Gün Olur Asra Bedel
Cengiz Aytmatov
Ötüken Yayınları
41.baskı
Eylül 2015
413 sayfa
Cengiz Aytmatov’un bütün Dünyadageniş yankılar uyandıran bu romanı 1940’lı yılların sonu 1950’li yılların başında ki bu dönem Stalin dönemidir tutsaklığa,baskılığa ve sürgünlüğe karşı umudun ve mücadelenin diri tutuluşun hikayesidir.Romanın kahramanı Yedige Cangeldi,cepheden yaralı döner,kazak bozkırlarında küçük bir tren istasyonunda çalışmaya başlar.İlk günlerinde karısının kocasına yardımlarını çok güzel romanlaştırmış.Aslında roman iki-üç güne sığdırılmış.Ama öyle saptamalar yapmış ki Stalin dönemini tabiki SSCB’nin o günlerini çok güzel anlatır.Yedigey ölen emektar arkadaşı Kazangap’ın cenazesini mezarına götürürken kendisinin ve milletinin geçmişini acı tatlı düşündürücü yönlerini gözlerinin önünden geçirir.O gün “Asra bedel bir gün olur”.Arkadaşının cenazesini dört-beş saat uzaklıkta bulunan Ana-Beyit mezarlığına gömmek ister.Bu mezarlık adını Nayman Ana’dan alır.Bununla birlikte Dünya’ya mankurt kavramını hediye eder ki bizde bunun karşılığı mankafadır.Nereden geldiği,nasıl olduğu,Naymananın başına neler geldiğini ancak kitabı okursanız bilirsiniz.
Tabi kitapta Yedigey’in umutsuz belki karşılıklı belki karşılıksız Zarife’ye olan aşkı da var.Zarife iki çocuk annesi kocası ve kendisi de öğretmen savaşta esir düşüyor,esaretten kaçıp Yugoslavya’da partizanlara katılıyor.Bir iftira neticesi Zarife’nin kocası Abutalip yakalanıp götürülüyor ve gidiş o gidiş.Bir müddet sonra öldü haberi geliyor.Yedigey işte bu Zarife’ye aşık.
Kitap 12 bölüm olarak yazılmış ve her bölümün başında veya ortasında”Bu yerlerde trenler doğudan batıya,batıdan doğuya gider gelirdi.Bu yerlerde demiryolunun her iki tarafında ıssız,engin,sarı kumlu bozkırların özeği sarı özek uzar giderdi.Coğrafyada uzaklıklar nasıl Greenwich meridyeninden başlıyorsa bu yerlerde de mesafeler demiryoluna göre hesaplanırdı.”
Bundan sonra okuduğum kitapların küçük bir kritğini yapmak için bu sayfayı hazırlamaya karar verdim. Derler ki; "Bir Amerikalı bu kadar, bir İngiliz şu kadar kitap okurken 6 Türk'e bir kitap düşer.". Bu yüzden 2016 yılında okuduğum kitapların seceresini tuttum ve artık bu sayfada onlara ulaşabilirsiniz.Umarım paylaşımlarımı beğenerek takip edersiniz
26 Ağustos 2018 Pazar
7 Ağustos 2018 Salı
Midilli
Midilli İzlenimleri
3 Ağustos 2018 Cuma günü saat 9.00 da Ayvalık’tan haraket ettik. Oğlum Koray gitmeden
kalacağımız yerleri internet üzerinden ayarlamıştı. Önce geçer orada araç
kiralarız diyorduk ama kendi aracımızla gitmek hem ucuz hem de daha iyi oldu.
Araca ‘’Yeşil Sigorta’’ denilen cidden kağıdı yeşil olan bir poliçe yaptırıp
araca bilet alınarak feribotla çok rahat geçtik.
Saat 10.30 da vardık biz kapı vizesi alacağımız için biraz
oyalandık lakin bizimle ilgilenen ve işlerimizi çok az bir komisyonla yapan tur
şirketinin elemanı bizi karşıladı. Sorunsuz bir şekilde aracımızla geçerken
gümrükte ‘’Sigara ve içki var mı?’’ diye sordular.
Midilli’deyiz ilk dikkatimi çeken Yunan’dan çok Zenci ve
Suriyeli. İndiğimiz yerin adı mytilene
merkez şehir sayılıyor. Hemen kalacağımız otele giderek eşyalarımızı
bıraktık. Yemekten sonra otelimizde istirahate çekildik. Öyle otel dediğim
Antalya’da gittiğimiz oteller akla gelmesin otel pansiyon arası şirin bir yer
ama temiz. Otele 5 kişi 130 Yüro ödedik. Akşam yürüyerek çıktık ve Yemek için bir tavernaya gittik.
Deniz kenarında sahibi bayan Maria. İki 20 lik uzo ve deniz ürünleri ağırlıklı bir menü ile
geceyi tamamladık. İçtiğimiz uzo Varvagianni
mavi ambalajlı önce yeşil söylemiştik o çok yavan geldi.
İkinci günümüz adanın kuzeyine çıkacağız. Sahilden yolculuk.
Buralar ne zeytinlik nede orman tamamen maki bitki örtüsü. Öğlen üzeri Pedi
diye bir yerde denize girdik. Denizlerinden bahsedeyim Ömre bedel sanki
damacanada içme suyu berrak her yer prıl prıl
su çok güzel ılık plaj, şezlong, şemsiye ücretsiz yeter ki kantininden
bir şeyler al. Pedi den sonra orman sarı
çam ormanları kalacağımız yere giderken Mantamados diye Manastırı ile ünlü yere
manastırı ziyarete gittik. Görkemli bir yapı fotoğraf çekmek yasak.
Kafeteryasında onlara özgü lokma tatlısı yedik. İlgimizi çeken girişte solda
koca bir tablo ve içeriği Osmanlı askerleri Yunan Papazları bıçakla boğazlarını
kesiyorlar. Hoş bir şey değil. Bizim Türk olduğumuzu gören yaşlı bir Yunan’ın
ters baktığını hissettim.
İkinci gün kaldığımız yer MOLYVOS büyük harfle yazdığımın manası sırf bura için Midilli’ye gidilir. Tam bir tabiat
harikası ve insan yapısı uyumu . Yemek yediğimiz restoran yerden enaz 50 metre
yüksekte enfes bir görüntüydü. Yemekleri harika et ağırlıklı uzolarımızı içtik.
5 Kişi genelde 70-80 yüro hesap ödüyoruz. Yunan’da bizim gibi yemek muhabbeti
yok yiyen gidiyor. Restoranı biz kapattık. Bu manzara bir daha nasip
olmayabilir. Kaldığımız yer çok güzel bir bahçe içinde taş bir bina olan bizim
pansiyon onların otel dediği güzel şirin bir yer. 2 oda biri 2 kişilik diğeri 3
kişilik toplam 70 yüroya kaldık. Deniz çok güzel ama soğuk çivi gibi kesiyor.
Artık dönüş başladı adanın tam ortasından direk güneye
iniyoruz. Yolumuz üzerinde eski bir yağ fabrikası müzesi gezdik. Pazar olduğu
için her yer kapalı. Üçüncü gece kalacağımız yer Plomari Tavsiye üzerine akşam
yemeğini Ali Baba diye bir tavernada
yedik. Bu konuda da bir açıklama yapayım tüm restoranlar Taverna adı altında
hizmet veriyor.
Gelelim gezimizin en ilginç yerine VARVAGİANNİ UZO Fabrikası
gezisi ne , en ilginç gezi oldu. Bir rehber
eşliğinde fabrika gezdirildi. Onlara göre dünyanın en iyi rakı üreticileri
vs.vs. Ama ben bu rakıyı beğ en me dim.
Ve pazartesi dönüş yoluna dizildik Mytilene’nin doğusundan
çıktığımız şehre kuzeyinden giriş yaptık.
Sonuç olarak: Bir daha gidilir mi Hayır. Dikkatimi çeken
Motorsikletlerin çokluğu herkesin altında yaşlısı genci kadını hepsi motorize.
Yol boylarında küçük kilise yapısı gibi 50*50 cm.Yükseklik 100cm yapılar.Orada
trafik kazasında ölenlerin anısına yapılmış, çoğu camlı içinde bir kase içinde
yağ ve yanan bir kandil, su, çakmak gibi ilginç şeyler. Dikkatimi çeken başka
bir konu Yüksek gerilim direkleri ağaçtan ilginç görüntü oluşturuyor. Başka bir
konu Yunan Bayraklarının resmi dairelerde bile lime lime parçalanmış olarak
gönderde olmaları. Asgari ücretleri 950 Yüro benzin 1.60 yüro ekonominin
durumunu buradan anlayabilirsiniz. Yüro 2-3 lira olsa gezilir ve bize ucuz
gelir,ama her şeyi 6 ile çarpınca sizde ister istemez çarpılıyorsunuz. Düşünün
bir akşam yemeği 80 yüro 6 ile çarpılınca 500 Tl.
Gerisini siz düşünün. Saygılarımla 07. 08. 2018 Dikili
1 Ağustos 2018 Çarşamba
1 Köy 4 Adam 6,5 Darbe
1 Köy
4 Adam
6,5 Darbe
Mustafa Önsel
Galeati Yayıncılık
3. baskı Mart 2018 Ankara
Önsel Komutanın okuduğum 5. Kitabı. Değişik tarz önceki okuduğum kitapların tümü Fetö ve Ergenekon denilen ucube davalarla ilgiliydi.
Hani bir laf vardır ‘’ Anlatılmaz yaşaman lazım’’ diye işte böyle bir şey. Bu kitap inanın anlatmaya zorlanacağım ilk kitap. Bir kitap tavsiye et deseler inanın ilk kitap olurdu. Belki yaşımın vermiş olduğu tecrübe ve olayları az çok hatırladığım için çok hoşuma gittiği gibi bazı olayları ‘’Vay be’’ ile okuduğum oldu.
Trabzon ili Beşikdüzü ilçesine bağlı en büyük köyü Vardallı Kitabın Yazarı ve kitapda hikayelerini anlattığı kahramanların köyü. Kitap ağırlıklı olarak Cumhuriyet tarihinin 1950-1980 yılları arasını esas almış. Kitabın kahramanları Sağdan, soldan, asker, akademisyen orytak yönleri Vardallı olmaları ve bir şekilde ülke darbelerinin içinde olmaları.
Kitabın sonunda önsel’in çözüm olarak yazmış olduğu parağrafı sizlerle paylaşacağım. ‘’ Ve tabi ki Atatürk ……..ne yaptığı ve neler yapmak istediği iyi anlaşılıp içselleştirilirse, görülecektir ki aşılamaz denilen şeyler aşılacak, düzelemez denilen pek çok şey sihirli değnek değmiş gibi düzelecektir. Örneğin Cumhuriyet’in ilk 15 yılında yapılanlar gibi.
Önceki yıllarda aramızdaki yıllardaki kavga da belliki bizim birlikteliğimizi istemeyen emperyalizm ve işbirlikcileri yüzünden çıkmıştı. O zaman bugün oynanan büyük oyunu görerek ‘’’yabancı bileği taşlarında bilenen bıçakların’’’ kışkırtmalarına gelmemeli boynumuzu emperyalizmin bıçağına teslim etmemeliyiz’’ >>Diyor Mustafa Önsel Dedim ya okunmalı ve bende sözümü şöyle bitirmek istiyorum Önsel’den bir roman bekliyoruz.
4 Adam
6,5 Darbe
Mustafa Önsel
Galeati Yayıncılık
3. baskı Mart 2018 Ankara
Önsel Komutanın okuduğum 5. Kitabı. Değişik tarz önceki okuduğum kitapların tümü Fetö ve Ergenekon denilen ucube davalarla ilgiliydi.
Hani bir laf vardır ‘’ Anlatılmaz yaşaman lazım’’ diye işte böyle bir şey. Bu kitap inanın anlatmaya zorlanacağım ilk kitap. Bir kitap tavsiye et deseler inanın ilk kitap olurdu. Belki yaşımın vermiş olduğu tecrübe ve olayları az çok hatırladığım için çok hoşuma gittiği gibi bazı olayları ‘’Vay be’’ ile okuduğum oldu.
Trabzon ili Beşikdüzü ilçesine bağlı en büyük köyü Vardallı Kitabın Yazarı ve kitapda hikayelerini anlattığı kahramanların köyü. Kitap ağırlıklı olarak Cumhuriyet tarihinin 1950-1980 yılları arasını esas almış. Kitabın kahramanları Sağdan, soldan, asker, akademisyen orytak yönleri Vardallı olmaları ve bir şekilde ülke darbelerinin içinde olmaları.
Kitabın sonunda önsel’in çözüm olarak yazmış olduğu parağrafı sizlerle paylaşacağım. ‘’ Ve tabi ki Atatürk ……..ne yaptığı ve neler yapmak istediği iyi anlaşılıp içselleştirilirse, görülecektir ki aşılamaz denilen şeyler aşılacak, düzelemez denilen pek çok şey sihirli değnek değmiş gibi düzelecektir. Örneğin Cumhuriyet’in ilk 15 yılında yapılanlar gibi.
Önceki yıllarda aramızdaki yıllardaki kavga da belliki bizim birlikteliğimizi istemeyen emperyalizm ve işbirlikcileri yüzünden çıkmıştı. O zaman bugün oynanan büyük oyunu görerek ‘’’yabancı bileği taşlarında bilenen bıçakların’’’ kışkırtmalarına gelmemeli boynumuzu emperyalizmin bıçağına teslim etmemeliyiz’’ >>Diyor Mustafa Önsel Dedim ya okunmalı ve bende sözümü şöyle bitirmek istiyorum Önsel’den bir roman bekliyoruz.
İŞBİRLİKÇİLER
İŞBİRLİKÇİLER
ÜMİT ZİLELİ
HALK KİTABEVİ
312 sayfa
Ümit Zileli,medyadaki
dönekleri ve kalemini satanları sırtını ABD ve Avrupaya yaslayan
faşist+liberaller,solcu eskileri,karanlığın uşaklarını çok güzel
anlatmakta.Bunlara talimatı verip gerisini hiç merak etmeyen patronlar
bunlara,'aşk olsun çocuk aşk olsun'diyorlar.Medyamızın pek güzide
kalemşorlerinden,esneklik harikası yöneticilerinden televizyon dehalarından
bahsediyor.Son 10-12 yılın arşivlerine göz attığında o ne biçim kıvraklık,o ne
zeka dolu yumuşak geçiş,o nasıl 180 derece keskin dönüş,o ne tarz postmodern
dalkavuklukları anlatmış Zileli.Kitapta en hoşuma giden yer 'Medya tetikçisi
omurgasızdır.'lafı hoşuma gitti.Kitabı okunmasını tavsiye ettiğim kadar,kitabın
ana fikrini ön sözünü yazan Mustafa Balbay'ın yazısını aktaracağım.
'Sevdiğim aydın tanımlamalarından biri şudur:Ülkesinin
geleceğine harç taşıyan kişiye aydın denir.O harcı kaç kat taşıyabilirse
ülkesini o kadar yükseğe çıkarır.O harcı yorulmadan,usanmadan,dökmeden
yükseklere taşımak herkesin harcı değildir.Kimi yön değiştirir,kimi yön değiştirmemiş
gibi yapar,kimi çekilir,kimi yeni hizmet yerleri bulur onların doğrularını
ezberleyip yolunu bulur,kimi de önce ülkem ve ilkem der doğruyu bildiği yolda
ne pahasına olursa olsun yoluna devam eder....Aydın kavramına ihanet edenleri
bir bir gün ışığına çıkarmayı görev edinir.İşbirlikçilerin işbirliğini pazara
çıkarmak ilk aşamada para etmeyen bir şey gibi algılanabilir ama gerçek
yüzlerini işbirlikçilerin gözüne sokmak halkı körleşmekten kurtarır.Zileli'nin
bu çabaları kesinlikle işe yarar.