
Bundan sonra okuduğum kitapların küçük bir kritğini yapmak için bu sayfayı hazırlamaya karar verdim. Derler ki; "Bir Amerikalı bu kadar, bir İngiliz şu kadar kitap okurken 6 Türk'e bir kitap düşer.". Bu yüzden 2016 yılında okuduğum kitapların seceresini tuttum ve artık bu sayfada onlara ulaşabilirsiniz.Umarım paylaşımlarımı beğenerek takip edersiniz
25 Aralık 2019 Çarşamba
Köy Enstitüleri Yılları
Köy Enstitüsü Yılları
Talip Apaydın
Literatür yayınları
Üçüncü basım 2017
200 sayfa
Öncelikle şunu söyleyeyim. Talip Apaydın daha önceden okumadığım için kendimi ayıpladım. Bu kadar akıcı bu kadar düzgün, dinlendirici uslupla yazı bence okuyun ve en kısa zamanda yine bir Talip Apaydın okuyacağım. Gelelim kitaba Köy Enstitüsülerin kurucusu Hakkı Tonguç'un bu yönde kitaplar yazın talimatını yerine getirmiş. Babası tarfından 10 kasım 1938 günü Eskişehir Çifteler Köy Enstitüsü'ne kaydı yapılır. Annesi ölmüş, üvey anne elinde büyümeye çalışan ve aşırı fakir bir aile çocuğu Talip. Okulda Beypazarlı, ayaşlı arkadaşlarla hemşeri diye konuşurlsrdı kendisi ise Polatlı'nın Ömerli köyündendi. Enstitülerin kuruluş amacı köy öğretmeni yetiştirmek ama dört dörtlük. Tek amaç köylüyü uyandırmak, tabi bu durum bazılarının işine gelmiyor ve bu yönde uğradıkları ben zulüm diyeyim o dönemde Talip Yüksek Kısmı okuyup bitirdi. Köy enstitüleri ile ilgili okuduğum ikinci kitap ve Çifteler Köy Enstitüsü inşaat konusunda çok iyilerdi ve birçok ile inşaat yapmaya gittiler. Fakir bir köy çocuğu olan Talip Öğretmendi hemde yüksek kısımda öğretmenlik yapmak için bunun yanında bir müzik eserini notaya dökecek kadar müzik bilgisi ve yükseği bitirme tezi Kütahya Halürkülerini Türkülerini notaya dökmek ve bunlardan bazılarını Muzaffer Sarısözen'e verip TRT 'de omunmasına vesile olmuştur. Dünya klasiklerini çalacak kadar Keman çalmak, Heykel yapmak, çifcilik, hayvancılık köy ile ilgili her konuda tam bir uzman olarak mezun oluyorlardı. Tabi bu uzmanların köye gidip köylüyü uyandırması yukardada bahsettiğim gibi kimilerinin işine gelmedi dedik ve herkesde öyle söyledi ama diğer etkenleri okuyunca şaşkınlığımı tarif edemem bunu siz okuyuculara bırakıyoyum. Haydi hiç Talip Apaydın okumayanlar ilk sizde " Köy Enstitüsü Yılları" ile başlayın. İyi okumalar.
25 .12. 2019 ESKİŞEHİR

19 Aralık 2019 Perşembe
Osmanlı’dan Cumhuriyet’e Gizli Teşkilatlar
Osmanlıdan Cumhuriyete Gizli Teşkilatlar
Ergün Hiçyılmaz
Altın Kitaplar Yayınevi
1. Basım 1994 250 sayfa
Eski Türkler ve Osmanlılar casusluk faaĺiyetlerini ülke savunmasının ayrılmaz parçası olarak görürler. Ülkeleri fethetmek ve dünyaya hakim olmak ülküsünü güden Cengiz Han ve Timurlenk bu sisteme büyük önem vermiş ve büyük teşkilatlar vucuda getirmişlerdir. Osmanlıda düşman ordularının ve devletlerinin içlerini öğrenmeden harp ilan etmezlerdi. Şu laf çok söylenir. " Fatih'e İstanbul'u kazandıran casuslardı"
Gelelim teşkilatlara
Teşkilat-ı Mahsusa Balkan bozgununun yarattığı toplumsal ezikliği ortadan kaldırmak için kurulan gizli teşkilat.
Karakol Teşkilatı. İstanbul ve çevresinden elde edilen silahları anadoluya geçiriyorlar. Anadolu Hükümeti Genel Kuraya bağlı ilk gizli teşkilatımızdır. Beş şube olarak kuruldu. İlk kadın ajanımız Şekibe hanım bu teşkilatta vazife almıştır.
M.M. Teşkilatı " bu teşkilata 'mimmim grubu' diyorlardı"
MM grubu ds özellikle Anadolu'ya silah ve asker sevkiyatında önemli rol almışlardır. Teşkilat Genel Kurmayın onayı ile iki servis halinde vazife yapmıştır.
Askeri Polis Teşkilatı
" Ay-Pe veya Pi"
Garp cephesi kumandanlığına bağlı olarak kurulan teşkilat. Milli Mücadele karşıtı iç ve dış güçlere karşı kurulmuştur.
Direniş Cephesi
Bu cephenin en önemli elemanlarından Davit Efendi İslam topluluğunda bir gayri-i müslümdü iran tebaalı bir Ermeniydi Anadoluya geçişlerde çok büyük yardımları olmuştur.
Tabi gizli servislerden, ajanlardan bahsedince İngiliz Kemal'den bahsetmesek olmaz.
Esas Adı Esat Tomruk.
Adını Galatasaray Sultanisi'ndeki yetim arkadaşı Yetim Kemal'den aldı. Klasik ajan tipini hiç benimsememiş, baskınlar,sabotajlar yapmak, Düyunu Umumiye kasasını boşaltmak gibi eylemlerin içinde yer almıştır. İngilizler başına 500 altın ödül koymuştu.
Cumhuriyet İstihbaratı
Atatürk, Genel Kurma'da yapılan toplantıda " bu böyle olmaz....bizde modern bir istihbarat teşekkülü kurmak zorun- dayız" demiştir. Bunun üzerine MAH başka deyişle MEH'i " Milli Emniyet Hizmetleri" kurmuçlatdır. Daha sonra Mah yerini MİT'e bırakaçaktı. Tabi Mit ayrı bir kitap konusu.

10 Aralık 2019 Salı
Kanadı Kırık Melek’in Kanadına Takılanlar
Kanadı Kırık Melek'in Kanadına Takılanlar
"Engeliniz ile barışık olun ki yaşadıklarınız zor gelmesin"
RUKİYE TÜREYEN
Egemen yayıları
"Sloganlarıda çok güzel
'Oku, Düşün, Yüksel' "
Rukiye 37 yaşında bebekiğinde geçirdiği havale ile vucudunun %99 tutmuyor. Yalnız sol elinin işaret parmağını kullanıyor. 7 sene önce kanserden babasını kaybediyor, bu süre içersinde annesi iki kere beyin ameliyatı geçiriyor. Okumayı kendi kendine öğreniyor 2014 yılından beri yazarlık yapıyor. Bunuda hiç kimseden eğitim almadan kendi kendine öğreniyor. Kitabı piyasaya çıkınca büyük ilgi görüyor. Kitabın geliri ile annesine oturdukları evi satınalmak istiyor. Engellilerin durumları hep yürek dağlar, bir işe yatamaz sanılır oysa alın kitabı siz karar verin. Her şeyi tek parmağımım ucu ile yapıyor başkada tutan yeri yok. Hikayeler, seneryolar yazıyor. Çok önceden aldığım kitabı yeni okudum. İyiki almışım. Rukiye sana kalbimin en derin yerinde güzel bir yer ayırdım.
Lütfen sizlerde alın okuyun, azmin neler yapabilceğini görün.
10 Aralık 2019 Eskişehir

8 Aralık 2019 Pazar
Koyunculuk Faaliyetinin Sürdürebilirliği
Koyunculuk Faaliyetinin Sürdürülebilirliği
Dr. Kenan KESKİNKILIÇ
İzmir Ticaret Borsası Yayınları
Yayın No 99
2019 İzmir 171 sayfa
Kenan Hocanın tez kitabı koyunculuk üzerine bence çok güzel bir çalışma. İlginç bilgiler, şimdi onlara dalalım bakalım ne bilgiler var.
1980 yılında ülke nüfusu
45 milyonken küçükbaş hayvan sayımız 50 milyondu. 2018 yılında 81 milyon nüfusa karşılık küçükbaş hayvan sayımız 33 milyon. Bu sayı bile bizi dünyada onuncu sıraya yerleştiriyor. Koyun ağıllarının % 100 ünün yörenin iklim koşullarına ve planlama kriterlerine uygun olarak yapılmadığı oysaki ağılların doğru planlanması hayvan refahı ve verim açısından önem teşkil etmektedir.
Tarımsal faaliyetlerin birçoğunda olduğu gibi koyunculuk faaliyetindede koyunların beslenmesi, süt sağımı, kırkım, banyo gibi işler zaman ve büyük
emek istemektedir.
Kenan Hoca kitabın sonunda koyunculuğun "güçlü yönletini", "zayıf yönlerini", "fırsatlarını" ve "tehtidleri" ni çok güzel anlaşılır bir şekilde açıklamış.
Ben bu kitabı Fox tv. Sabah haberlerinde gördüm ve piyadada satılmayacağını bildiğim için İzmir Ticaret borsasından istedim. Sağolsunlar bedelsiz olarak gönderdiler. Bende bu kitabı yöremizin en büyük koyun yetiştirilicilerinden olan dostum Emre TINAZ'a hediye edeceğim onun daha çok işine yarar.

3 Aralık 2019 Salı
Lozan
Lozan
Diplomat İnönü 1922 – 1923
Alev Coşkun
Kırmızı Kedi Yayınları
Birinci baskı Temmuz 2019
Kesintiler de dikkate alınırsa, Lozan Konferansı çok uzun sürmüş olan uluslar arası bir konferanstır Konferansın tüm ayrıntılarına girmeden, bilimsel metodoloji temelinde, belgelere dayalı , yansız ve nesnel olarak Alev Coşkun kitabına almış.
Kitap yayınlandığı 2019 yılı ve öncesi Türkiye’de Lozan tartışmaya açılmış ve başta CB olmak üzere Lozan için zafer değil hezimet olarak tanımlamaktadır. Coşkun bu kitabında tümü dış kaynak ve Türk kaynaklarından faydalanarak yazdığı bu kitap 750 adet dip nottan oluşmaktadır.
Mustafa Kemal Atatürk İnönü’yü Lozan’a göndermek için önce Dışişleri Bakanı yapar. Ve heyet oluşturulur. Heyetin kimler tarafından oluştuğunu kitabı okuyanlara bırakıyorum. Konferansa katılan ülkeleri sıralıyayım. Türkiye, İngiltere, Fransa, Yunanistan, İtalya, Romanya, Yugoslavya, Japonya, Sovyetler Birliği, Bulgaristan ve Gözlemci olarak katılan ABD.
Lozan’da Türk delegasyonu, adeta tüm çevresi düşmanla sarılmış bir adada tutsak kalmış azınlık durumundaydı. Atatürk’ün dediği gibi ‘’Lozan Barış Masasında ele alınan konular son üç dört yılın konuları değil yüzyılların hesabı görülüyor.’’ Bu kadar pis hesapların içinden çıkmak elbette o kadar kolay ve basit olmayacaktı.
20 Kasım l922 yılında başlayan konferans kesintilerle 24 Temmuz q1923 yılında sona ermiştir. Şimdi bu konferanstan Coşkun’un kitabından aldığım bazı notları sizinle paylaşayım.
İsmet Paşa’nın anılarından ‘’Uzlaşmaz tartışmalarını devam ettiği bir gün İnönü’nün sert tutumu üzerine İtalyan Diplomat Montagna İsmet Paşa’ya’ sizi protesto ediyorum ‘ der İsmet Paşa ‘Ben protesto nedir bilmem’ der İtalyan ‘ne bilirsin’ der Bunun üzerine İnönü ‘Böyle protesto ettim mi bir saat sonra savaşa tutuşuruz.’ Der
Konferansın baş aktörü İngiliz delegasyonu başkanı Lord Curzon’dur. Curzon Anadolu’daki Yunan yenilgisini, Çanakkale’de İngilizlerin uğradığı kötü durumu ve Türk Ulusçularının Mudanya’da sağlamış oldukları zaferi kendisine yediremiyordu. İsmer paşa ABD delegesi hakkında ise şöyle demektedir ‘’En sakındığım şey tarafsız düşmandır’’. Konuya daha geniş ve yakından bakmak için Lozan konusunda ahkam kesen kapasitesiz sözde Aydınlar o günlerin dış basınına bir göz atmalarında fayda var.
1922 Aralık ayının ortalarından 1923 ocak ayı sonuna kadar Ankara -Lozan arasında gidip gelen telgrafları ve gidip gelen raporları okumak bile Lozan’da neler döndüğünü, oradaki havanın ne derece sert ve gergin olduğunu göstermeye yeterlidir.
4.2.1923 Tarihinde konferansa ara verilir. İnönü oteline döndüğünde etrtaFINI Türk gazeteciler sardılar. Ne olduğunu öğrenmek istiyorlardı. İnönü ‘’Hiçbir şey bize esareti kabul ettiremez.’
Lozan konferansı’nın ikinci evresi 23 Nisan 1923 Pazartesi günü yeniden başladı. Müttefiklerini çizgisi şöyleydi.
1.Türkiye – Yunanistan arasında tazminat davası.
2.kapitülasyonlar konusu.
3.Osmanlı Borçları
4.Boğazlar konusu.
5 Musul konusu ‘’Bu konu daha sonra Türk ve İngilizler arasında özel konu olarak ele alındı’’
Eğer benzetme ağır kaçmazsa Lozan’daki durum adeta bir ipte karşılaşan iki inatçı cambazın durumu gibiydi. İnönü yeni devletin ekonomik bağımsızlığı için mücadele ederken Avrupa devletleri de parasal çıkarları için uğraşıyordu.
Bu bölümde ise Konferansla ilgili söylenen ve yazılanlara azda olsa değinelim.
Lord Curzon gerek İngiliz parlamentosunda, gerekse yazılı basında müthiş eleştirilere maruz kalmış Dışişlerinden sorumlu Devlet Bakanı McNeill şu söylemini Parlamento tutanaklarına geçirdi. ‘’ Tarihte ilk defa kendi gerçek toprakları üzerinde halkı tamamen Türk olan bir devlet ortaya çıktı’’
Yunanistan’ın Eski Dışışleri bakanı G.Streict Lozan konusunda şu itirafta bulundu ‘’Yoksulluk, imkansızlık, mahrumiyet, hatta ölümün yenemediği Türk azmi Lozan’da başarıya ulaşmıştır.’’ Bu sözde bizde kanından şüphe ettiğim Lozan bir hezimettir diyen sözde aydınlara kapak olsun.
Hilal’in haç’a darbesi, batı dünyası için bir yenilgi sembölü, Türk’leri avrupadan kovamadık tam aksine Türkleri Avrupalılaştırdık, Türkler Boğazların efendisi olarak kaldılar, Lozan İngilizler için bir bozgundur. Gibi yüzlerce söylev, makale manşet Avrupa da ve dünyada yankılandı.
Birtanede bizden verelim. Prof . Cahit Kayra Serv Dosyası kitabında şöyle der. ‘’ Eğer Kurtuluş Savaşı olmasaydı, eğer Lozan Barışı antlaşması olmasaydı, eğer cumhuriyet kurulmasa idi , eğer mustafa Kemal olmasaydı Türkiye Serv Anlaşması ile kendine biçilen utanç verici giysinin içinde kuruyup gidecekti’’
Yine dönelim İngiliz Arşivlerine ve son söz olarak bitirelim. İngiliz Tarihçi Arnold Toynbee Lozan gerçeğini şöyle belirtiyor. ‘’Bu düelloda kazanılan başarının en büyük onur payı, kulağı ağır işiten fakat her şeyi son derece iyi hesaplayan inatçı devlet adamı ve asker İsmet Paşa’ya ait bulunmaktadır.’’

5 Kasım 2019 Salı
İçimizdeki Şeytan
İçimizdeki Şeytan
Sabahattin Ali
Yapı Kredi Yayınları. 255 sayfa
YKY ‘ de 55. Basım. Şubat 2019
İlk Baskısı 1940 Remzi Kitabevi.
Bildiğim, aklımda kaldığı kadarıyla Sabahattin Ali ile ilgili birkaç bilgi vereyim. S. Ali’nin soyadı Ali değil ALI , soyadı kanununa göre insan isimleri soy isim olarak verilmesi yasak. Sebahattin’de Ozan an ALI olsun der. Ali babasının adıdır ve onu çok sevmektedir. Sonradan eserlerinde Ali soyadını kullanıllar. Bir yabancı yayında okuduğum şu konu çok hoşuma gitmişti “ Türkiye’de Nobel Edebiyat ödülü alan yazar var ama en çok okunan yazar Sebahattin Ali”
Tabi Ali öldürülünce geride bir eş ve Filiz diye bir kız evladı bırakmıştı.
İçimizdeki Şeytan’a gelince Ömer ve Macide’nin aşk hikayesi. Macide Balıkesir’de okula iki sene geç gitmiş ve liseye gelince 16 yaşında genç bir kızdır. Müziğe ilgisi olan Macide İstanbul’a okumaya gider ve orada Ömer’le tanışır. Macide teyzesi Emin’e ve Eniştesi Galip gillerde kalmakta onlardan ayrılan Macide onlardan ayrılır, Ömer’le kalır ve roman Ömer, Macide, Ömer’in arkadaşı Nihat, ve Nihat’ın arkadaşları ile birde Macide’nin Balıkesir’den müzik öğretmeni Bedri arasında geçer. Nihat ve arkadaşları karanlık kişilerdir. Bunlar yüzünden Hapse girer, hapisten tahliyesi ile roman çok hoş ve süprizleri bir şekilde son bulur. Okuması hoş güzel bir roman tavsiye ederim.

27 Ekim 2019 Pazar
Badeci Şeyh’in Sır Odası
Badeci Şeyh'in Sır Odası
Timur Soykan
Kırmızı Kedi yayın evi
3. Baskı Haziran 2019 214 sayfa
Timur Soykan'a bu eseri için gönlüne sağlık diyorum. Bir şeyhin cemaatine yaptırabilecemlerinin sınırı olmadığını gözler önüne seren bu uç örneği kitaba dönüştüren ve bunun nedenlerini bulmaya çalışan ve sonuçlarını sergileyen bir kitap. Kitap genelde kişilerin polis ve savcılıkta verdiği ifader. Alalade bir sayfayı açıp okumaya başladığınız zaman mideniz bulanıyor . Bir ifadeden bir bölüm yazayım." Hocamın şalvar donunun fermuarını açtım. Cinsel organını ağzıma almak suretiyle kaldırdım. Hocayı bu şekilde boşalttım. Cinsel organından çıkan sıvıyı (meniyi) yuttum. Yani bu şekilde bende BADELENMİŞ ve bu şekilde Allah'a yakınlaşmış olduğuma inandım. Daha sonra bu bademleme olayı zaman zaman hocamın zorlaması olmadan devam etti" Bunun gibi onlarca ifade. İhbar olmasına rağmen aylarca kılını kıpırtmayan polis nihayet 3 ay sonra düymeye basıyor ve ilk gözaltından sonra serbest bıramılıyor. Oysaki iktidara muhalif örgütlenmede olsa hemen hapsedileceğine hiç şüphe yok. Nitekim Fetö ile ilgili kitap yazanları, haber yapanların, haber yazdığı için gazetecilerin ceaevine atıldığı aynı zamandı. Bu dava için Bursa'da Atatürkcü olarak bilinen avukat Rıdvan Demircioğlu çok güzel röportaj vermiş Soykan'a yerel mahkemenin 6 yıl verdiği ceza yargıtayda 188 yıla çıktı. Uğur Korunmaz bu ceza için 32 yıl yatacak ve 73 yaşında çıkacak. Kitabı son kısmında Sadettin Merdin ile yapılan röportaş çok muhteşem. Merdin tarikat konusunda çok donanınlı. Bilmediğim ve tahminen sizinde ilk duyacağınız öğretiler bulacaksınız. Bende yazımı bitirirken kitaptan
aldığım bir kur'an ayeti ile bitireyim. Müminim suresi 7. Ayet
" Hak melik olan Allah çok yücedir.O'ndan başka hiçbir ilah yomtur. O yüce arşın Rabbidir. (Gerçek böyleyken) Kim Allah ile birlikte bir başka ilaha / güce/oteriteye yalvarırsa - hem de hiçbir delili olmaksızın - onun hesabı Rabbinin huzurunda görülecektir. (İşte bu Allah'la birlikte başka bir ilaha yalvaran) Kafirler asla kurtuluşa eremezler.

23 Ekim 2019 Çarşamba
Aşkımız Eski Bir Roman
Aşkımız Eski Bir Roman
Bir Başkomser Nevzat Kitabı Ahmet Ümit
Yapı Kredi Yayınları
1. Baskı Eylül 2019
223 sayfa.
Ahmet ümit'in son eseri. 223 sayfaya 3 hikaye sığdırmış. Derler ya hepsi birbirinden şahane. Birinci cinayet kitabada adını veren " Aşkımız Eski Bir Roman" ikincisi "Overlokçu Kız" üçüncüsü "Sergey Nikolayeviç Jerkovski'ye Ne Oldu"
Ben kitaba adını veren bölümü sizlere tanıtacağım. Önce kitabın baş kahramanları Başkomser Nevzat, yardımcısı Komser Ali, Kriminolog Zeynep, Nevzat'ın sevgilisi meyhane sahibi Evgenia.
Kitaba gelince; Edip edebiyata meraklı kitap okumasını seven biri. Bir otel odadında ölü bulunur. Kamera kayıtlarına göre katil Agatha Christie kıyafet ve makyajına bürünmüş biri. Romana dahil olan Bihter Edip'in yeni karısı, Feride eski karısı, Doç.Dr.Psikiyatr Zihni Hoşgör.hugo Edip'e kadın gönderen ve onların makyajlarını yapan Ajansın sahibi.Betül Bihterin oyuncu kardeşi.
Olaylar bu kişler ve Nevzat'ın ekibi arasında geçer. Nevzatlar çok iğrençlikler öğrenir katili Edip'e imail çekillen bilgisayarın yardımı ile çözülür. Yani herzamanki gibi okuyucu ters köşe
İyi okumalar dileğiyle.

18 Ekim 2019 Cuma
Aylak Adam
Aylak Adam
Yusuf Atılgan
Can Yayınları
2. Basım Ocak 2019
190 Sayfa
Yıllar önce bir kitap okumuş ve şöyle bir paragrafı vardı " pazardan aldığın bir karpuz evde kötü çıksa o karpuzu yermisiniz.? Okumaya başladığınız bir kitap iyi değil se okumayın" bu parağrafı okuyup bitirince o kitabı kapadım ve bir daha açmadım. Aylak Adam benim için o tarzda bir kitapdı ve ben zorda olsa kitabı bitirdim. Kitap benim tarzım değildi onun için kitapla ilgili birşey yazmayacağım. Herkese iyi okumalar.

7 Ekim 2019 Pazartesi
Hasan Tahsin Yürekler Selanik
Hasan Tahsin Yürekler Selanik
Yaşar Aksoy
Kırmızı Kedi Yayınevi
1.basım Nisan 2019
15 Mayıs 1919’da İzmir’den karaya çıkarak Anadolu’yu istila etmek isteyen batı emperyalizminin yardakçılığını yapan Yunan ordusuna ilk direnişi başlatan ve ilk kurşunu sıkan ve şehit edilen gazeteci Hasan Tahsin’in hayatını anlatan bu eseri meydana getirmek için Yaşar Aksoy yaşamının yıllarcasını bu uğurda harcayıp çok güzel bir eser meydana çıkarmıştır.
Türk-Yunan dostluğuna giden yolda atılacak son kurşun ne kadar kutsal ise, bu ilk kurşun da o kadar kutsaldır.
Hasan Tahsin’in ilk kurşununun ne anlama geldiğini şöyle sıralayabiliriz;
1. Hasan Tahsin’in ilk kurşunu bir islam savaşçısının kurşunudur. İslam dünyasının silahlı direniş hareketi Hasan Tahsin’in ilk kurşunuyla ateşlenmiştir.
2. Hasan Tahsin’in ilk kurşunu aynı zamanda bir Türklük savaşçısının kurşunudur.
3. Bu kurşun aynı zamanda bir insan hakları savunucusunun kurşunudur.
4. Hasan Tahsin yazılarında defalarca sosyalist olduğunu belirtmiştir. İlk kurşun aynı zamanda sosyalist kurşunlardır.
Bu yüzden Hasan Tahsin’in ilk kurşunları islam, Türklük, insan hakları için hem de sosyalizm için atılmış kurşunlardır.
Her Türk gencine bu kitabı muhakkak okumalarını öneriyorum. Onun için kitabın özetini ve içeriğini anlatmayacağım. Yalnız bize eksik anlatılan “Yunan İzmir’e çıktı” ama nasıl ve kimlerle çıktığını bu kitaptan öğrendim ve bunu buraya alacağım.
Selanik ve Pire’den hareket eden, Midilli’de mola verip 15 Mayıs 1919 günü sabaha karşı 2de adadan hareket eden donanma konvoyu saat 7.30 sularında İzmir önlerine gelecekti. 16 asker taşıma şilebi dahil olmak üzere 30 savaş gemisi ile 46 parçalık işgal donanmasında yer alan 3 veya 4 bacalı büyük zırhlıların 2 bacalı muhriplerin ve dretnotların isimleri şunlardı “donanma İzmir açıklarında hilal şeklini aldı ve öyle yürüdü”.
a. En sağda Amerikan savaş gemileri: dyler, manley, arizona zırhlıları
b. Abd’nin hemen yanında ingiliz savaş gemileri
M.29, M.22, Iron Duke, Adventure, Mimosa, Centour, Victoria zırhlıları ve muhripleri
c. En solda Fransız savaş gemileri: France, Paris, Lorraine ve Ernest Renan zırhlı ve muhripleri
d. Fransa donanmasının yanı başında İtalyan savaş gemileri: Garibaldi, Artigliera, Duilo, Emanuela, Victoria zırhlı ve muhripleri
e. Tam ortada ileri doğru Yunan savaş gemileri: Themistokles, Patris, Siria, Atina, Atnomitos, Kalutas, Repulis, Andigoni, Aris, Ksenia, Ukrania, Argolis, Delfin ve Elia bulunmaktaydı. Bunlardan başka Adriyakitos, Kanalopulos, Yenelos, Hellespontos, Elipotohoras, Orono isimli yük gemileri de vardı. Ünlü amiral gemisi Averoff başta olmak üzere Leon muhribi, ilaveten Sfendoni, Alkion, Egli, Loghi isimli torpido gemileri de suları yararak ilerliyordu.
Bu birleşik donanmanın en önünde Yunanistan Kraliyet Donanması Amirallik gemisi Averoff dumanlarını havaya püskürterek yerini almıştı.
Her ne kadar kitabın içeriği hakkında birşeyler yapmasam da bazı ipuçları vereyim.
Hasan Tahsin’in gerçek ismi, Romanya’da iki ingiliz ajanını kurşunlaması, İsviçre’de sinema perdesini kurşunlaması, Romanya’da iki sene hapis yatıp kaçması, 17 Ağustos 1917’de başlayıp üç gün süren Selanik Yangını, 30 Ekim 1918de imzalanan Mondros Mütarekesi’ni merak ediyorsanız muhakkak bu eseri okuyun.
Bu ateşli vatanseverin aziz hatırasını millet hiçbir zaman unutmamalıdır. Fakat gönül bu ya, keşke sağ olaydı da Anadolu’da doğan Türk hürriyet ve istiklal güneşini göreydi.
Türk milletinin dua ve rahmeti daima üzerine olsun Hasan Tahsin.
“Osman Nevrez”


13 Eylül 2019 Cuma
Bu Defa Niçin Harp Edeceğimi Biliyorum
Bu Defa Niçin Harp Edeceğimi Biliyorum
İbrahim SORGUÇ
Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları
1.Baskı Mayıs 2010 296 sayfa
yüksek öğrenimini tam bitireceksen askere alınan, Filistin Cephesinde malum sebeplerden dolayı İngilizlere esir düşüp, iki sene esa4et5en sonra yurda dönen İbrahim Ethem gerek Filistin, gerekse Kurtuluş Savaşında 736 gün gün aksatmadan tuttuğu günlüklerden Oğlu Erdoğan SORGUÇ tarafından kaleme alınmış bir kitap.
İbrahim Ethem Antalya’lıdır. Filistin dönüşü terhis edilmiş ve memleketine dönmüştür. Kurtuluş savaşı için tekrar askere alınmıştır. Antalya’dan cepheye oradan son terhis olduğu Adapazarı’na kadar gittiği yerleri sıra ile yazacağım. Bu gidişler yolculuk %90 yayan ve askeri teçhizat ile yapılmıştır. Ben bunu sıra ile yazıyım biraz coğrafya bilen arkadaş “ vay be” diyecektir. Çıkış Antalya , Burdur, Isparta, ılgın, Kırklareli, Ankara, Sivrihisar, Afyon, Uşak, Manisa, Balıkesir, Bursa, Bilecik, Adapazarı “Sakarya” ve ilçeleri.
Kitap tamamen anılar ve tarihlerden ibaret. Ben size seçmiş olduğum bazı gün anılarını yazacağım.
Oğlu Erdoğan SORGUÇ babasının bu anılarını “harp sandığındaki” Diye saklanan ve bu sandıklardan çıkan belgelerden derlenen ve titizlikle yapılan çalışma sonucu bu eser meydana çıkmış.
2 Eylül 1922 Cumartesi
Hatipler’den hareketle sıcak, tozlu yollarda bütün gün yürüdük. Yorgunluk fena halde. Düşman askerlerinden 12.000 kişinin esir alındığı haberini aldık. 14 tanede top bırakılmış. Bölüğümüzle 450 esir aldık. Uşak’a sabaha karşı girdik. Düşman geri çekilirken 1000 e yakın kadın, erkeği katlettiği gibi dört mahalleyi de yakmışlar. Yangın hala devam ediyordu. Esirler arasında iki tanede general vardı.
6 Eylül 1922 Çarşamba
Saat 15.00’ten sonra hareket etti. Yollar tozlu, hava sıcak. Yanmış köylerin yanından geçiyoruz. Alaşehir’in 12 km.güneyine ordugah kurduk. Bugün 16 saat yürüdük. Uşak’tan beri düşmandan alınan atlara biniyoruz. Susuzluktan sıkıntı çekiyoruz.
24 Eylül 1922 Pazar
Cemal Efendi dün kırkağaç’ta Mustafa Kemal Paşa Hazretleri’nin Millete Beyannamesini okumuş. Umumi zayiatımız üçte ikisi yaralı olmak üzere 10.000 kişidir. Düşmanın ise esirler hariç 100.000 kişidir. 13 günde 400 km.yol katettik.
12 Ekim 1922 Perşembe
Bugün Beyköyü’nde istirahat ediyoruz. İplik Fabrikasına girdik. Temmuz maaşlarını aldık. 2792 kuruş aldım. Ekim tabldotuna mahsus olmak üzere 500 kuruş verdim. Bandırma ve Erencik civarına yerleşeceğiz.
15 Ekim 1922 Pazar
Bugün istirahat verdiler. Yürüyüşe artık ikram geldi. Düşman buralarda şiddetli tahribat yapmış. İnegöl’e gideceğiz. Bunun için çok kızıyoruz. Hareket yarın.
22 Aralık 1922 Cuma
Gece hareket emri geldi sabah saat 8.30 da hareket ettik. Hava dişili, şiddetli soğuk,rüzgar had Safa’da, yolda alayla birleştik. Dört saat yürüyüşten sonra Poyra köyüne yerleştik. Köy Çerkez muhacir karışımı 100 haneden fazla. Bugün İnönü savaşlarının olduğu mahalllerden geçtik.
1339 (1923) Senesi
1 Ocak 1923 Pazartesi
Geçen sene bugün üzgündük. Bir taraftan parasızlık bir taraftan sıkıntı içindeydik. 1923 senesinin bu ilk günü ise tamamen memnuniyet içindeyiz.
20 Mart 1923 Salı
Biraz yağmur yağdı. Gazete okuyoruz. Talime çıkmadık. Canımız çok sıkılıyor.
Erler temizlikle meşgul. Sulhu hacı bekler gibi bekliyoruz.
Çifte bayram
24 Temmuz 1923 Salı
Günü gününe devam eden tam dokuz senelik ve milyonlarca gencin öldüğü büyük harp, bugün saat-i alafranga 15.00’ te son buluyor. Birçok aileler seviniyor, pek çok ailelerde İstiklal-i vatan için rahmet ve Rahman’a kavuşan evlatlarının yokluğu uğruna göz yaşı döküyorlar.
5 Ağustos 1923 Pazar Te4his günü
Askerliğimiz bugün son buldu. Artık her iş bitti. Şimdi daha çetin bir istikbal mücadelesi var.
Bütün zorluklara rağmen gayet sağlıklı bir ömür geçiren İbrahim SORGUÇ 26 Temmuz 1974 ‘te 77 yaşında Ankara’da kalp yetmezliğinden hayata gözlerini yumdu. Ankara Maltepe camii’nde avluyu dolduran sevdikleri ile 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel vardı. Birde gururla taktığı İstiklal Madalyası tabutunun başına asılıydı.
Çok güzel bir kitap. Okumanızı tavsiye ederim.
13 Eylül 2019 Cuma/ Eskişehir

8 Eylül 2019 Pazar
Kanlı Koca Oğlu Kan Turalı Ve Basat’ın tepegöz’ü Öldürmesi
Kanlı Koca Oğlu Kan Turalı
Ve
Basat’ın tepegöz’ü Öldürmesi
Düzenleyen: Eray Apaydın
Resimleyen: Seda Arslan Balta
Bahçeşehir Koleji yayınları
AĞUSTOS 2019 47 sayfa
Bilindiği üzere dünyada yarım yüzyıldan fazla süredir büyük çizgi roman şirketleri bir proje olarak yarattığı hayali kahramanlar sadece çocukları değil büyükleride peşinden sürüklemektedir. Okullarda müfredat dahilinde işlenen ve toplumsal birlik açısından önemli bir işleve sahip olan ‘’Kahraman’’ ve değerler kavramını öğrenmeleri ve kalıcı olması sağlamak adına Apaydın bu çöalışmayı yapmaktadır.
Masal ve destan kahramanlarından Mehmet Akif’e, Yunus Emre’den Nasrettin Hoca’ya, Mevlana’dan, Hacı Bektaş’a Köroğlu’ndan, Dadaloğlu’na , Karacaoğlan’a kadar lise müfredatında yer alan kahramanların hikayelerini ve maceralarını anlatmak için yola çıkılmış olup bu eserleri meydana getirmişler. Dede Korkut Hikayelerinden kanturalı ve basat’ın iki hikayesinin yer aldığı bu kitap Bahçeşehir Koleji öğrencilerine iyi okumalar dilerim.
7 Eylül 2019 Eskişehir

Zümrüdüanka ve Küçük Şehzade
Zümrüdüanka ve Küçük Şehzade
Kahramanlar serisi
Düzenleyen: Eray Apaydın
Resimleyen: Seda Arslan Balta
Bahçeşehir Koleji yayıları Ağustos 2019 47 sayfa
Arapca ‘’Mesel’’ kelimesinden dilimize geçmiş olan ve Anadolu’da ‘’masal’’ olarak kullanılan bu terim diğer Türk diyarlarında ‘’ertegü, erteki, etek, çöçak’’ gibi kelimelerle ifade edilmektedir. Genellikle halkın yarattığı, ağızdan ağıza, kuşaktan kuşağa sürüp gelen çoğunlukla insanların ve tanrıların başından geçen, olağan dışı olayları anlatan hikayelerdir, masallar.
Masal bir toplumdaki yetişen neslin, yetişmekte olan nesle duygu ve fikirlerini en etkili aktarma vasıtasıdır. Apaydın bu kitabında ve üçüncü kitabında bu kıymetli anlatı üzerinden bazı masal kahramanlarını kitaplarında düzenlemiş.
1800 yıllarda billur köşk masallarından olan Zümrütüanka ve Küçük Şehzada el yazması hali elimizde olmaması taş baskı yada hurufat baskı yolu ile çoğaltılmış, döneminde oldukça popüler olan bu masal kitaplarının içinden seçilmiştir. Osmanlıcadan günümüz Türkesine çevirdiği masal, çeşitli masal motifleri eklenerek apaydın tarafından yeniden düzenlenmiştir.
Apaydın’ın tüm öğrencilerine masal dünyasının ilgi çekici kahramanlarıyla güzel yolculuk diklerim.
7 Eylül 2019 Eskişehir

7 Eylül 2019 Cumartesi
Akif
AKİF
Onurlu Bir Ömrün Kısa Hikayesi
Yazar: Eray Apaydın
Resimleyen: Seda Arslan Balta
Bahçeşehir Koleji Yayınları Ağustos 2019
Oğlum Eray Apaydın’ın Çalıştığı okul yayınlarından çıkan üç kitabından ilki olan AKİF , Mehmet Akif Ersoy’un hayatından bir kesit ve bu kesit içersine gel gitlerle Akif’in hiç bilmediğimiz ve pek çok kimsenin de bilmediği yönlerini Apaydın 35 sayfalık kitabında çok güzel işlemiş.
Akif Balkan, Çanakkale ve kurtuluş savaşı dönemlerinde çeşitli görevlerde bulunmuş. Balıkesir’de 6 şubat 1920 günü Zagnos Paşa Camii’nde çok heyecanlı bir hutbe vermiştir.
Akif’i Atatürk bizzat Ankara’ya davet etmiş ve geldiğinden kısa bir süre sonra da boşalan bir kadro yerine Mebus Yapmıştır.
Zamanın gizli istihbarat teşkilatı olan Teşkilat-ı Mahsusa’da görev alıp gerek yurt içi gerek yurt dışı görevlerinde bulunmuştur.
Okuduğum bu kitap bu öykü Mehmet Akif’in Mısır’dan İstanbul’a dönerken ki yolculuğu üzerine kurgulanmış ve başından geçen gerçek olaylara değinerek oluşturulmuş bir yapıt.
7 Eylül 2019 Eskişehir

2 Eylül 2019 Pazartesi
Şehvetiye Tarikatı
Şehvetiye Tarikatı
İsmail Saymaz
İletişim yayınları
2.baskı 118 sayfa.
Türkiye’de bulunan tarikatlara değinen ve bunları n içinde ahlaksızlıkları su yüzüne çıkan 6 tarikatı anlattığı kitabın içeriğine değinmeyeceğim. Normal bir insanın midesinin kaldıramayacağı pislik, ahlaksızlık, seviyesizlik bu incecik kitabın tüm sayfalarında işlenmiş.
İsmail saymaz, ilkokul mezunu, Arapça ve Kur’an bilmeyen hatta namaz ve oruç gibi ibadetleri yerine getirmeyen bazılarının yüzlerce müridi olan, haklarında dava açılmış altı şeyh vakasını incelediği kitabında şeyhlerin servet ile şehvet bir arada iç içe geçtiği bir dünyada, yüzlerce kadın ve erkeğin iradesini teslim alıyorlar. Haklarında şikayet ve ihbar yapılmadıkça faaliyetlerini yıllarca sürdürüyorlar.
Saymaz’ın Şehvetiye Tarikatı kitabı kısa yoldan servet edinme hırsının ve bastırılmış cinsel arzuların dini inançlar temelinde kışkırtılıp, kullanıldığı bir dünyaya ışık tutuyor.
31 AĞUSTOS 2019 DENİZLİ

27 Ağustos 2019 Salı
Afife Jale
Afife Jale
Nefesi Tutku Olan Kadın
Osman Balcıgil
Destek Yayınevi 23. Baskı Ekim 2018 487 sayfa
Doktor Sait Paşanın torunu, sanat düşkünü olan dede tiyatroya torunları afife ve Ziya’yı da götürüyor. Afife 7 yaşında seyrettiği Leblebici Horhor oyununu evde dedesine oynama ile başlar. Babası Hidayet 7 dil bilen donanımlı bir kişi olnasına rağmen tutucu bir yapıya sahip. 9 yaşında Afife’yi tesettüre girer. Afife Resim öğrenmek için İnas Sanayi-i Nefise mektebine gider. Burada okurken tiyatro öğrenmek için Ahmet Fehim Efendi’nin müdür olduğu okula gider bu durumdan ailesinin haberi yoktur.
Kasım 1918 tarihinde babası kızının tiyatrocu olduğunu öğrenir. Resti çeken babası ‘’Ya ev ya evi terk edin’’ deyince dadıxsı Sofiya’nın evine yerleşir üç kadın.
Afife ve Ahmet Fehim Efendi sahneye çıkma konusunda anlaşır. Büyük mutsuzluğun ilk adımı olacağının tam olarak farkında değildir Afife. Sessiz sedasız sahneye çıktı Afife, İlk gün sahnede devleşti Afife , problem yoktu ikinci gün oyunun birinci perdesinde polis bastı tiyatroyu. Afife arkadaşlarının yardımı ile kaçar, saklandığı yerden çıkınca polis yakalar ve Kadıköy Emniyet Müdürlüğüne götürülür. Polis müdürü karşısında bir baş ağrısı bıçak gibi saplanır ne kadar doktorlara gitselerde sonuç yok. Suat isimli bir doktora gider ve o doktor bozuntusu afifeye morfin verir. Böylece ömrü billa müptelası olacağı morfine ilk adımı atmış olur. Her baş ağrısında Dr.Suat’a gider ve artık doktor morfin karşılığı Afifeye tecavüz etmektedir.
Aylar sonra okuldan hocası Burhanettin Bey Afife’ye iş teklifi yapar. Afife’nin sahneye çıkacağı duyulunca Burhanettin Tepsi Bey’e baskılar başlar, Dahiliye Nazırı M.Ali Bey bu sevdadan vazgeçmesini söyler. Beyoğlu Emn.Md. ve İngiliz işgal kuvvetleri Komutanı bile Müslüman kadınların sahneye çıkması yasak demektedir.
Burhanettin Tepsi Fransız General ile görüşüp oyunu oyunar ve büyük ilgi görür. Biletler karaborsaya bile düşmüştür. Kuzeni ve çocukluk aşkı Ziya Milli Mücadele için Anadoluya geçmiştir. Ülkeder olumlu şeyler olmaktadır. Ahmet Nuri bey Afife’yi tekrar sahneye çıkarır. Oyun beş gün ful dolu oynar, kuşkusuz bunda Afife’nin rolü büyüktür. Yine beklenenolur Polis yazı gönderip Müslüman kadın sahneye çıkamaz , böylece yine baş ağrısı yine morfin Doktor bozuntusu Suat’ın yanı.
Balcıgil aynı döneme rastlayan Mudanya Anlaşmasını çok güzel yazmış. Onu kitabı okuyanlara bırakıyorum.
Çok sevdiği kuzeni Ziya dönmüş ve ayağından yaralıdır. Ziya iyi oluncaya kadar Afife’lerde kalır. Tiyatro dünyası çalkantılar içindedir. Herkes bir şeylerin peşindedir. İzmir’de Atatürk’ün önünde sahneye çıkan Türk kızları var. Biçan Efendi Afife’ye iş teklif eder, Trabzon turnesi için yola çıkmalarına az gün kala Mahkemeye çıkan Afife bu davadan beraat eder. Trabzon yolculuğu gemi ile dört gün sürer. Trabzon’da büyük sürpriz Afife’yi ilk gözaltına alan Kadıköy Emniyet Müdürü karşısındadır. Yine baş ağrısı ve İstanbul’a döner.
Selahattin Pıanar ile tanışır ve sevgili olurlar. Pıanar ona bir beste yapar ‘’Bir bahar akşamı rastladım size’’ diye nihayetinde evlenirler. Uzun sayfaları kitabı okuyacak olanlara bırakıyorum. İlginç güzel sayfalar ve Morfin bağımlısı olan Afife ve Pınar boşanırlar. Sokaklara düşen Afife gözlerini Bakırköy Sinir ve Ruh Hastanesinde açar. Hastanede Kimliğiilginçni söylemez ve dört yıl hiç kimse tarafından aranıp sorulmaz. Dört yılın sonunda Nusret Sefa Coşkun isimli bir gazeteciye konuşmaya karar verir. Afife hastaneden Üvey ağabeyinin evine çıkmıştır. Nusret Sefa’dan Selahattin Pınar’ı görmek istediğini söyler.
Selahattin geldi mi? , daha sonra ne oldu? Afife nasıl ve nerede öldü. Bunları öğrenmek isteyen Balcıgil’in bu şahaser eserini mutlaka okusun. Eserdeki dip notlar Türk tiyatro tarihinin kısa bir özeti ve bu isimli, isimsiz kahramanların tanıtımıdır. 27 Ağustos 2019 DENİZLİ

16 Ağustos 2019 Cuma
İfşa
İFŞA
Toygun Atilla
Kırmızıkedi Yayınları
3.Basım Haziran 2019-08-16
Nefis bir kitap son zamanlarda okuduğum şimdiki zamanı anlatan Toygun’un kitabı 276 sayfa. Toygun iyi bir araştırma ile FETÖ’ yü yazmış. Fetö ile yapılan mücadeleyi yürüten isimsiz kahramanları bize ismen tanıtmış. Kitabı 9 bölüm olarak yazmış. 3. Bölümde zaman makinesinde Fetö yolculuğu yapmış ved Fetönün 12.1.1986 yılında Burdur’da yakalanışını ve o gün neler olduğunu çok güzel anlatmış. O gün Fetö ile yakalanan ve o gün Burdur Emniyet Müdürlüğünün telefon yağmuruna tutuluşu, yanında yakalanan Nevzat Ayvacı, Kazım Tekkoyun, Erdoğan Tüzün, İzzet Bayar, Mustafa Sarsılmaz hakkında ilginç bilgiler verilmiş .
15 Temmuz 2016 tarihinden sonra yakalanan ve İtirafçı olarak itiraflarda bulunan Fetöcülerin verdikleri ilginç bilgiler, özellikle Yunus Dolar diye bir Emniyet müdürlüğü görevine kadar yükselmiş Şakirtlikten Emniyet müdürlüğüne uzanan hayatını şaşkınlık, üzüntü, hayretle okuyorsunuz. Bunun yanında yine Yunus’un devre arkadaşı olan Selim Ay’ın taraf gazetesi ile başına gelenler tam bir roman.
Kitabın MİT’teki köstebek bölümünde ilginç Fetöcüler ve ifadeleri var bunlardan karı- koca olan Sekman’ların ilginç ifadeleri. Rıza Sekman sonunda çözülür kendisi TSK imamı ve imamlık yaptığı tüm subayların seceresini ezbere tek tek anlatınca mit’te her kesin gözleri fal taşı gibi açılır. Bu bölümü kapatırken MİT’in internet sayfasında yer alan ve kitapta geçen sözü sizlerle paylaşayım. ‘’ İstihbaratta gaye, doğru haber almak ve devleti bir sürprizle karşı karşıya bırakmamaktır’’ O dönem devlet açısından tam bir sürpriz.
Kitabın ‘’Takkeli Futbolcular’’ bölümü çok ilginç hiç duymadığınız bilgiler ve tüm itirafçıların Fetöcü olarak söylediği ve hiçbir zaman dokunulmayan futbol adamlarının isimleri.
Kitabın son bölümü Fatih Eryılmaz’a ayrılmış. Bence en güzel ve ilginç bölüm. Fatih bütün samimiyetinle her şeyi anlatmış. Cemaat konusunda tam bir uzman olan Fatih hiçbir zaman cemaatle mücadele konusunda kendine görev verilmemiş. Tabi Fatih Eryılmaz’ın emniyet müdürü olduğunu ve bu rütbeyi de Fetöcülerin yüzünden ancak Temmuz 2016 yılından sonra aldığını söyleyeyim.
Tabi Fetö denince Fehmi Koru, Fettah Tamince söylenmese ayıp olur bunların tüm anlatım ve marifetleri Toygun ATİLLA’nın İFŞA’sında
Ben yazımı Fatih Eryılmaz ‘’ 15 Temmuz 2016 gecesi sokağa çıkıp 30 yıldır bu anı, örgütle hesaplaşma için bu günü beklediğini düşündü. Fetullahçılar ilk defa tartıya çıkıyordu. Ağırlıkları da boylarının ölçüsü de ortaya çıkacaktı’’ sözleri ile bitireyim.
16 AĞUTOS 2019 / DENİZLİ

2 Ağustos 2019 Cuma
Rabbim Beni Doktorlardan Koru
Rabbim Beni Doktorlardan Koru
İsmail Hakkı Aydın
Girdap yayınevi
1.Baskı Nisan 2019 55 Sayfa
Yine bir İsmail Hakkı Kitabı Aydın Hocam yine döktürmüş. Ben kitabın özetini verecek değilim. Kitap Aydın Hocamın makalelerinden oluşmakta. Diğer kitaplarında olduğu gibi sayfaların bazılarında kenar sözleri, deyişleri bulunmakta ben genelde bu sözleri aşağıya alçağım.
‘’ Bir kantar ilim, bir okka edebe muhtaçtır.’’ Ebubekir Razi Eyvanı
‘’ İyi bir cerrah
Hangi ameliyatı yapacağını değil, hangi ameliyatı yapmayacağını bilen cerrahtır’’
‘’Hekimlik bir hayır kurumu değil, bir meslek kuruluşudur.’’
‘’ Hekimlerin en büyük hatası; hastanın bedenini değil, hastalıklarını tedavi etmeleridir’’ Eflatun
‘’ Cerrahlar hem ameliyat yaparak hem de yapmayarak hayat kurtarabilmeli’’
‘’ Atılan bir sapan taşı, altın bir kaseye değse, ne kıymet kazanır taş, nede kıymetten düşer kase’’
‘’ Bilim insanı, zamanın ihtiyaçlarına çözüm bulmanın yanında, asırlar sonrasının problemlerine de çare ve ışık olmakla yükümlüdür.’’
‘’Siz ne kadar bilirseniz bilin; sizin bilginiz karşınızdakinin sizi anladığı kadarla sınırlıdır.’’ Mevlâna
‘’Hekimin ve cerrahın esas gayesi, sadece en modern tedaviyi uygulamak veya en iyi ameliyatı yapmak değil, hastanın yaşam kalitesini yükseltmektir.’’
‘’ Ne aradığını bilmeyen, bulduğunun ne olduğunu anlamaz’’ Dr. Vlau de Bernard
‘’Dünyanın en ahlaksız en kirli, en hain sektörü; silah ve bazı ilaç sektörüdür’’
‘’Bunca yıllık tecrübeden sonra ameliyat kolay. Zor olan ameliyat için karar vermek’’
‘’İlim adamlarının ve diplomatların silahı dolmakalemleridir. Ve asla silahsız gezmemelidirler.’’
‘’Hayatında canlı beyin görmeyenin beyin hakkında ahkam kesmesi, genellikle afakidir.’’
‘’ Çok bilmek, ne kadar az bildiğinin farkında olmaktır.’’
Ve bir beyit ‘’ Ne günlere kaldık ey Gazi Hünkâr
Eşek divit kar oldu katır mühürdar’’
‘’ Kafanız o kadar çok karışmalı ki beyniniz yeni bilgi üretmekten, dinlenmeye fırsat bulamasın’’
‘’ Şüphe bilgim, teknoloji ve hakikatin meşalesidir’’
‘’ Alem, Adem için değil, Adem alem için olduğundan, Evrensel hukuk da Adem’in aleme karşı hakkını değil Alemin Adem’e karşı olan hakkını korumalıdır.’’
Bu sözlerden sonra kitaptan bir iki alıntı yapmak
Yerinde olur sanırım. Birincisi Dolma kalem ve mürekkep hakkında; Ben hep mürekkebin ilmi, irfanı, tecrübeyi, sanatı, inceliği, zarafeti, gizemi, saygıyı, muhabbeti, edebi, ahengi, armoniyi, estetiği ve duygusallığı temsil ettiği düşüncesindeyim. Şehitlerin kanından bile kutsal olduğuna inanılan mürekkepte; ayrıca kâinatın ve insanın en ince sırlarının da saklı olduğu kanaatindeyim. Diyor Aydın Hocam.
İkinci anekdot Turgut Özal Siyaset öneriyor bu konuyu Aydın Hocam Babasına danışıyor. Babası gerekli nasihatlerden sonra bana özetle ‘’ Bir cumhurbaşkanının babası olmaktan ziyade Aristo, Newton, Einstein, İbn-i Sina ya da Gazali gibi bilime ve tarihe ışık saçarak damgasını vurmuş b
ir ailenin babası olmayı tercih ederim’’ Der
Alın Okuyun tüm kitapları gibi nefis, nefisten de öte
21 Temmuz 2019 Pazar
MANKURTLAR
MANKURTLAR
Öteki Devletin Askerleri
Necdet Pekmezci
Tanyeri Kitap
Eylül 2012 Birinci Basım
Derin Devlet üzerine yazılmış en kapsamlı kitaplardan biri. Türkiye’nin ABD ve NATO müttefiki olduğu dönemden beri aslında derin devlet olmadığını, kontgerilla, gladya, vere Ergenekon olarak adlandırılan yapılanmaların dış bağlantılı olduğunu ve bu dış bağlantının tümünde ABD olduğu bilinmektedir.
Günümüzde Tarikatlar, Feto, PKK, gibi örgütlerin tümünün arkasında bu ülke ve onun kuruluşlarının olduğu bu kitapta örnekleriyle çok güzel anlatılmış.
Amerika tarihi adeta misyonerlik tarihidir. Amerika soğuk savaş döneminde Avrupa ve Türkiye’ye sadece gladyosu, parası ve üsleri ile girmedi. İç savaş yaşayan yoksul ülkelere “Barış” , “ekmek”, “özgürlük” götürmek ve komünizme karşı “hür dünyayı” savunmak misyonu ile girdi.
Ülkemizdede farklı işler olmadı ve örnekleri Necdet Pekmezci kitabında çok güzel anlatmış. İlk defa duyduğum bir anlaşmayı sizlerle paylaşmak istiyorum.
1956 yılında imzalanan “ dolaylı saldırı anlaşması” bu işlerin üzerine tüy dikti.
Anlaşmaya göre Türkiye’de yönetime karşı geliştirilecek muhalefet hareketlerine karşı ABD ‘ye askeri müdahale hakkı tanıyordu.
Kitabı ucuz reyonunda buldum. Türkeş, Apo, Fetö, Cumhuriyet öncesi, Cumhuriyetin İlk yılları, ülkücüler, koministler gibi ülkenin bünyesini ele geçiren bu derin ve kirli yapılar bu kitapta çok güzel anlatılmış.
İyi okumalar.
PUBLISH OR PERISH
VAİZ
VAİZ
ÖTEKİ MEHMET AKİF
İnkılap yayın Evi
18. Baskı 2015
296 sayfa
Kitabı okuduğunazda Akif özelinde bütün islam aleminin yüzlerce yıldır kendi kendine itiraf edemediği, çıpöak gerçek ve korkularla yüzleşeceksiniz. Çok daha önemlisi İstiklal Marşı şairinin aynı zamanda Kuva- yi Milliyeci olduğunu göreceksiniz. Ayrıca Atatürk ile Akif arasındaki karmaşık iki yönlü ilişkiyi öğrenecek-
siniz. Akif herşeyden önce gerçekcidir. Hayalciliği, gerçeklerdenkopukluğunu onda görmek çok zordur.Akif'i tanıyanlar onun için " Ya okur yada okutur" diyerek öğretmen yönünü tanımlamışlardır.
Batı'nın maddi medeniyetine hayran olan Akif Batı'nın "çelik zırhı"na değil canavarlaşmasına karşıdır. Akif dini gerekcelerle resim sanatına karşı olanlardan değildir. Akif Neyzen Tevfik'le birlikte birçok geceler sazlı sözlü musiki sohbetlerinde sabahlamışlardır.
Akif bir şiirinde söyledikleri bugün bunu yazıp söyleyecek kaç din adamı kaç "islamcı" aydın vardır bu topraklarda.
"Sonunda bir de ' tevekkül' sokuşturup ara
ya" / "Zavallı dini çevirdin onunla maskaraya"
Deme cesareti vardı Akif'de. "Dünkü ilmin bile biganesiyiz, cahiliyiz" diyen Akif Osmanlı medreselerini, tekkelerini, tarikatlarını, türbelerini ve osmanlı'nın Batı karçısında geri kalmasını
Yanlış islam anlayışını hiç çekinmeden eleştirmiştir.
İstiklal Marşı Sakarya Savaşından 7 ay Büyük Taarruzdan 19 ay önce yazılmıştır. Dolayısıyla Akif İstiklal marşını yazarken çok karanlık ve korku duylan günler devam ederken Akif Marşa "KORKMA" diye zaferi müjdeliyordu.
Akif'in dediği gibi "Allah bu millete bir daha İstiklal Marşı yazdırmasın"
Akif için bugün dahi birçok yalan yanlış iftira dolu yayınlar yapılmış, bu lardan biride Akif'in Şapka Derimi için Mısıra gittiği yalanı ailesi tarafı dan yalanlanmıştır.
Akif'in torunu Selma ARGON Dedesinin Atatürk'e bakışını şöyle anlatmıştır.
"Hiç kimse hakkında kötü bir söz söylememiş ki Atatürk'e söylesin. Hatta bir yerde ' biz onunla mesai yaptık, cepheyi dolaştık diyor. Yine derdiki içinde fesat olan gözüne bakmamaz Atatürk'ün, o anlar sizin içinizden geçenleri. Eğer Atatürk olmasaydı , bu savaşı kazanamazdık."
Akif'i ve o dönemi anlamak için muhakkak okuması gereken bir kitap
Publish or perish
22 Haziran 2019 Cumartesi
Çanakkale'de Ateş Altında
İngilizler kaçmaya karar vermiş " Tahliyenin birkaç gündür devam ettiği açıktı. Posta kargo bürosuna gittim. Bütün hizmetliler gitmiş. Büro tam bir talan edilmiş. Çok kötü bir görüntüydü" aynı gün anılatında şöyle diyor Cadogan "gemiye nakledilirken büyük kargaşalar yaşanmakta canlı hayvan gemisine çıkınca derin bşr nefes aldım. 60 gün sonra gemi tam bir cennet gibi görünmüştü. ....Çanakkale' den hayal kırıklığı, üzgün ve geride kalanlar için endişe ederek. Bir İngiliz bozgununun parçası olmak düşüncedi hiç hoş değil" 21 Mart 1919 da terhis edilir. Savaşın başladığı günden sona erinceye kadar 3 yıldan uzun süre aktif olarak görevde bulunmuş, tamamen iyileştikten sonra Avam Kamarası Başkanlık Sekreteri olarak eski hayatına dönmüş. Çanakkale'de kötü yaşantı nefeni ile sarılık olmuş, doktorların tüm ısrarına rağmen terhis olmamış.
Kıssadan hisse.
Ünvan olarak ingiltere'de ilk yüze giren bir ünvan, ölümcül hastalıkta silah arkadaşlarını bırakmayacak kadar vatanperver ve milliyetci
Çanakkale savaşlarına farklı bir pencereden bakmak isteyenler için güzel bir kitap. Tavsiye ederim.
PUBLISH OR PERISH

Kur’an-ı Kerim
Kur’an-ı Kerim
Diyanet Yayınları
603 sayfa
Kur’an-ı kerim ansiklobedi değildir. Yani bir açalım da hangi madde ne diyor buna bakalım diyerek bulamasınız. Bu seneki ayet seçimlerimi daha çok Dr.İsmail Hakkı Aydın Hoc amın ‘’Beyin sizsiniz ‘’ adlı eserinden Bilimle ilgili ayetlerini seçtim. Bir de hersene ki gibi yasak ve haram hükümlerini sıraladım.
Hac suresi 47.ayet
‘’Senden acele ile azabı istiyorlar. Allah vaadine asla ters düşmez. Şu da bir gerçek ki Rabbinin katında bir gün, sizin sayacakta olduğunuz bin yılı gibidir.’’
Orada uzay bilimlerini bilmeyen bir kişi 1400 yıl evvel bunu nasıl anlatsın. Ama teknoloji değişiyor. Onun için İlahiyat Fakülteleri’ne Fizik, kimya, matematik,biyoloji, moleküler biyoloji, genetik dersi koymadıktan sonra bu tip ayetlerin tercümesi mümkün değildir.
Necm suresi 39.ayet
‘’Gerçek şu ki insan için çalışıp didindiğinden başkası yoktur’’
Kur’an-ı kerim öteki dünyadan ziyade bu dünyanın kitabıdır. Eski kitaplarda müellifler ‘’gayret bizden, Tevfik ve inayet Allah’tandır’’ derlerdi.
Yasin suresi 68 ayet
‘’Hala akıllanmayacaklar mı’’ Onun için aklını kullanacaksın. Din ‘’Oku’’ ve ‘’Yaz’’ diye başlıyor.
Alak suresi 1-2
‘’Yaratan Rabbinin adıyla oku. O insanı bir aşılanmış yumurtadan yarattı’’ burada yaratılmayı iyi bilmen için biyoloji bilmesi gerekiyor.
Enbiya suresi 107 ayet
‘’Biz seni alemlere rahmet olarak gönderdik. ‘’ Dünya demiyor, Kur’an-ı dünya ile kısıtlamıyor, alemler diyor, o alemlerin içinde bizim galeksimizde bir nüve dir.
Yasin suresi 40.ayet
‘’Onların her biri kendi yörüngesinde yüzerler’’
Nisa suresinin birinci ayeti kopyalanmadan bahsediyor. Kimse bunun farkında değil. Birisi kalkıp diyor ki İsa Aleyhiselam Meryem’den harmafrodit olduğu için doğmuştur. Bunu diyen eğer genetik, matematik, ve biyoloji bilse idi böyle konuşmazdı. Oysa Nisa suresinin birinci ayetinde nasıl olduğu anlatılıyor. Bundan 15 sene önce Dolly kopyalanması sistemi ondan bahsediyor.
Bu son parağrafı İsmail Hakkı Aydın’ın ‘’Beyin Sizsiniz’’ adlı eserinden aldım. Sayınhocama saygılar sunarım.
Kur’an-ı Kerim’de haram ve yasaklar şöyle sıralanabilir.
Şirk Koşmayacaksın. Öldürmeyeceksin . Çalmayacaksın Yalan söylemeyeceksin. İftira atmayacaksın. Gıybet etmeyeceksin. Adaletsizlik yapmayacaksın. Rüşvet alıp vermeyeceksin Adam kayırmayacaksın. Kibirlenmeyeceksin. İyiliği başa kakmayacaksın. Gösteriş yapmayacaksın. Kin tutmayacaksın. Yetima öksüze zulum yapmayacaksın. Kötü söz söylemeyeceksin. Haset etmeyeceksin. Emanete ihanet etmeyeceksin. Cimri ve savurgan olmayacaksın. Yalan yere şahitlik etmeyeceksin. Yeryüzünde bozgunculuk yapmayacaksın. Ölçüde tartıda hile yapmayacaksın. Doğmamış cocuğu öldürmeyeceksin. Zina yapma. İçki içme. Kumar oynama. Fal büyü gibi işlerle uğraşma. Faiz alıp verme. Ana babaya kötü davranma. Zorla din dayatma.
PUBLISH OR PERISH

20 Haziran 2019 Perşembe
Beyin Tanrısal bir parçacık
Beyin Tanrısal Bir Parçacık
Prof.Dr. İsmail Hakkı Aydın
Can Hikmet Değirmenci
Girdap Kitap 1.Baskı Nisan 2019 300 sayfa
İsmail Hocamın yeni kitabı. Girdap Kitaplarının bana armağan olarak gönderdiği iki kitaptan birincisi. Önceki kitabı ‘’Beyin Sizsiniz’’ de İsmail Hocandan bahsetmiştim. Dünya Çapında bir beyin cerrahımız.
Bu kitapta haliyle beyin. O bir deha. O bir lider. Bütün organlar onun komutu ile hareket ediyor.Bizi yöneten o ama nasıl yönettiğini bilmiyoruz. Bu kitapta beyin işlevi özelliğini tanıtmış,Hocam. Beyin yaşam şifrelerini anne karnında ilk gündem sonra hissediyor ancak hissettiklerini kullanmak için belirli zamana ihtiyaç duyuyor.
Beynin en çok dikkati çeken özelliklerini kitapta Aydın hoca şöyle sıralıyor.
Kendini yönetiyor
Dünyayı yönetiyor
Duygularını yönetiyor
Enteresan olan hepsini aynı anda yapıyor. Ve bizler bu hızın farkında değiliz.
Kitapta bir ‘’Evli Çiftlerde Psikoterapi ve Beyin’’terapisi yapmışlar bu kitap sırf bu beş-altı sayfa tutan bu bölüm hatırına okunur. Bu bölümü okuyunca inanın kendimi o sayfalarda gördüm.
Beynin Psikoloji ve felsefe konularını çok iyi işlemiş ve bu sayfaları ünlü kişilerin sözleri ile süslemiş. Bunlardan bir iki örnek vereyim.
‘’Bildiğim bir şey varsa oda hiçbir şey bilmediğimdir’’ Sokrates
‘’İnsan aklın sınırlarını zorlamadıkça hiçbir şeye erişemez ‘’ Einstein
Beyin organizma etmek, planlamak, problem çözmek,yaratıcılık, yenilik, gelişim ve değişim için yaratılmış. Beynimizin gücünü öğrenmek için Aydın Hocamın bu kitabını muhakkak okuyun. Beyin araştırmacılarının onayladıkları beyin gücümüzü , inancımızı, dugularımızı rehber edinerek değiştirmek istediğimiz her şeyi değiştirebilir ve istediğimiz hayata sahip olabiliriz.
Satırlarımı İsmail Hakkı Aydın Hocamın bir sözü ile bitireyim.
‘’Hayal beynin kabiliyetini gösterir’’

22 Mayıs 2019 Çarşamba
KORKMA
KORKMA
Vicdanlar Yanılmaz
Halk Kitabevi
2018 272 sayfa
Her ne kadar tarihlerini yazmasada 2016 ve 2017 yıllarında çalıştığı gazetede yayıladığı köşe yazılarının yer aldığı bir kitap yszmış Tuba Emlek
Kitapda 136 adet makale var tabş böyle olunca bende özet ve kritik yapma olanağı olmuyor. Kitap içinden bazı köşe yazılarından alıntı yapacağım. Umarım beğanirsiniz.
".....şaibelerle anılan bir iktidar, inançlardan uzak bir diyanet, bilimden uzak bir eğitim, güvenden uzak bir emniyet, Cumhuriyeyten uzak bir ordu, halktan uzak bir muhalefet, doğruluktan uzak bir adalet istemiyoruz . Karşılaştığımız her antidemokratik uygulamada önce hukuka başvurmalıyız. ....."
Diğer bir makalesinde iki liderin "eyy" diye seslenmesini yazmış.
" Eyy Kılçtaroğlu
Eyy Bahçeli
Eyy çapulcular
Eyy İmam Hatipliler
Eyy Geziciler
Eyy Amerika
Eyy Almanya
Eyy Hollanda
Eyy Fransa
Eyy Hayırcılar
Eyy Gazeteciler
Eyy Merkez Bankası
Eyy Barzani"
Diğer lider ise
"Eyy Türk Gençliği !
Birinci vazifen Türk istiklalini, Türk Cumhuriyetini, ilelebet muhafaza ve müdafaa etmektir........."
Başka bşr makalesinin başlığı ise şöyle " MİLLİ Mİ DEDİNİZ? YERLİ Mİ DEDİNİZ.
Bundanda bir iki satır alıntı yspayım
" Atatürk'e dil uzatacaklar susacaksın. Dini vakıflarda olanlara ' bir kereden bir şey olmaz' diyeceksin.
Sarayın camlarını Amerikadan mermerlerini İtalyadan getireceksin. 18 Adamıxın Yunan tarafından işgaline ses çıkarmayacaksın. Kadın cşnayeylerş tacizler yüzde bin artacak. Ülkede açlık, sefalet varken 6 uçak alacaksın.
Sana biat etmeyeni terörist ilan edeceksin. Yüce İslamiyeti tartışılır duruma getireceksin. Milletten toplanan vergileri nereye harcadığını açıklamayacaksın
Yerli ve Milli olacaksın.
Tüm bunlara bakınca biz ' GAYRİ MİLLİ ve YABANCI ' olmaya devam edelim.
Başka çıkış görünmüyor."
Kitap güzel okunuyor demekki ülkede değişen bir şey yok.
PUBLISH OR PERISH

Bahriye
Bahriye
Elfin Tataroğlu
Aydınlanma yolunda bir ömür
Asi Kitap 7.Baskı
Şubat 2019
6 Ekim 1990 günü evine gönderilen bombalı paletle hayatını kaybeden Doç.Dr. Bahriye Üçok'un fırtınalarla dolu yaşamını anlatan kitap Elfin Tayaroğlu'nun kaleminden bir su gibi akıp gitmekte.
Fahriye 1919 yılının soğuk bir mart ayında Sivas'da dünyaya gelmiş daha anne karnında 7 aylıkken babası Hamit on ları terk etmiştir. Annesi Nadire hayatı mücadelesi başka bir roman olacak tadında bir hayat.
Fahriye Ankara DTCF'ni kazanır ve Ankara İlahiyat Fk. Öğretim üyesi olur. Okulda tanıştığı Coşkun Üçok ile evlenir.
1919 yılında doğan Fahriye ancak 1958 yılında babasını tanır . Tanışma sahnesini kitabı okuyacaklara bırakıyorum. Fahriye Cuhurbaşkanı kontenjan senetörü olur. Siyasete atılan Üçok 1976 yılında Kore gezisi kitabı okuyan herkesi benim gibi etkiliyecektir.
Fahriye'nin çok önemli bir özelliği Atatürk'ün ilkelerine bağlı, bu konuda yılmaz bir kişiydi. Televizyon proğram ları konferanslar
Bazı çevreleri rahatsız etmiş ve devamlı tehdit almış ve sonunda bu kirli eller buna muhaffak olurlar.
Türk aydınlanmasının öncülerinden Doç. Dr. Bahriye Üçok'un soluk soluğa geçen yaşamına lütfen sizlerde tanık olun. Tabi kitabı okuyarak. Gönlüne sağlık Elfin Tataroğlu.

18 Nisan 2019 Perşembe
HOBBIT
HOBBIT
J. R. R TOLKIEN
İthaki Yayınevi 3. Baskı
299 sayfa Eylül 2014 İstanbul
Kitaba başlamadan önce arka kapaktan alıntılar yapayım. " Hobbit, sadece fantastik efebiyatı sevenler değil, tüm efebiyat sevenlerin kütüphanesinde bulunması gereken bir başucu kitabı. Dostluk, cesaret ve fedekarlık üzerine yazılmış en güzel öykülerden biridir." Barış Müstecaplıoğlu
".....Hem çocuklar, hen büyükler için eksiksiz, sihirli bir alem" Sevin Orbay
" Hobbit sadece eğlenceli bir masal , heyecanlı bir macera değil, hayata bakış açınızı alt üst eden bir deneyimdir." Doğu Yücel
Kitaba gelince bir gurup Hobbit bir hazinenin peşine düşer bu hazineyi koruyan Smaug adında bir ejderha vardır. Göl kasabadına varıncaya kadar başlarından bir çok olay, macera geçmiş kitapta bunlar tatlı bir dille anlatılmış, insan sanki o olayların içinde yaşıyorsun izlenimi ve tadı alıyor.Goblinler, Elfler, örümcekler, kartallar hepsş birer macera okuması kolay ve sürükleyici tavsiye ederim.
17 Nisan 2019 Eskişehir
J. R. R TOLKIEN
İthaki Yayınevi 3. Baskı
299 sayfa Eylül 2014 İstanbul
Kitaba başlamadan önce arka kapaktan alıntılar yapayım. " Hobbit, sadece fantastik efebiyatı sevenler değil, tüm efebiyat sevenlerin kütüphanesinde bulunması gereken bir başucu kitabı. Dostluk, cesaret ve fedekarlık üzerine yazılmış en güzel öykülerden biridir." Barış Müstecaplıoğlu
".....Hem çocuklar, hen büyükler için eksiksiz, sihirli bir alem" Sevin Orbay
" Hobbit sadece eğlenceli bir masal , heyecanlı bir macera değil, hayata bakış açınızı alt üst eden bir deneyimdir." Doğu Yücel
Kitaba gelince bir gurup Hobbit bir hazinenin peşine düşer bu hazineyi koruyan Smaug adında bir ejderha vardır. Göl kasabadına varıncaya kadar başlarından bir çok olay, macera geçmiş kitapta bunlar tatlı bir dille anlatılmış, insan sanki o olayların içinde yaşıyorsun izlenimi ve tadı alıyor.Goblinler, Elfler, örümcekler, kartallar hepsş birer macera okuması kolay ve sürükleyici tavsiye ederim.
17 Nisan 2019 Eskişehir
30 Mart 2019 Cumartesi
Haddini Bil
Haddini Bil
Müjdat Gezen
Kırmızı Kedi Yayınevi
2019- Birinci Baskı 170 sayfa
21.12.2018 Tarihinde Halk Tv.de yapılan Arena Adlı proğramda Cumhur Başkanı’na hakaretten haklarında dava açılmış ve ifadeye polis zoru ile götürülmüşlerdir. Gezen bu küçük ve ilginç kitabı bu mahkeme ile ilgili olarak kaleme almış, tüm yazarlar kitaplarına kendileri veya yakın dostları önsöz yazarken Gezen önsöz olarak ‘’ÖNEMLİ NOT’’ yazmış bende bu önemli notu aynen alıyorum.
‘’Bu kitap baskıya girmeden önce Av.Celal ÜLGEN tarafından sansürlenmiştir.’’
Gezen kitabın sayfalarını gerek kendisinin gerek başkasının sözleri ile tam sayfayı taçlandırmış ve baş sayfalarda şunu söylemiş. ‘’Dilimi kesseler dilsiz alfabesi öğrenir yine konuşurum’’ yine kitabında kendisine yapılan muamelenin yirmi birinci yüzyıl işkence usulleri olarak değerlendirmiş. Ben size tam sayfa sözlerinden birini yine yazayım. ‘’Yağmurlar çimleri besler, kitaplar insanları’’
Dava sürecini ve Av. Celal Ülgen ile verdiği mücadeleyi kitabına almış. Avukatı mahkemenin verdiği karara itiraz dilekcesinde bu kararın usul ve yasalara aykırı olduğu hakkındaki dilekcede müvekkili için şöyle diyor ‘’ Müvekkilimiz Müjdat Gezen ülkemizin yaşayan en büyük aydın ve sanatcılarından biridir. Yaşamı boyunca Türkiye Cumhuriyeti’ni Atatürk’ü Türk Milletinin bölünmez bütünlüğünü , aklı, bilimi, çağdaşlığı ve özgür sanatı savunmuştur.’’
Kitap hoş bazen gülerek bazen duygulanarak bir çırpıda okunan hoş bir eser.
PUBLISH OR PERISH
BUDA BENİM NOTUM: Adı geçen Uğur Dündar’ın 22.12.2018 tarihli proğramına verilen yayın yasağı 31 Mart 2018 Genel Mahalli seçimlerine 48 saat kala bitti. Hesaplama ve zamanlama çooook manidar.
30 Mart 2019 DENİZLİ
Müjdat Gezen
Kırmızı Kedi Yayınevi
2019- Birinci Baskı 170 sayfa
21.12.2018 Tarihinde Halk Tv.de yapılan Arena Adlı proğramda Cumhur Başkanı’na hakaretten haklarında dava açılmış ve ifadeye polis zoru ile götürülmüşlerdir. Gezen bu küçük ve ilginç kitabı bu mahkeme ile ilgili olarak kaleme almış, tüm yazarlar kitaplarına kendileri veya yakın dostları önsöz yazarken Gezen önsöz olarak ‘’ÖNEMLİ NOT’’ yazmış bende bu önemli notu aynen alıyorum.
‘’Bu kitap baskıya girmeden önce Av.Celal ÜLGEN tarafından sansürlenmiştir.’’
Gezen kitabın sayfalarını gerek kendisinin gerek başkasının sözleri ile tam sayfayı taçlandırmış ve baş sayfalarda şunu söylemiş. ‘’Dilimi kesseler dilsiz alfabesi öğrenir yine konuşurum’’ yine kitabında kendisine yapılan muamelenin yirmi birinci yüzyıl işkence usulleri olarak değerlendirmiş. Ben size tam sayfa sözlerinden birini yine yazayım. ‘’Yağmurlar çimleri besler, kitaplar insanları’’
Dava sürecini ve Av. Celal Ülgen ile verdiği mücadeleyi kitabına almış. Avukatı mahkemenin verdiği karara itiraz dilekcesinde bu kararın usul ve yasalara aykırı olduğu hakkındaki dilekcede müvekkili için şöyle diyor ‘’ Müvekkilimiz Müjdat Gezen ülkemizin yaşayan en büyük aydın ve sanatcılarından biridir. Yaşamı boyunca Türkiye Cumhuriyeti’ni Atatürk’ü Türk Milletinin bölünmez bütünlüğünü , aklı, bilimi, çağdaşlığı ve özgür sanatı savunmuştur.’’
Kitap hoş bazen gülerek bazen duygulanarak bir çırpıda okunan hoş bir eser.
PUBLISH OR PERISH
BUDA BENİM NOTUM: Adı geçen Uğur Dündar’ın 22.12.2018 tarihli proğramına verilen yayın yasağı 31 Mart 2018 Genel Mahalli seçimlerine 48 saat kala bitti. Hesaplama ve zamanlama çooook manidar.
30 Mart 2019 DENİZLİ
İÇ
İÇ
Eren Erdem
Halk Kitapevi 2019 1. Basım 283 Sayfa
Erdem’in kapak yazısı ile başlıyayım. ‘’ İç’eriyi yazdım….İç’imden geldiği gibi anlattım…İç’imi sizlere döktüm….İç’eride İç’ime yolculuk yaptım.’’ Kitabın başında kitabı kime ithaf edildiğini ise şöyle yazıyor. ‘’Bir yıla yakındır görmediğim, sarılıp koklamaya hasret olduğum, Biricik oğlum Ali’ye ve yol arkadaşlarıma ve Yoldaşını kahpe zindanlara teslim edecek kadar alçalmamış olanlara’’ der Erdem. Ön sözünde kitabını şöyle tarif ediyor. ‘’….bu kitap başka bir şeydir. Uzun yalnız gecelerin eseridir. Zindan kokan ellerimle yazılmıştır. Ve özgür yüreğimden dökülmüştür. Bu nedenle okuyunuz. Eğer sizde bir cevheri ortaya çıkartırsa, okutunuz. En derin muhabbetle’’ Der Erdem.
Kitabı elimde sayfalarını açtığımda hiçbir ilgisi olmamakla beraber bana Nazım Hikmet’in ‘’Memleketimden İnsan Manzaraları’’nı anımsattı.
Zindana düşme nedenini şu sözlerle aktarıyor sayfalarına Erdem
‘’Zalim onlardan ve bizden diye sınıflandırmaz. Zalim zalimdir. Ben iktidarı eleştirdim dava açtılar. Muhalefetin hatalarını eleştirdim, liste dışı kaldım ve tutuklanma zeminim oluştu. Kim adil ? Hayata ‘bizden ve onlardan’ şeklinde bakıp zulme taraf olmayınız. Bunu öğrendim. Zulüm tek millettir. Tektir ve birbiriyle didişsede birdir yolları.Zulme taraf olmayınız. Biz artık ‘tarafsızız’ Bertarafız,,,Zulum tek kıt’avebiz tek başımıza….’’ Erdem kitabında kitabı hakkında şusatırları yazmakta ‘’ Bu kitabın kaç kişi tarafından okunacağı ne kadar satacağı ve benzeri şeyleri önemsemiyorum. Sadece yüreğimden dökülenleri yazdım. Üstelik size değil kendime anlatıyorum bunları. Eleştirdiğim her şey bende olandır. Ve dolayısıyla sende olandır. Ben kendi benliğimle verdiğim bu mücadelenin sana ip uc ları verebileceğini düşünüyorum. Cezaevinde hidayete ermedim’’ diyor . kitabın ‘’Sonsöz’’ü çok hoş iyi okumalar dileğiyle Eren Erdem umarım en kısa zamanda Ali’sine kavuşur.
29 MART 2019 DENİZLİ
26 Mart 2019 Salı
Metastaz
MetastazBarış Pehlivan
Barış Terkoğlu
Kırmızı kedi Yayınevi 6. Basım Şubat 2019 İstanbul 254 sayfa.
Öncelikle size Metastaz ne demek onu anlatayım. Yunanca’’ Meta’’ birsonraki ‘’statis’’ yer değiştirme anlamındadır. Kanserli hücrelerin bulundukları doku dışında doğrudan yada kan ve lenf damarları ile başka bölgelere sıçramalarına verilen isimdir. Barışların kitabı Fetö terör örgütünün yapmış olduğu 15 Temmuz kanlı darbenin ardından bugüne kadar pek az kişi hali hazırda düzeni tarife girişmişti. Evet Türkiye Cumhuriyeti’nin kılcal damarlarına yeniden başka tarikatlar örgütleniyordu. O tarikatların üniforma giymiş müritleri, devletin yeni sahipleri olmak için sabırla , sezsizce, gizlice bekliyordu.
Yeni Tarikatımızın adı Menzil ve hükümet içinde en büyük müridi Sağlık Bakanı Recep Aktağ. Ankara’da bebek ölümleri (2008 yılı) çoğalınca Menzil Şeyhi Abdulbaki’yi arayarak ‘’Bir istihareya yatarmısın ‘’ ricasında bulunmuş. Barış’ların kitabının ilk bölümü devlete özellikle Sağlık bakanlığına sızan Menzil tarikatini anlatmaktadır.
Kitabın ikinci bölümü ise mevcut yargımız ve yargımızın düştüğü durum ve tutuklu para babaları Fetöcülerin ellerini kollarını sallayarak tahliye olmalarını çok güzel anlatmışlar. Şimdi ben bu anlatımlar ile bazı olayları kısa ve tanıtım amacıyla yazacağım. Düşünün Devletin yargısı ve polisi , halen Fethullaccı Terör Örgütüne üye olmakla ve örgütü finanse etmekle suçlanan bir işadamıyla işbirliği yapıp, başka bir tarikatın müridi olan görevdeki bir yargı mensubuna suçüstü yapmak durumuna düşmüştü. Evet çok acıydı !
Biraz kafanızı karıştırayım ; Tahliye ettiği Fetö şüphelisi işadamlarını tutuklatan savcıya Fetö’cü diyen hakimi Fetö soruşturmasında rüşvet aldığını ortaya çıkaran başsavcının ‘’rüşvet alan bir Fetö’cü’’ olduğunu iddia ettikten sonra tutuklanan hakim Fetö’den tutuklandı. Kitabın kilit noktalarından sayfalarca anlattığı ‘’ FETÖ Borsası’’ Fetö’den para ile kurtulma furyası, artık dedikodu değil savcılıkta kalın bir dosya, cezaevinde bir koğuş, poliste bir operasyon sırasıydı. Fetö Borsası suçlamasıyla bir savcı Yargıtay’da sanık sandalyesinde oturacaktı. Barış’lar Gülen’in sanıklık serüvenini mahkeme mahkeme incelemiş, şu tesbiti yapmışlar. Fetö’ye karşı ülkenin bağışıklık sistemi sayılabilecek isimler birer birer yok edilirken, ötekiler yükselmek için Fetö’ye tutundular. Ve bugün oturdukları koltukların sıcaklığının yarısını Fetö’ye borçlular. Kitapta bugün Yargıtay’ın başında olan İsmail Rüştü Cirit’in Fetö ile ilgili kayırma , kollama kulis ve aldırdığı kararları okuyunca ‘’Vaybe bu adamın Yargıtay’da ne işi var hemde başında’’ diyeceksiniz. Bugün İsmail Rüştü Cirit’e dair deliller sıradan bir vatandaşta olsa, sizce şimdi nerede olurdu. Şimdi Diyanet’in başında olan Ali Erbaş’ın Fetö ile dansı,
Adil Öksüz’le kankalığını ilgi ile okuyup ‘’Vaybe sen neymişsin be ALİ ‘’ diyeceksiniz. Bu kadar yazılan çizilen cemaat ile yapılan savaş züğürdün çenesini yorabilir. Zira unutmamamız gereken, Gülen’in önünde eğilen zenginler bir savcının önünde eğilmek zorunda kalmadılar.
Kitabın son parağrafını bende aynen size aktarayım. Erdoğan’ın bu konuşması bir yol haritası oldu mu? Yani bugün , tıpkı dün gibi ‘’Allah’’ dedikleri için müsamaha gösterilenler yok mu? Aynı menzile farklı yollardan gidiyoruz, inancıyla yeni Fetö’lere destek olunmuyor mu? Hukuk içinde imtiyazlılar düzeni yeniden kurulmuyor mu? Geçmiş dönemin günahlarına en çok bulaşanlar bugün en tepelere çıkmıyor mu?
Erdoğan’ın sorduğu bu soruları ve yanıtlarını bu kitabın her saifesinde okuyup şaşıracak, vay be diyecek bu pisliğe bulaşan kişilerin Erdoğan’ın dediği gibi en tepelerde olduğunu okuyacaksınız.
Tarihin en zor yazım şekli yaşarken yazmaktır. Zira yazan el, bakan göz, analiz eden akıl nesnesiyle hareket halindedir. Barışlar zoru yapmışlar
Barış Terkoğlu
Kırmızı kedi Yayınevi 6. Basım Şubat 2019 İstanbul 254 sayfa.
Öncelikle size Metastaz ne demek onu anlatayım. Yunanca’’ Meta’’ birsonraki ‘’statis’’ yer değiştirme anlamındadır. Kanserli hücrelerin bulundukları doku dışında doğrudan yada kan ve lenf damarları ile başka bölgelere sıçramalarına verilen isimdir. Barışların kitabı Fetö terör örgütünün yapmış olduğu 15 Temmuz kanlı darbenin ardından bugüne kadar pek az kişi hali hazırda düzeni tarife girişmişti. Evet Türkiye Cumhuriyeti’nin kılcal damarlarına yeniden başka tarikatlar örgütleniyordu. O tarikatların üniforma giymiş müritleri, devletin yeni sahipleri olmak için sabırla , sezsizce, gizlice bekliyordu.
Yeni Tarikatımızın adı Menzil ve hükümet içinde en büyük müridi Sağlık Bakanı Recep Aktağ. Ankara’da bebek ölümleri (2008 yılı) çoğalınca Menzil Şeyhi Abdulbaki’yi arayarak ‘’Bir istihareya yatarmısın ‘’ ricasında bulunmuş. Barış’ların kitabının ilk bölümü devlete özellikle Sağlık bakanlığına sızan Menzil tarikatini anlatmaktadır.
Kitabın ikinci bölümü ise mevcut yargımız ve yargımızın düştüğü durum ve tutuklu para babaları Fetöcülerin ellerini kollarını sallayarak tahliye olmalarını çok güzel anlatmışlar. Şimdi ben bu anlatımlar ile bazı olayları kısa ve tanıtım amacıyla yazacağım. Düşünün Devletin yargısı ve polisi , halen Fethullaccı Terör Örgütüne üye olmakla ve örgütü finanse etmekle suçlanan bir işadamıyla işbirliği yapıp, başka bir tarikatın müridi olan görevdeki bir yargı mensubuna suçüstü yapmak durumuna düşmüştü. Evet çok acıydı !
Biraz kafanızı karıştırayım ; Tahliye ettiği Fetö şüphelisi işadamlarını tutuklatan savcıya Fetö’cü diyen hakimi Fetö soruşturmasında rüşvet aldığını ortaya çıkaran başsavcının ‘’rüşvet alan bir Fetö’cü’’ olduğunu iddia ettikten sonra tutuklanan hakim Fetö’den tutuklandı. Kitabın kilit noktalarından sayfalarca anlattığı ‘’ FETÖ Borsası’’ Fetö’den para ile kurtulma furyası, artık dedikodu değil savcılıkta kalın bir dosya, cezaevinde bir koğuş, poliste bir operasyon sırasıydı. Fetö Borsası suçlamasıyla bir savcı Yargıtay’da sanık sandalyesinde oturacaktı. Barış’lar Gülen’in sanıklık serüvenini mahkeme mahkeme incelemiş, şu tesbiti yapmışlar. Fetö’ye karşı ülkenin bağışıklık sistemi sayılabilecek isimler birer birer yok edilirken, ötekiler yükselmek için Fetö’ye tutundular. Ve bugün oturdukları koltukların sıcaklığının yarısını Fetö’ye borçlular. Kitapta bugün Yargıtay’ın başında olan İsmail Rüştü Cirit’in Fetö ile ilgili kayırma , kollama kulis ve aldırdığı kararları okuyunca ‘’Vaybe bu adamın Yargıtay’da ne işi var hemde başında’’ diyeceksiniz. Bugün İsmail Rüştü Cirit’e dair deliller sıradan bir vatandaşta olsa, sizce şimdi nerede olurdu. Şimdi Diyanet’in başında olan Ali Erbaş’ın Fetö ile dansı,
Adil Öksüz’le kankalığını ilgi ile okuyup ‘’Vaybe sen neymişsin be ALİ ‘’ diyeceksiniz. Bu kadar yazılan çizilen cemaat ile yapılan savaş züğürdün çenesini yorabilir. Zira unutmamamız gereken, Gülen’in önünde eğilen zenginler bir savcının önünde eğilmek zorunda kalmadılar.
Kitabın son parağrafını bende aynen size aktarayım. Erdoğan’ın bu konuşması bir yol haritası oldu mu? Yani bugün , tıpkı dün gibi ‘’Allah’’ dedikleri için müsamaha gösterilenler yok mu? Aynı menzile farklı yollardan gidiyoruz, inancıyla yeni Fetö’lere destek olunmuyor mu? Hukuk içinde imtiyazlılar düzeni yeniden kurulmuyor mu? Geçmiş dönemin günahlarına en çok bulaşanlar bugün en tepelere çıkmıyor mu?
Erdoğan’ın sorduğu bu soruları ve yanıtlarını bu kitabın her saifesinde okuyup şaşıracak, vay be diyecek bu pisliğe bulaşan kişilerin Erdoğan’ın dediği gibi en tepelerde olduğunu okuyacaksınız.
Tarihin en zor yazım şekli yaşarken yazmaktır. Zira yazan el, bakan göz, analiz eden akıl nesnesiyle hareket halindedir. Barışlar zoru yapmışlar
PUBLISH OR PERISH
15 Mart 2019 Cuma
Bozkır Çocuklarına Bir Umut
Bozkır Çocuklarına Bir Umut
Dr Albert Ecksteın
Gürer Yayınları
1. Baskı 2008
Kitabın Yazarı Prof.Dr. Nejat Akar
222 sayfa
İkinci Dünya Savaşında Almanya başında bulunan Faşist Hitler ülkesinde bulunan Yahudi kökenli kişilere ne yaptığı herkesce malum. Nazi Almanyası'nda yaşama ve mesleğini sürdürme olanağı bulamayan Alman Bilim Adamları Türkiye'ye gelmelerinin amacı sırf sığınma değildi. Bu insanların İsviçre, İngiltere, ABD gibi batı ülkelerine yerleşme olanağı vardı. Türkiye'yi seçme nedenleri; çok çeşitli bilim dallarında Türk Üniversitelerinde ders kitapları yazmak, akademisyen yetiştirmek bir nevi mesleklerini idame ettirmek için Türkiye'yi seçmişlerdir. Özellikle Hukuk ve Tıp fakültelerine olan katkıları günümüze kadar devam etmiştir.
Bunlardan biride DR ALBERT ECKSTEIN dir. "Ben hocadan Albert diye bahsedeceğim."
15.06.1935 yılında Almanya'daki işinden kovulur. Temmuz 1935 yışında İngiltere'ye iş görüşmesine gider. Buarada Fransa'dan ABD'den iş teklifleri ama Albert 1.08.1935 yılında Berlin Elçimiz Hamdi Arpağ ile sözleşme imzalar. Albert çocuk doktorudur(pediatrist). Ankara'ya geldikten sonra tüm Anadoluyu gezmiş, raporlar düzenlemiş ve bu raporları yetkililere sunmuştur. Ailesini de getiren
Albert'in anadoluda geçirdiği iki yıldan fazla zamanı Akar Hoca güzel bir dille ve belgelerle anlatmış.
Onlarca Akademisyen yetitiren Albert Hoca'yı artık Almanya ülkesine çağırmakta ve Kültür Bakanı Christine Teusch bir mektüp yazmıştır. Mektupta kibarca özür dilenmiş ve yurda dönmesi istenmiştir. Albert verdiği cevapta
" ...bu göreve çağrı ile benim işten atılmama yol açan olayları telafi etmek istemeniz beni derinden etkiledi. .......içimde uzun zamandır hiç kötü duygular kalmadı. Yalnızca bir tek isteğim var o da zor bir sınavdan geçmiş olan ülkenin hızla ve sürekli bir iyileşme göstermesidir." Ve ülkesine dönen Albert'in Türkiye anıları yetiştirdiği hocaların anlatımları bu kitaba renk katmış. Keşke Hitler'in zulmunden kaçan Alman Aydınları ile ilgili bu kitaplar çoğalsa. Bu konu ile ilgili başka bir kitap önerim ise " Haymatlos" İşbankası Yayınları.
Yine bu konuyla ilgili bir anektod da ben ekleyeyim.Allah rahmet etsin bir diş doktorumuz vardı Mustafa Bey İstanbul Diş fakultesi mezunu onlara da bir Alman Hoca gelmiş şöyle derdi Mustafa Bey " Önce bize el yıkamayı öğrettiler. Biz el yıkamayı bile bilmiyormuşuz" derdi rahmetli ve bu aydınların Üniversitelerimize katkılarını anlatırdı.
PUBLISH PERISH
Dr Albert Ecksteın
Gürer Yayınları
1. Baskı 2008
Kitabın Yazarı Prof.Dr. Nejat Akar
222 sayfa
İkinci Dünya Savaşında Almanya başında bulunan Faşist Hitler ülkesinde bulunan Yahudi kökenli kişilere ne yaptığı herkesce malum. Nazi Almanyası'nda yaşama ve mesleğini sürdürme olanağı bulamayan Alman Bilim Adamları Türkiye'ye gelmelerinin amacı sırf sığınma değildi. Bu insanların İsviçre, İngiltere, ABD gibi batı ülkelerine yerleşme olanağı vardı. Türkiye'yi seçme nedenleri; çok çeşitli bilim dallarında Türk Üniversitelerinde ders kitapları yazmak, akademisyen yetiştirmek bir nevi mesleklerini idame ettirmek için Türkiye'yi seçmişlerdir. Özellikle Hukuk ve Tıp fakültelerine olan katkıları günümüze kadar devam etmiştir.
Bunlardan biride DR ALBERT ECKSTEIN dir. "Ben hocadan Albert diye bahsedeceğim."
15.06.1935 yılında Almanya'daki işinden kovulur. Temmuz 1935 yışında İngiltere'ye iş görüşmesine gider. Buarada Fransa'dan ABD'den iş teklifleri ama Albert 1.08.1935 yılında Berlin Elçimiz Hamdi Arpağ ile sözleşme imzalar. Albert çocuk doktorudur(pediatrist). Ankara'ya geldikten sonra tüm Anadoluyu gezmiş, raporlar düzenlemiş ve bu raporları yetkililere sunmuştur. Ailesini de getiren
Albert'in anadoluda geçirdiği iki yıldan fazla zamanı Akar Hoca güzel bir dille ve belgelerle anlatmış.
Onlarca Akademisyen yetitiren Albert Hoca'yı artık Almanya ülkesine çağırmakta ve Kültür Bakanı Christine Teusch bir mektüp yazmıştır. Mektupta kibarca özür dilenmiş ve yurda dönmesi istenmiştir. Albert verdiği cevapta
" ...bu göreve çağrı ile benim işten atılmama yol açan olayları telafi etmek istemeniz beni derinden etkiledi. .......içimde uzun zamandır hiç kötü duygular kalmadı. Yalnızca bir tek isteğim var o da zor bir sınavdan geçmiş olan ülkenin hızla ve sürekli bir iyileşme göstermesidir." Ve ülkesine dönen Albert'in Türkiye anıları yetiştirdiği hocaların anlatımları bu kitaba renk katmış. Keşke Hitler'in zulmunden kaçan Alman Aydınları ile ilgili bu kitaplar çoğalsa. Bu konu ile ilgili başka bir kitap önerim ise " Haymatlos" İşbankası Yayınları.
Yine bu konuyla ilgili bir anektod da ben ekleyeyim.Allah rahmet etsin bir diş doktorumuz vardı Mustafa Bey İstanbul Diş fakultesi mezunu onlara da bir Alman Hoca gelmiş şöyle derdi Mustafa Bey " Önce bize el yıkamayı öğrettiler. Biz el yıkamayı bile bilmiyormuşuz" derdi rahmetli ve bu aydınların Üniversitelerimize katkılarını anlatırdı.
PUBLISH PERISH
14 Mart 2019 Perşembe
Bilimin Büyüsü
Bilimin Büyüsü
Ali Mehmet Celal Şengör
İnkılap Yayınevi
21.Baskı 2018 İstanbul
160 Sayfa
İlk iki ismi pek bilimez ben özellikle yazdım. Şengör hocanın ilginç kitabı. Kitap illaki bilim adamı olmana gerek olmadan her seviyede insanın rahatlıkla okuyacağı tarzda yazılmış. Ben kitaptan çok Şengör Hocamın hayatından alıntılar yapayım. 1955 yılında İstanbul'da doğdu. 1973 yılında Robet Academy'yi bitirdi. 1978 de Univetsity Albany' den Jeolog olatak mezun oldu . Aynı ünivetsitede 1979 yılında master, 1982 de doktora yaptı. 1986 yılında İTÜ Maden Fakültesinde doçent oldu.
Balkan göçmeni bir ailenin çocuğu, anne ve babası Birinci Dünya Savaşı'ndan hemen önce İstanbul'a gelmişler. Annesinin ailesinin üyeleri hepsi birden fazla dil konuşurlardı. Ailesi şengör Hoca'ya seçeceği meslek konusunda hiçbir telkinde bulunmamış, her iki dedeside " Ne iş yaparsan yap ama o alanda en iyisi ol"n derlerdi. Ve öylede oldu. Mesleği ile ilgili almış olduğu ödüller kitabın ilk sayfasında kendisini tanıtım bölümünde tam bir sayfa olarak verilmiş. Kitabın önsözünü Fatih Altaylı yazmış, kitap genellikle Şengör Hocanın makalelerinden oluşmakta. Bilime meraklı veya ilgi duyan muhakak bu kitabı okusun.
PUBLISH PERISH
Ali Mehmet Celal Şengör
İnkılap Yayınevi
21.Baskı 2018 İstanbul
160 Sayfa
İlk iki ismi pek bilimez ben özellikle yazdım. Şengör hocanın ilginç kitabı. Kitap illaki bilim adamı olmana gerek olmadan her seviyede insanın rahatlıkla okuyacağı tarzda yazılmış. Ben kitaptan çok Şengör Hocamın hayatından alıntılar yapayım. 1955 yılında İstanbul'da doğdu. 1973 yılında Robet Academy'yi bitirdi. 1978 de Univetsity Albany' den Jeolog olatak mezun oldu . Aynı ünivetsitede 1979 yılında master, 1982 de doktora yaptı. 1986 yılında İTÜ Maden Fakültesinde doçent oldu.
Balkan göçmeni bir ailenin çocuğu, anne ve babası Birinci Dünya Savaşı'ndan hemen önce İstanbul'a gelmişler. Annesinin ailesinin üyeleri hepsi birden fazla dil konuşurlardı. Ailesi şengör Hoca'ya seçeceği meslek konusunda hiçbir telkinde bulunmamış, her iki dedeside " Ne iş yaparsan yap ama o alanda en iyisi ol"n derlerdi. Ve öylede oldu. Mesleği ile ilgili almış olduğu ödüller kitabın ilk sayfasında kendisini tanıtım bölümünde tam bir sayfa olarak verilmiş. Kitabın önsözünü Fatih Altaylı yazmış, kitap genellikle Şengör Hocanın makalelerinden oluşmakta. Bilime meraklı veya ilgi duyan muhakak bu kitabı okusun.
PUBLISH PERISH
Su Çürüdü
Su Çürüdü
Ahmet Telli
Şiir Kitabı
Everest Yayınları
21. Basım Kasım 2018
94 Sayfa
O kadar kitap okurum ömrümde ilk defa bir şiir kitabını bitirdim. Ahmet Telli tarafından oğlum Eray için imzalanmış kitap adı üstünde olduğu gibi şiirlerle bezeli. Ben kitaptan kitaba adını veren "Su Çürüdü" şiirini kitapta yazıldığı gibi yazacağım. Şiir formunda değilde düz yazı formunda yazmış şiirini Telli.
Suyum bir litrelik karton süt kutusu içinde. Yetmiş iki gündür sakındığım ve her gün ancak bir kere dudaklarıma değdirdiğim ...Dilimi bir köpek gibi değdirdiğim ...Her gün ancak bir kere değdiriyorum dudaklarımı suya.Dilimi kaçırıyorumartık; sünger, bütün vantuzlarını birden uzatmasın diye....Bataklıktaki suyun da bir su yanı vardır. Çürüyen bir bedenin bile dayanılabilir kokusuna Kutuda kalan son bir yudum su, bu bile değildi artık. Küstü öldürdü kendini su...
Su çürüdü
Adımdan gayrısını bilmiyorum.
PUBLISH PERISH
Ahmet Telli
Şiir Kitabı
Everest Yayınları
21. Basım Kasım 2018
94 Sayfa
O kadar kitap okurum ömrümde ilk defa bir şiir kitabını bitirdim. Ahmet Telli tarafından oğlum Eray için imzalanmış kitap adı üstünde olduğu gibi şiirlerle bezeli. Ben kitaptan kitaba adını veren "Su Çürüdü" şiirini kitapta yazıldığı gibi yazacağım. Şiir formunda değilde düz yazı formunda yazmış şiirini Telli.
Suyum bir litrelik karton süt kutusu içinde. Yetmiş iki gündür sakındığım ve her gün ancak bir kere dudaklarıma değdirdiğim ...Dilimi bir köpek gibi değdirdiğim ...Her gün ancak bir kere değdiriyorum dudaklarımı suya.Dilimi kaçırıyorumartık; sünger, bütün vantuzlarını birden uzatmasın diye....Bataklıktaki suyun da bir su yanı vardır. Çürüyen bir bedenin bile dayanılabilir kokusuna Kutuda kalan son bir yudum su, bu bile değildi artık. Küstü öldürdü kendini su...
Su çürüdü
Adımdan gayrısını bilmiyorum.
PUBLISH PERISH
Bin Hüzünlü Haz
Bin Hüzünlü Haz
Hasan Ali Toptaş
Everest Yayınları
12. Baskı Haziran 2018
152 Sayfa
Okuduğum ilginç kitaplardan hiçbirşey anlamadım desem
yeridir. Aslında çok okunan yazarlardan ama benim tarzım değil. Kitabın
yarısına kadar kahramanı erkek sanırken kadın çıktı. Kitapta konuşma yok denecek kadar az. İsmini bilmediğim bir
kadın Alaaddin diye birinin peşine düşer, bu yolculukta ilginç yerler konular,
bitmeyen zamanlar ve başka bir deyişle zavallı kızcağız hiç farkına varmadan
kendi kelimelerinin içine hapsolmuş. Hem
her şeyi en ince ayrıntısına kadar uzun uzun
anlatmış, hem de hiçbir şeyi
anlatmamış gibi yapmış.
Tarzım olmayan kitabı zorda olsa bitirdim. Kitap Toptaş
tarafından Oğlum Eray Apaydın'a imzalanmış olup oğlumun Emanet kitaplarından.
PUBLISH PERISH
20 Şubat 2019 Çarşamba
Aziz SANCAR
Aziz SANCAR
Aziz Sancar’ın Kendi Kaleminden
Hayatı ve Bilimi
Çeviri:Mehmet Öztürk Tübitak Popüler Bilim Kitapları. 111 sayfa
Kitap Aziz Sancar’ın İngilizce olarak kaleme alıp,Mehmet Öztürk’e tercüme ettirdiği hayat hikayesini ve Nobel Dersinin metnini anlattığı kitap. Nobel ödüllü Aziz Sancar’ın kim olduğunu, ailesini, çocukluk ve gençlik yıllarını, bilimsel başarılarını bir insan hayatına nasıl sığdırıldığını anlatan bir kitap.
Önce Sancar ne yaptığını yazalım. Bilimsel hayatı iki soruya yanıt aramakla geçti: DNA molekülü nasıl tamir edilir? Ve Biyolojik saat nasıl çalışır? DNA hasarını tamiri konusunda ders kitaplarına geçen keşifler yaptı ve bu keşifler ona 2015 yılında Nobel Kimya ödülünü getirdi.
Kitap iki bölümde yazılmış. Birinci bölüm tüm okurlar için, ikinci bölüm ise Sancar’ın bilimsel keşiflerinin mahiyetini merak eden bu bilgileri anlayanlara hitap etmiştir.
Kitaptan birkaç alıntı yapayım. Bir Türk vatansever olarak büyüdüm. Hala öyleyim. 10 Yaşımda bilim heveslisiydim, bu hevesi hayata geçirmiş bir bilim insanıyım diyor Sancar. Annesi Mardin ili Savur İlcesine yakın bir köy imamının kızı. Okuması yazması olmayan annesi için ‘’Hayatta tanıdığım en zeki kadındı’’ diyor. Sekiz çocuklu ailenin yedinci çocuğuydu. Liseyi bitirince İstanbul Üniversitesinde Kimya okumaya karar veren Sancar Tıp okumaya karar veren beş arkadaşının ısrarı ile 1963 yılında tıp fakültesine başlar.
İkinci bölüm benim boyumu aşmakla birlikte ilk bölümü gururla okuduğum kitap. Şubat 2019 Denizli
PUBLISH OR PERISH
Aziz Sancar’ın Kendi Kaleminden
Hayatı ve Bilimi
Çeviri:Mehmet Öztürk Tübitak Popüler Bilim Kitapları. 111 sayfa
Kitap Aziz Sancar’ın İngilizce olarak kaleme alıp,Mehmet Öztürk’e tercüme ettirdiği hayat hikayesini ve Nobel Dersinin metnini anlattığı kitap. Nobel ödüllü Aziz Sancar’ın kim olduğunu, ailesini, çocukluk ve gençlik yıllarını, bilimsel başarılarını bir insan hayatına nasıl sığdırıldığını anlatan bir kitap.
Önce Sancar ne yaptığını yazalım. Bilimsel hayatı iki soruya yanıt aramakla geçti: DNA molekülü nasıl tamir edilir? Ve Biyolojik saat nasıl çalışır? DNA hasarını tamiri konusunda ders kitaplarına geçen keşifler yaptı ve bu keşifler ona 2015 yılında Nobel Kimya ödülünü getirdi.
Kitap iki bölümde yazılmış. Birinci bölüm tüm okurlar için, ikinci bölüm ise Sancar’ın bilimsel keşiflerinin mahiyetini merak eden bu bilgileri anlayanlara hitap etmiştir.
Kitaptan birkaç alıntı yapayım. Bir Türk vatansever olarak büyüdüm. Hala öyleyim. 10 Yaşımda bilim heveslisiydim, bu hevesi hayata geçirmiş bir bilim insanıyım diyor Sancar. Annesi Mardin ili Savur İlcesine yakın bir köy imamının kızı. Okuması yazması olmayan annesi için ‘’Hayatta tanıdığım en zeki kadındı’’ diyor. Sekiz çocuklu ailenin yedinci çocuğuydu. Liseyi bitirince İstanbul Üniversitesinde Kimya okumaya karar veren Sancar Tıp okumaya karar veren beş arkadaşının ısrarı ile 1963 yılında tıp fakültesine başlar.
İkinci bölüm benim boyumu aşmakla birlikte ilk bölümü gururla okuduğum kitap. Şubat 2019 Denizli
PUBLISH OR PERISH
Mustafa Kemal
Mustafa Kemal
Yılmaz ÖZDİL
Kırmızıkedi Yayınevi
Birinci basım Ekim 2018
514 sayfa
Özdil Atatürk ile ilgili bilinmeyen veya çok az bilinen konuları sığdırdığı 514 sayfalık kitabı bazen gözyaşları bazen hayret bazen şaşkınlılaokudum. Sizlere konuları anlatmayacağım. Kitapta cumhuriyeti kurmuş ve ülkenin genel durumunu anlattığı iki sayfasından alıntı yapayım.
Nufus 13 milyon,11 milyon köyde yaşıyor, 40 bin köy var 37 bininde okul yok,30 bin köyde cami yok, traktör ve biçerdöver sıfır, ayçiçeği , şekerpancarı üretimi sıfır, ekmeklik buğday, pirinç ithal . Sulanabilir alan sadece 5 bin hektar. Bitle başa çıkılamıyor. 5 bin köyde sığır vebası var. Hayvanlar kırılıyor,insanlar kırılıyor. 1 milyon kişi frengi, 2 milyon kişi sıtma, 3 milyon kişi trahomlu , verem,tifo salgını vardı. Bebek ölümleri %40 ın üstünde ,dünyaya gelen iki bebekten biri ölüyordu. Oğumda anne ölümleri %18 di, ortalama ömür 40 tı.
Memlekette 337 doktor, 60 eczacı, sadece 4 hemşire vardı, sadece 136 ebe vardı. Yunan kaçarken 115 bin bina yaktı, 12 hasarlı bina tamamen kül olmuş 1000 fazla köy vardı. Ülkeyi yeniden inşa etmek gerekiyordu, kremit yoktu, limanlar madenler yabancılara aitti,demiryollarının bir metresi bile bize ait değildi. Toplam sermayenin sadece %15 Türk’tü. Osmanlıdan kala kala 4 fabrika kalmıştı, Hereke İpek, Feshane Yün, Bakırköy bez, Beykoz Deri fabrikaları vardı. 10 dan fazla işci çalıştıran 280 adet işyeri vardı 250 si yabancılarındı. Kişi başı milli gelir 45 dolardı. Elektrik sadece İstanbul, İzmir, Tarsus da vardı. Tüm ülkede otomobil sayısı bin 490 adetti. Kadın insan değidi, Tiyatro yoktu, müzik yok, heykel yok, spor yok, arkolojik eserler yurtdışına kaçırılıyor. Zamanı gösteren saat,günleri gösteren takvim de bir birlik yok isteyen istediğini uyguluyor. Dirhem, hokka, çeki vardı. Arşın, kulaç, Fersah vardı. Ne ağılığımız ne uzunluğumuz dünyaya ayak uyduruyordu.
600 sene boyunca Arapca-Farsca karışımıosmanlıca vardı, Fransızca, İtalyanca kelimeler dilimizi istila etmişti. Bu topraklara kitap gelinceye kadar Avrupa’da 2,5 milyon farklı kitap basılmış 5 milyar adet satmıştır. Gazete sadece İstanbul ve İzmir’de vardı. Erkeklerin %7 si Kadınların binde dördü okuma yazma biliyordu. Okul çağı gelen çocukların 4 çocuktan 3 ü okula gitmiyordu.
30 EKİM1923 Sabahı Türkiye’nin durumu kısaca buydu.
Bir Anekto
1932 Güzel bir yaz akşamı. Nuri Conker ve Salih bozok ‘la otururken gençlikleri aklına gelir,
_Varmısınız Yorgo’ya gidelimmi, dedi Hiç kimseye haber vermeden, baskın yaparcasına gittiler. ‘’Yorgo biz geldik’’ diyerek içeri daldılar.otıruldu, beyaz önlüklü ihtiyar yorgi’nin gözleri yaşardı. Mezeler her zamanki gibi muhteşemdi. Mustafa Kemal masalara dönüp ‘’ Rahatsız olmayın benim kim olduğumu unutun içinizden biri olmak istiyorum’’ dedi iki saat yenilip içildi.
Afiyetle kahveler yudumlandı. Hesap istenmeden kalktılar, tıpkı öğrencilik yıllarında olduğu gibiseslendi. ‘’Yaz hesaba Yorgo,ay başında öderim’’ Yorgo’da tıpkı o yıllarda olduğu gibi sıcacık karşılık verdi. ‘’GÜLE GÜLE MUSTAFA KEMAL ,GENE BUYUR’'
PUBLISH OR PERISH
Yılmaz ÖZDİL
Kırmızıkedi Yayınevi
Birinci basım Ekim 2018
514 sayfa
Özdil Atatürk ile ilgili bilinmeyen veya çok az bilinen konuları sığdırdığı 514 sayfalık kitabı bazen gözyaşları bazen hayret bazen şaşkınlılaokudum. Sizlere konuları anlatmayacağım. Kitapta cumhuriyeti kurmuş ve ülkenin genel durumunu anlattığı iki sayfasından alıntı yapayım.
Nufus 13 milyon,11 milyon köyde yaşıyor, 40 bin köy var 37 bininde okul yok,30 bin köyde cami yok, traktör ve biçerdöver sıfır, ayçiçeği , şekerpancarı üretimi sıfır, ekmeklik buğday, pirinç ithal . Sulanabilir alan sadece 5 bin hektar. Bitle başa çıkılamıyor. 5 bin köyde sığır vebası var. Hayvanlar kırılıyor,insanlar kırılıyor. 1 milyon kişi frengi, 2 milyon kişi sıtma, 3 milyon kişi trahomlu , verem,tifo salgını vardı. Bebek ölümleri %40 ın üstünde ,dünyaya gelen iki bebekten biri ölüyordu. Oğumda anne ölümleri %18 di, ortalama ömür 40 tı.
Memlekette 337 doktor, 60 eczacı, sadece 4 hemşire vardı, sadece 136 ebe vardı. Yunan kaçarken 115 bin bina yaktı, 12 hasarlı bina tamamen kül olmuş 1000 fazla köy vardı. Ülkeyi yeniden inşa etmek gerekiyordu, kremit yoktu, limanlar madenler yabancılara aitti,demiryollarının bir metresi bile bize ait değildi. Toplam sermayenin sadece %15 Türk’tü. Osmanlıdan kala kala 4 fabrika kalmıştı, Hereke İpek, Feshane Yün, Bakırköy bez, Beykoz Deri fabrikaları vardı. 10 dan fazla işci çalıştıran 280 adet işyeri vardı 250 si yabancılarındı. Kişi başı milli gelir 45 dolardı. Elektrik sadece İstanbul, İzmir, Tarsus da vardı. Tüm ülkede otomobil sayısı bin 490 adetti. Kadın insan değidi, Tiyatro yoktu, müzik yok, heykel yok, spor yok, arkolojik eserler yurtdışına kaçırılıyor. Zamanı gösteren saat,günleri gösteren takvim de bir birlik yok isteyen istediğini uyguluyor. Dirhem, hokka, çeki vardı. Arşın, kulaç, Fersah vardı. Ne ağılığımız ne uzunluğumuz dünyaya ayak uyduruyordu.
600 sene boyunca Arapca-Farsca karışımıosmanlıca vardı, Fransızca, İtalyanca kelimeler dilimizi istila etmişti. Bu topraklara kitap gelinceye kadar Avrupa’da 2,5 milyon farklı kitap basılmış 5 milyar adet satmıştır. Gazete sadece İstanbul ve İzmir’de vardı. Erkeklerin %7 si Kadınların binde dördü okuma yazma biliyordu. Okul çağı gelen çocukların 4 çocuktan 3 ü okula gitmiyordu.
30 EKİM1923 Sabahı Türkiye’nin durumu kısaca buydu.
Bir Anekto
1932 Güzel bir yaz akşamı. Nuri Conker ve Salih bozok ‘la otururken gençlikleri aklına gelir,
_Varmısınız Yorgo’ya gidelimmi, dedi Hiç kimseye haber vermeden, baskın yaparcasına gittiler. ‘’Yorgo biz geldik’’ diyerek içeri daldılar.otıruldu, beyaz önlüklü ihtiyar yorgi’nin gözleri yaşardı. Mezeler her zamanki gibi muhteşemdi. Mustafa Kemal masalara dönüp ‘’ Rahatsız olmayın benim kim olduğumu unutun içinizden biri olmak istiyorum’’ dedi iki saat yenilip içildi.
Afiyetle kahveler yudumlandı. Hesap istenmeden kalktılar, tıpkı öğrencilik yıllarında olduğu gibiseslendi. ‘’Yaz hesaba Yorgo,ay başında öderim’’ Yorgo’da tıpkı o yıllarda olduğu gibi sıcacık karşılık verdi. ‘’GÜLE GÜLE MUSTAFA KEMAL ,GENE BUYUR’'
PUBLISH OR PERISH