
1.basım Ekim 2000 333 sayfa
 Umutları ve özlemleri yarım kalmış bir annenin tek varlığı olan oğluna tutkulu bir aşk gibi kol kanat germesini anlatan güzel bir anı romanı.Romanda kahramanların isimleri yok.Anne ve oğul olarak işlenmekte.Oğul parkta gördüğü veya gördüğünü sandığı bir kıza yazmış olduğu yüzlerce mektup arasından seçilmiş 30 dan fazla mektup ve annenin ölümünden sonra oğlunun eline geçen annenin anıları.Anne ve oğul yıllarca kabuğuna çekilmiş kimselerle görüşmeden yaşamlarını sürdürüyordu.Ne yaptılarsa bilerek yaptılar.Bu yaptıklarını anlatacak olsalar çevresinde bunları anlayacak kaç kişi vardı.Anne daha 14 yaşında İtalyan Lisesi öğrencisiyken aynı sokakta oturduğu Harbiye öğrencisi Bülent ağabeye aşık olur ve o aşk onu genç yaşta ölünceye kadar hiç eksilmeyerek devam etmiştir.Anne 13 yaşında bir çocukken yazmaya başladığı hatıra defterlerini ölümüne iki gün kalıncaya kadar 30 yıl ısrarla yazmış ve ısrarla aşkını haykırmıştır.


 Oğul bir kızgınlık neticesi ki bu kızgınlık Bülent ağabeyin evlenmesidir hayatına giren yaşamını bodyguardlık olarak sürdüren Bahriyeli Ali lakaplı bir kabadayıdan olmadır.Oğulun hastalığı gün geçtikçe ilerlemekte hastanın şizoit bir yapısı vardı ama henüz ona şizofreni yapısı konulamazdı.Bazı doktorlar şizofrenin bundan iyi örneği olamayacağını söylerken bir kısmı psikopat olduğunu,bazıları nevrasteni geçirdiğini iddia ediyorlardı.Bu mektuplar ve hatıra defterleri oğulun ölümünden sonra avukatları aracılığıyla Bülent ağabeye verilmiştir.Bülent ağabey ordudayken gazeteciliği bitirmiş ve sonra ordudan istifa ederek Milliyet gazetesine geçmiştir.Bu çanta içinden seçmiş olduğu mektupları ve anı defterlerinden seçtiği sayfaları roman haline getirmiştir.Bülent Akkurt,kitabı şöyle bitiriyor.”Her ikisi de çok kısa değil ama,hiçte uzun sayılmayacak;buna karşı,hemen hemen,baştan sona ziyan olmuş,acı ve elem dolu yaşamlarını genç denilecek yaşta noktalamış bulunun;izninizle aşka sadakatin gerçek temsilcileri olarak sevgi ve saygıyla selamlamak istiyorum.” Bodrum 16 Temmuz 2000 Ben bir not düşmek istiyorum bu konuya.Bülent Akkurt’un hayatını okurken yaşamındaki evreleri ve tarihleri annenin ve oğulun mektuplarındaki tarihlerle çakıştırdığında sanki romandaki Bülent ağabey kendisini yazmış gibi.Yine romanı”Cihangir,Kumrulu Yokuş Sokağı’nın ebedi aleme göçmüş bulunan sakinlerinin aziz anılarına adanmıştır.”diye ilk sayfaya koyduğu bu cümle sanki benim düşüncemi doğrular gibi.Eğer aşka inanıyorsanız annenin Bülent ağabeye olan aşkı VAY BE dedirtiyor.Kitap annenin aşkı için dahi okunacak kitaplardandır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder