1923 Kuruluş Ayarlarına Dönmek
Sinan MEYDAN
İnkılap Yayınevi
2017 1. Baskı
555 Sayfa
Sinan Meydan'ın şaheser bir eseri . hepsi belge bilgi ve
Görgü tanıklarına dayalı bu eserin özetini değilde bu esere bağlı kalarak bir
makale şeklinde eseri tanıtayım .
Kitap dört bölüm olarak yazılmış olup sonunda 15 sayfada
sonuç olarak yazılmış kolay okunan her Türk Gencinin okuması gerekli bir eser.
Osmanlı'nın son dönemini özetlersek İngiliz gemileri Marmara
da demirli ve bu savaş gemilerinin namluları Padilahın İkametgahı olan aynı
zamanda Osmanlı Dvleti'nin merkezi karargahı konumundaki Dolmabahçe Sarayı'na
çevrilidir.
Atatürk 13 Kasım 1918
Tarihinde Yaveri ile "Salih
Bozok" yaptığı söyleşide Atatürk "Geldikleri gibi giderler"
sözünü söylemiştir.Herhalde bu küçük parağraf Osmanlı'nın son dönemini
anlatmaya yeterli.
Rus Çarı 1. Nikola nın
söylediği ve tüm dünyanın benimsediği "Hasta adam" sıfatını söyleyen
Çarlık bugün yok olurken "Hava
değişimi" yapıp yorganını toplayıp Ankara'ya taşınan Türk halkına Ankara
havası pek yaramıştır.
19 Mayıs 1919 Samsun'dan başlayan yürüyüş Amasya,Erzurum,Sivas ,Ankara buralarda yapılan toplantı ve kongereler devam edeken fikirleri artık netleşmiş ve kendisi artık İslam Dünyasının "Hak mücahiti"olmuş mücadelesini üç temel üzerine oturtmuştur.Bunlar
1.Emperyalizme karşı tam bağımsızlık
2.Saltanata karşı ulusal egemenlik
3.Cehalete karşı uygarlık.
İşte bu nedenledirki Beyrut Ebabil Gazetesi Atatürk'ün
ölümünü "Zulmün en büyük düşmanı öldü" diye duyurmuştu.
Bu düşüncelerde olan Atatürk tabiki hükümet şeklini
"Cumhuriyet" olarak beynine rrkazımıştı.Daha Kurtuluş Savaşı
başlaamamış yıl 1919 yanındaki Müfit Kansu'ya dördüncü madde olarak
"Hükümet şekli Cumhuriyet olacak" diye kayda geçirtir.
Aklında TAM BAĞIMSIZLIK vardır ve başkada düşüncesi
yoktur.Atatürk daha savaş devam ederken 1921 yılında tam bağımsızlığı şöyle tanımlamıştı."Tam
bağımsızlık denildiği zaman,elbette siyasi,mali,iktisadi ,adli,
askeri,kültürel,ve benzeri konuda tam bağımsızlık ve tam serbestlik
demektir........."
Atatürk böyle düşünürken bazı arkadaşları ve aydın kişiler
MANDA cılıktan bahsetmekte özellikle Sivas Kongeresinde bu konu bayağı
dillendirilmiş olup,Atatürk bu konuda başka bir ülkenin koruyuculuğunu ve
kollayıcılığını kabul etmek
1.İnsanlık niteliklerinde yoksunluktu
2.Güçsüzlüktü
3.Miskinlikti Ama Türk milleti insanlık niteliklerinden
yoksun,güçsüz ve miskin bir millet değildir.
bunun yanında atanın
zihninde "Osmanlı Devleti onun bağımsızlığı ,Padihşah,halife,hükümet
bunlar anlamını yitirmiş birtakım sözlerdi"
Atatürk'ün ifadesi ile tek bir "çare-i halas" vardı
oda "Ya istiklal ya ölüm"
Manda fikri bazı kişilerin yanında Padihşah Vahdettin ve
Sadrazam Damat Ferit de İngiliz merhametine sığınarak kurtulacaklarına
inanıyorlardı.Vahdettin 14 Kasım 1918 tarihinde Daily Mail gazetesine verdiği
demeçte "İngiliz milletine karşı beslediğim sevgi ve hayranlık
duygularımı,Kırım savaşında İngilizlerin müttefiki olan babam Sultan
Abdulmecit'ten aldım.Memleketim ile Büyük Biritanya arasında öteden beri mevcut
dostane İlişkileri yenileyip güçlendirmek için elimfen geleni yapacağım"
diyordu.
Oysaki lioyd George 21 Temmuz 1920 tarihinde "Türkiye tamamen parçalanmalıdır.Bundan üzüntü duymak için bir neden yoktur." Diyordu.
İngilizlerden diğer inciler ise şöyleydi ,Duyunu Umumiyedeki
İngiliz temsilcisi Sör Adam Block " Eğer Alman'lar kazanırsa sizde Alman
sömürüsü olacaksınız,İngitere kazanırsa mahvoldunuz." Diyordu.Yine
Başbakan L.George 1914 te Türkleri bir insanlık kanseri ve yönettikleri
toprakları etine işlemiş bir yara olarak adlandırıyordu.
Atatürk ingiliz mandacılarına ise şu göndermeleri
yapmaktaydı"21 Şubat 1920 de "Boş bşr fişek kovanının bile
İngilizlere geri verilmemesi daha uygun olur....." 12 Ağustos 1920 de
" Türk söz konusu olduğunda İngilizler İnsan hayatına zerrece değer
vermiyor.Türkiye'ye karşı bin türlü suikastte bulunmaktan zevk alıyorlar"
diyordu
Korku ve teslimiyetle işgal edilmiş zihinlerdeki MANDA
tutkusu cidden mide bulandırıcıydı.İşgal edilmiş Osmanlı zihinleri Amerikan
mandası altına girebilmek için Türkiye'nin doğu sınırı üzerinde Ermenilerin
işine yarayacak bir toprak parçası vermeyi bile süşünüyorlardı.Bu toprak parçası
Van'dan Sivas'a doğuda Kars Erzurum illerini kapsıyordu.
Bu işgal edilmiş zihinler öyle ileri gittilerki kendi
aralarında aldığı karar metinlerini Amerikan temsilcilerine iletmeye kadar
götürdüler.
Tabi sarayda boş durmuyor Damat Ferit Ermenilere toprak verilmesi
gerektiğini söylüyor Bitlis Valisi Mashar Müfit Kansu'ya gönderdiği telgrafta
"Bazı doğu illerinin Ermenilere terk edilmesi mecburiyet ve zorunluluğun
meydana gelmesi muhtemeldir........Bu nedenle uygun bir uslupla şimdiden
kamuoyunu buna hazırlamak gerekir"
Zihni İşgal edilmemiş Mazhar Müfit damadın teklifini hiç düşünmeden reddetmiş ve görevden alınmasını istemiştir.
Atatürk 22 Nisan 1921 de şöyle diyordu " En aydın
sanılan insanların manda tutkunluğu ile adeta milletin bağımsızlık ruhunu yıkmak
için gafilane çalışmaş ve devamlı çaba içinde çırpındıklarını hayretle
görüyorum"
Emperyaller algı yöntemini çok iyi biliyorlardı.Örneğin 19
Şubat 1919 tarihli Londra Konferansı belgelerinde şöyle iki belge göze
çarpıyordu.
"Sayfa 231:İzmir'e Türk bayrağı asarakTürk varlığını
kabul etmiş görünelim."
"Sayfa 258:Venizelos Türk Bayrağını,şehrin dışına
asalsın.Girit'dede Türk Bayrağı şehrin dışında bir kayalıkta asılı idi"
diyor.Bu algı operasyonu Sevr antlaşmasınada girecekti.
Atatürk siyasi manevralarla Sivas Kongeresinde Ateşli manfacıları susturmuş aynı zamanda Anadolu'daki işgalci İngiliz ve Fransız'ları ABD İle tehdit etmiştir.
Cumhuriyet öncesi Osmanlıyı anlatmak için şu belgelere bir gö atmamaızda fayda var.
ABD Kongresi türkiye
planları 19.yüzyıla dayanıyordu.31 Ocak 1896 tarihli 54.toplantısında aldığı
gizli bir karar Osmanlı'yı "Türkiye Birleşik Devletleri" haline
getirerek bölmeyi düşünüyordu.
1912 Yılında wilson'un
başkanlığı döneminde Türkiya'ye elçi atanması konusunda Başkan "Türkiye
yok ki elçi göndermeye ne luzum var" diye yanıt vermiştir.
Yunan İzmir'e çoktığında Yunan bayrağının yanında Amerikan
bayrağıda vardı.
Türkiye'nin ABD mandası altına alınması konusunda ABD
komiseri Ravndal'ın görüşlerinin son cümleleri şöyleydi."Hükümet konya'ya
yada Ankara'ya götürülebilir.Padihşaha ise İstanbul'da halife olarak kalma
olanağı tanınabilir."
Anlayacağınız Atatürk'ün önd liğindeki Türk bağımsızlık
savaşı kazanılıp Yunan orduları tamamen Anadolu'dan atılınca aslında
"geldikleri gibi giderler" sadece Yunan'lar,İngilizler,Fransız'lar
değil bu gidenlerin içinde ABD de vardı.
Ancak Atatürk'ten sonra yeniden geleceklerdi.
1919 yılında reddedilen Amrikan mandası 28 yıl sonra Atatürk
yoktu ll.Dünya savaşından sonra 1947 yılında manda yerine Marshall'ın yardımı ile Türkiye'yi teslim
alacaklardı.
Kurtuluş savaşına başlamadan Bandırma vapuru ile Samsun' giderken vapurda silah araması yapan İngiliz subaylarına şöyle konuşmuştu"Sersem herifler Cephane ve Silah değil biz kafa götürüyoruz " Kurtuluş savaşı o kafa ile kazanıldı.
Yunan ordusu Ankara yakınlarına gelmiş bazı mebuslar
memleketlerine dönme eğilimi göyerirken Atatürk şöyle diyordu maclis
kürsüsünden.".....Sizleri burada zorla tutacak değilim.Dilediğini gibi
memleketlerinize dönebilirsiniz.Hatta hepiniz bu kararda olabilirsiniz .Fakat
şunu bilinizki bütün arkadaşlar bırakıp gitseler,ben bu meclis-i Ali de tek
başıma kalmaya ahdettim.Düşman adım adım her tarafı işgal ederek Ankara'ya
gelecek olursa,benim bir elimde silahım diğer elimde mukaddes Türk bayrağını alıp
Elmadağ'a çıkıp orada tekbaşı a son kurşunuma kadar savaşırım .Ben öleyim vatan
sağolsun"
Atatürk "olmaz,kazanılamaz!Yedi düvele karşı savaşılamaz" diyenleri mahçup ederek kurtuluş savaşını kazandı.Atatürk'e göre kurtuluş için önce "milli birliğe"sonra "düzenli örgütlere"son olarakta "birleşmiş ve kaynaşmış kafalara " ihtiyaç vardı.
Dünyada hayat için insanca yaşamak için Bağımsızlık
lazımdır.Bağımsızlık için kuvvetli olmak lazım kuvvet Ordudur.İngilizler
milletimizi bağımsızlıltan mahrum etmek için önce doğal olarak ordudan mahrum
etmek çarelerine giriştiler.Tüm silah ve
cephanemizi elimizden alıp Subaylarımızın onurunu yok etmeye çalıştılar.
Her durumda ordu düşmanlarımızın birinci saldırı hedefi
oldu.Orduyu yok etmek için subayları mahvetmek,aşağılamak lazımdır.Birinci
düyya savaşından sonra Türk orduları dağıtılmış,silahlarına el konulmuş,Sevr
anlaşmasına göre Türk ordusunun sınırlandırılması elindeki ağır silahların
alınması,zorunlu askerliğin kaldırılmasına,askeri okulların kapatılmasına karar
verilmişti.Türk kızı mutanlar tutuklanıp hapsedilmişlerdi.
Bugün de ordu düşmanların birinci saldırı hedefidir.Bugün de düşmanlar orduyu yok etmek için subayları mahvetmek ve aşağılamak için çalışmaktalar.
3kasım 2002 tarihinde Kuze Irak Süleymaniyede Türk Askerinin
başına çuval geçirildi.12 Haziran 2007 tarihinde ergenekon davası kapsamında
subaylarımız tutuklandı.Bu davalarda PKK tanık Türk subayları sanık oldu.2009
da Habur'dan davul zurna ile karşılanan 34 PKK mensubu ,29 ekim 2014 tarihinde
peşmergeler topraklarımızdan "serok
Obama" sloganları ile geçtiler.2012 yılında bu kumpas davalarda çoğu
tutuklu olmak üzere 64 general,273 subay,60 astsubay,3 sivil memur olmak üzere
404 asker yargılanıyordu.
Devletler için "her şeyin başı tam bağımsızlıktır"derken asla abarttığını düşünmeyin.Öyleki gerçek barışın ve demokrasinin ön koşulu bile tam bağımsızlıktır.Tam bağımsız olmayan devletlerin olduğu bir dünya gerçek barışın olmadığı bir dünyadır.Bağımlılığın olduğu yerde ise emperyalizm vardır.Emperyalist,kapitalist sömürünün olduğu yerde ise ne gerçek barıştan nde demokrasiden söz etmek mümkündür.
Cumhuriyet ilan edilmiş ve artık YENİ BİR TÜRKİYE
vardır.Türkiye'de saltanat milletindir.Saltanat düzeninden,bu düzenin
ihtişamından,şatafatından,sultanından,sarayınantahtından
tacından hoşlanmaan Atatürk Osmanlı'dan kalan sarayları milletin hizmetine
sundu:Topkapı sarayı müze oldu.Beşiktaş ve ortaköydeki daraylar lise
oldu.Veliaht dairesi resim ve heykel müzesi oldu.İstanbul'a gelirken kaldığı
Dolmabahçe sarayında adeta bir kültür saltanatı kurdu.
Atatürk 1919 Yılında. Ülkeyi yönetecek kişiler hakkında şöyle
diyordu."Millete dost görünüp ilk fırsatta iktidar mevkiine geçtikten
sonra halkın gerçek ihtiyaçlarını düşünecek yerde memleketi kendi istediği yola
götüren laf anlamayan yetkili kimselerin yol göstermesine kulak asmayan
milletin kuvvetlerini şahsına bağlamaya çalışan kahraman yüzlü insanlardan çok
zaar çekildi"
Bugün 2017 Atatürk'ün 1919 yılında dile getirdiği bu sözlerini
okuyup da acı acı tebessüm etmemek ne mümkün.
Yazımı Atatürkün 21 Ekim 1925 yılında Afyon'da yaptığı
konuşmadan bazı satırlarla bitireceğim.
"Benim naciz vucudum elbet birgün toprak
olacaktır.......benim göerevim toprak olduktan sonrada devam edecektir.........İki
Mustafa Kemal vardır:Birincisi et ve kemikten,geçici Mustafa Kemal......ikinci
Mustafa Kemal onu ben kelimesiyle ifade
edemem o 'ben' değil 'biz'dir .O memleketin her köşesine yeni fikir ,yeni hayat
ve büyük ülkü için uğraşan aydın ve savaşcı bir topluluktur.Ben onların
rüyasını temsil ediyorum.Benim teşebbüslerim onların özlemini çektikleri
şeyleri tatmin içindir.O Musata Kemal sizsiniz .Geçici olmayan,yaşaması ve
başarılı olması gereken Mustafa Kemal odur.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder