Aşil'in Topuğu FETÖ'nün ''O Gece''si
Mustafa Önsel
Alibi Yayıncılık
8. Baskı Kasım 2016
230 sayfa
Mustafa Önsel'in bu okuduğum üçüncü kitabı. Kitaba
başlamadan önce Ergenekon'un hızlı olduğu dönemlerde daha hayatta olan 1917
doğumlu annem Gülcihan Apaydın'ın Fetö Çetesinin onurlu ve şerefli subaylarına
yaptığı zulüm ile söylediği ve Semih Çetin Paşa'nın ikinci kitabında da anamın
hala terk etmediği azeri şivesiyle ''ayoğul bunların Mustafa Kemal'in
askerlerine yaptığını ne Ermeniler yaptı ne Ruslar'' anamın o zaman bu deyişine
çok büyük anlamlar yüklememekle birlikte yapılanların hoş şeyler olmadığını
anlıyordum. Ta ki Mustafa Önsel'in kitaplarını okumaya başladıktan sonra anamın
altıncı hissiyle yapılanların anamın dediğiyle doğru orantılı olduğunu gördüm.
Kitaba gelince, kitap 15 Temmuz gecesini ve bir sonraki
gününü makaleler şeklinde anlatmış. Fetöcüleri tarif ederken şu paragrafı
kurmuş : ''Kocaman devlet aygıtı bunları tespit etmekte zorlanmış. Çünkü her
devre, her duruma uyum gösterebilen alışılmamış örgütsel bir yapı söz
konusudur. Bazen milliyetçi, bazen Atatürkçü, bazen sosyal demokrat hatta
sosyalist, çoğu zaman muhafazakar ve alnı secdeye değen, her zaman çalışkan,
eli ayağı düzgün bir profil çizmişler. Onlarla çalışanlar onların çalışmalarından
çoğunlukla memnun kalmıştır''.
15 Temmuz öncesinde birçok Fetullahçılarla irtibatta olduğu
bilinen kişilerce fısıltı halinde kamuoyuna yayılan ''TSK'da çok etkiniz'' ,
'çoğu general bizden'', ''generaller Hoca Efendi'ye haber yollamışlar, her şeyi
yapacak güçteyiz demişler.'' söylentilerini duyuyoruz.
Bunları yazar da zaman zaman dile getiriyor ve ''Fetö'cü ne
kadar general ve amiral var?'' sorusuna ''general ve amiral toplam sayısının
üçte biri yani en az 110'' demiştir.
15 Temmuz gecesi yazar Ankara'dadır ve eşiyle vedalaşır. O
vedayı şöyle tanımlar: ''Biz ölümcül vedalara 'veda' diyorduk, tatile
giderkenki ayrılıklara değil...''.
Beyinleri ipotek altına alınmış düşünceleri iğdiş edilmiş
Fetö yandaşları o gece olanları 1. ağızdan ve gördükleriyle çok güzel anlatmış
yazar. Ve o geceyi şöyle tanımlıyor : '' ülkem rezil oldu. Üniformasını onurla
taşıdığım ordum rezil oldu, Balkan Harbi'nden bu yana duyduğumuz en büyük
utançla karşı karşıyaydık.'' diyor. Bugün aynı duyguyu yaşıyor olan yazarımız
çektiği acının yarısını ''Balyoz ihaneti nedeniyle hapiste kaldığım 3,5 yılda
çekmemiştim. Hele hele TBMM'yi bombalayan uçaklar, halka ateş eden tanklar,
Çengelköy'de Kuleli Askeri Lisesi öğrencilerine halk akarşı silah kullandıran
subayları görünce onurlu bir subay utançtan başka ne duyabilir'' diyor.
Fetö'cü olduğu belirlenen subayların ordu içine nasıl ne
zaman kimin sayesinde girdikleri çok güzel anlatılmış.
Hele 15 Temmuz gecesi Bornova Jandarma Tugayı
Komutanlığı'nda komutan postası olan 1994 Bafra doğumlu er Emre Ev'in
yaptıklarını, başarısını Fetö'cü subayların İzmir'de kıllarını
kıpırdatamamaları tek kelimeyle bu erin sayesinde olmuştur. '' Er rütbesindeki
bir asker olan Emre Ev dokunmuştur kışlaya. O gece İzmir'de kanlı bir gece
yaşanmadıysa bunda albay Semih Okyar'ın yanısıra er Emre Ev'in katkısı da çok
büyüktür''.
Kitabın son bölümünde çok ilginç itirafçı olan subayların
ifadeleri vardır. Fetö'nün en kuvvetli olduğu alan TSK'ydi. TSK'de başarısız
olmaları tarihteki tıpkı Aşil gibi, tek ölümcül yerinden yani topuğundan
vurulmuştu.
Son söz olarak bir amiralin ifadesi alınırken savcının
''artık her şey bitti, bildiğin her şeyi anlat ki sana yardımcı olalım'' demesi
üzerine Foça'daki Amfibi Birliğin Komutanı olan Amiral Halil İbrahim Yıldız'ın
ifadesi şöyledir, ''görünen bu dünyamın bittiğidir. Her şeyi anlatırsam Hoca
Efendi beddua eder. O zaman öbür dünyam da biter''. Artık gerisini siz düşünün.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder