25 Şubat 2021 Perşembe

Edebiyatçıların Kaleminden ATATÜRK


 Edebiyatçıların Kaleminden

ATATÜRK

Eren Erdem

Halk Kitabevi

Birinci basım 2020

176 sayfa.

İnternetten alınan kitapların incelenme gibi bir özelliği yoktur. Eğer kitabı kitapçıda görüp inceleseydim kesinlikle almazdım.

Genellikle Atatürk’ün sağlığında yazılan makalelerden oluşturulan kitabın çok az bir bölümü ölümünden sonra yazılan makalelerdir. Kitap o zamanın ağdalı dili ile yazılmış ve bu satırları yazdığımda yetmiş yaşımda olmama rağmen çoğunu anlamadım. 

Yinede kitaptan bir alıntı yapayım. Büyük kurtarıcı muhteşem destanın başlangıcında uzak bir yere gidiyormuş. Yorulmuş, yorgunluğunu gidermek için uzanınca Yaver çantalardan baş altısı ve kaputlardan da döşek yapmak istemiş. “ Yok, yok” demiş o yuvarlak taşı buraya kadar getirin, benim baş altım olacak döşek falanda istemez demiş ve şöyle bitirmiş

Bilmeliyiz ki biz şimdiden taşlar ve topraklar üzerinde yorgunluk gidermeye alışmazsak bu muazzam işin altından çıkamayız. 

Peyami Safa’nın yazılarından birinde söylediği şu söz hoşuma gitti. 

Küçük adamların şahsiyetini rütbeleri, büyük adamların rütbesini şahsiyetleri yapar. 

Blog sayfamda genellikle okuduğum kitapları tavsiye ederim, lakin bu kitap çok ağır ve günümüz  Türkçesinden çok uzak.

25 Şubat 2021  Eskişehir.

Koranalı günler.



23 Şubat 2021 Salı

Büyük Taaruz

 Büyük Taarruz

Selim Erdoğan

Dağlarda Tek Tek Ateşler Yanıyordu

Büyük Taarruz Atlas’ı   Ekim’le

İlk Defa Yayınlanan Harita ve Fotoğraflar.

Kronik Kitap Yanın evi

Birinci baskı Ocak 2021

368+64+2 sayfa 

Selim Erdoğan’a emeği için teşekkür ederim. Öncelikle belirtmek isterim ki Tarihe, kurtuluş şavaşına ilgi duyan herkes in okuması Gerekli bir kitap. Bizlere 26 Temmuz 1921 tarihi büyük gizlilik içinde atların ayaklarına bile çaputlar sararak taarruz geçip Yunan’ı İzmir’e kadar kovduk. Selim Erdoğan 26 Temmuz ile 1 Eylül  yedi günü bütün cepheleri ile yazmış. Aslında cephe sadece Afyon cephesi değil savaş cephesi tam 1000 kilometre. Yedi günde hangi cephede ne oldu? Hepsi Selim Erdoğan’ın kitabında. Kitap çok büyük araştırmalar neticesi yazılmış ve ilk defa karşılaştırmalı anlatım. Büyük Komutan Mustafa Kemal satranç tahtasında hamla yaparken Yunan cephesinde o hamleye verilen cevap kitapta anlatılıyor. 

Sakarya Savaşından onbir ay sonra 200 bin kişilik orduyu nasıl kurduğu,gerekli malzeme, teçhizat ve cephanenin nereden ve nasıl karşılandığını Sovyetler Birliğinden alınan yardım listesi ve koşulları, Fransa ve İtalya’dan satın alınan cephane listelerini görebilirsiniz. 

Şimdiye kadar hiç bir Türk kaynaklarında rastlanmayan, Yunan kaynaklarında rastladığı İki  Türk Pilotun Yunan tarafına  düşüp şehit olması ve Yunan’ın pilotlara yaptığı uygulamayı okuyuculara bırakıyorum. 

Altıncı günün özetini şu şekilde işlemiş Erdoğan; Yunanlılar tüm telefon ve telgraf hatları. koparıldığından ancak atlı posta ve kısıtlı telsiz ile haberleşmesine muhtaçlar. Daha şimdiden birbirlerinden haber alamayan üç gruba bölünmüş durumdadırlar. Yunan askerinin bütün direnci çantasındaki cephane, cebindeki konserve tükenene kadar sürecektir. İşte burada on senesini harp meydanlarında geçiren Türk subaylarının bilgi ve tecrübesi ortaya çıkar. 

Altıncı günün gecesi Mustafa Kemal, Fevzi ve İsmet paşalar harita üzerinde ellerinde kalemle Yunan Ordusunun kaderini tayin etmektedirler. 

Doğacak gün bir millete bağımsızlık, bir diğerine yıllarca sürecek çöküş getirecektir.


9 Şubat 2021 Salı

Atatürk’ten Hiç Yayınlanmamış Anılar

 Atatürk’ten

hiç yayınlanmamış anılar

 Prof.Dr. Yurdakul Yurdakul

Truva yayınları 

Ocak 2009  sekizinci baskı 240 sayfa.

Yurdakul yirmili yaşlarda genç çiçeği burnunda bir doktorken babası olan 

Halil Nuri (Yurdakul) Atatürk’ün yakınında olan bir subay ve daha sonra Sivil hayattaysa yakınında olmuş birisi ve Atatürk’ün kızkardeşin Makbule ile yakın n ilişkide olan bir aile. Yurdakul bu toplum içinde büyümüş ve babasının arkadaşlarına bu anıları yazmalarını söyleyince  hepsi “ Sen gençsin bu iş sana bir düşer sen yaz” demişler. Yurdakul o günden sonra not almaya başlamış. Cidden çok güzel ve okunası anılar var. Hele kitabın sonunda Mehmet Ali Birand’ın yaptığı proğramda Latife Hanım ve Atatürk ile ilgili söylediği bir cümleye ve yine yönetmen Halil Refiğ’e aynı konu üzerinde yazdığı mektuplar muhakkak okunması gereken tarihi notlardır. Yazıma kitabın sonundan başladım lakin kitabın tümünde Atatürk’e yakın kişilerin anılarından bahsetmeyip kitabı edinipte okuyuculara bırakıyorum. Kitapta Atatürk ile evlenme bahtiyarlığına ulaşmış Latife Hanım’ın Atatürk’ün Yaveri Salih Bozok’a yazdığı mektup İnan’ın insanın içini burkuyor. Yazımı Latife Hanım’ın mektubunda  söylediği bir cümle ile bitiriyorum.

GÜNEŞİN DEVAMLI IŞIĞI ALTINDA YAŞAYANLAR, UZUN BİR KARANLIĞIN NE MÜTHİŞ BİR UÇURUM OLDUĞUNU BİLEMEZLER.

8 OCAK 2021 Eskişehir. Koranalı günler.


4 Şubat 2021 Perşembe

Sü-Lâle Devri


 SÜ-LALE DEVRİ 

Mustafa Balbay

Halk Kitabevi

1. Basım 2016 , 231 sayfa.     

 

Balbay kitabın yazım yılı olan 2015’e kadar AKP iktidarını çok güzel özetlemiş. Tenkitlerin yanında Türkiye’de AKP iktidarının başarılı olduğu alanları da yazmış. Bunların başında algı operasyonları da geliyor. Eline geçirdiği medya gücüyle en kötü tabloyu bile pembeleştirebiliyor. Büyük bir başarısızlık olağanüstü bir başarı gibi gösterilebiliyor. 


Halkın daha iyiyi aramak yerine mevcutla yetinmesi sağlanabiliyor. İş dünyası gerçeği anlamak yerine dünyanın en iyi ekonomisi diye bir tablo çözebiliyor. Bütün bunların devamında toplumun en azından yarısı algı operasyonuna boyun eğip başka bir şey düşünemez hale geliyor. 

Süleyman Şah türbesinin Türkiye sınırındaki mayınlı araziye getirilebilmesi, özetlenen durumu bir kez daha gündeme getirdi. 

 Tüm dünya medyası Türkiye’nin Suriye’deki uluslararası hukukla kendisine ait olduğu onaylanmış bir toprak parçasından çekildiğini duyuruyor. 

 Üstelik çekilme sonrasında türbe olarak belirlediği yerin hukuksuz olduğunu işliyor; ama hükümet medyası şunu söylüyor: “ Dünya bize hayran...Tüm  dünya bize saygı duruşunda.”

Balbay Kitabında Nazım Hikmet gibi “serbest nazım” üslubu ile birde şiir kaleme almış. Bende bu şiirden bazı alıntılar yapayım.

İKTİ-DARDAKİ  AK BABA

Bugün gerçeklere gitmiyor elim

Masallar ülkesinde 


Bir varmış bir yokmuş

Memleketin birinde

Çare az dert çokmuş

Ahali aç, yönetenler tokmuş.

Ülkede şöyle uygulanırmış demokrasi: 

Benden olan millet, olmayan asi!

En tepedekinin adı Ak babaymış . 

Elinde kutsal kitap

Ondan vicdan beklemek boşuna çabaymış.

Arkasında devlet gücü

Cebinde haine

Vayy ona karşı çıkanın haline.

Memlekette seçimde yapılırmış

Ama sonuçlarını kabul edip etmemek

 Ak babaya bırakılırmış.

Gel zaman git zaman

Devran böyle sürmüş muntazaman.

Hep böyle olmuş siyasi kulvar

Ak baba onlara bakıp haykırırmış;

Bende ne çok kul var!

Halkla dengesini böyle kurmuş Akbaba:

Oyunu bana ver, gerisini koyver.

Sorunlarla kafa yorup kendini yorma.

Aldığın yardıma şükret,  enim adımı zikret.

Memleket edebiyatı denince hilal

Hazineden aslan payı denince Bilal

Halkta alışmış zamanla bu düzene

Garip bakmış vatan için kendini üzene.

Ak babaya yükseldiği yer yetmez olmuş.

Daha daha çok olmalıymış yetkisi

Dünyaya yayılmalıymış etkisi.

Bunun için Başkan olmalıymış.

.

.

.

.

.

.

Memleket yönetimi Ak babasını esiriymiş.

Ak baba da kaybetme korkusunun esiriymiş.

Bunu gören halk dönmüş şaşkına;

Bir çare bulun bulun Allah aşkına

Diktatörlüğün şu tarifi 

Bir kez daha bekliyormuş Arif’i

Bir kişinin milyonlara hükmetmesi,

Değildir diktatörlük.

Milyonların, bir kişinin zulmüne

Boyun eğmesidir diktatörlük.

4/2/2021 Eskişehir

Koranalı yıllar.