O Ağacın Altında - Yeşilçam Sanatçıları ile Sohbetler
Erhan Tuncer
Titanic Yayınları
1.Baskı Mart 2018
320 sayfa
Erhan Tuncer, sinemanın 3. adamları ile ilgili çok güzel bir araştırma ve söyleşi kitabı yazmış. 32 adet sinema emekçisi yanında Cüneyt Arkın gibi jön ve Halit Refiğ gibi usta bir yönetmeni de kitabına almış. Tabii bu iki şahıs kendilerini değil de 3. adamları anlatmış.
Hepimizin bildiği Süheyl Eğriboz, Hakkı Kıvanç, Necdet Kökeş, Mehmet Uğur, Yılmaz Şerif, Ayla Arslancan gibi üçüncü adamlarla söyleşiler yapmış.
Halit Refiğ sinemamızın durumuna da değinmiş, 60'lı yıllardan itibaren Türk sinemasının bonolarla yani senetlerle çekildiğini anlatmış, Tabii bu durumun sinema emekçilerine ne kadar çok zorluk yarattığını, dünya sinemalarında başka bir örneği yoktur. Türk sineması, Amerikan ve Hint sinemalarından sonra 3. üreticiydi. Bugün dünya'da kendi ülkesinde, kendi filmleri Amerikan filmlerinden daha çok seyirci toplayan iki ülke vardır. Biri Hindistan biri de Türkiye. Türkiye'de sinemanın arkasında ne bir sermaye ne de bir devlet desteği vardır.
Erhan Tuncer bir de Adile Naşit'i yazmış, başka dergi ve gazetelere yapmış olduğu iki söyleşisini de kitabına almış. Kitap, Adile Naşit'in söyleşilerini okumak için bile alınıp okunur.
Kitabın bir bölümünde ise, sinema emekçilerinin çocukları, babaları hakkında söyleşi yapmış. Bunlardan bir tanesi Bülent Pelit, babası senarist-yönetmen Hidayet Pelit'i anlatıyor.
Erhan Tuncer şöyle bir soru soruyor: '' babanız Hidayet Pelit olarak sinemada hayal ettiği yerde miydi?''- '' ölmeden önce söylediği şu cümle sorunuza cevap olur sanıyorum: ''60 yıllık sinemacıyım, ama dönüp baktığımda sadece SİNEM ACI...''
Hiçbir sosyal güvencesi olmayan, ölen arkadaşlarının öldükleri zaman cebinden 1 lira para çıkan bu emekçilerin tek korkusu kendilerinin de bu acı sonu yaşamalarıdır. Bu nedenle üçüncü adamların olduğu bu kitap bilinmezlerle dolu Yeşilçam tarihine alternatif bir kapı açma ümidiyle yazılmış, biraz olsun sinemaya ilgi duyan insanların okuması gereken bir kitaptır.
Bundan sonra okuduğum kitapların küçük bir kritğini yapmak için bu sayfayı hazırlamaya karar verdim. Derler ki; "Bir Amerikalı bu kadar, bir İngiliz şu kadar kitap okurken 6 Türk'e bir kitap düşer.". Bu yüzden 2016 yılında okuduğum kitapların seceresini tuttum ve artık bu sayfada onlara ulaşabilirsiniz.Umarım paylaşımlarımı beğenerek takip edersiniz
29 Nisan 2018 Pazar
19 Nisan 2018 Perşembe
Türkiye Üzerine (Şark Meselesi)
Türkiye Üzerine (Şark Meselesi)
Karl Marx
Sümer Yayıncılık
Mart 2017 1.Baskı 141 sayfa
Marx'ın bundan 165 yıl önce New York Tribune gazetesine yazdığı makalelerden oluşan bir kitap. Orjinali fransızca yazılmış, Selahattin Hilav ve Attila Tokatlı tarafından türkçeye kazandırılmış.
19.yy'da Osmanlı'nın sorunlarını, açmazlarını, ''hasta adam'' tanımlanmalarının çıkardığı ilişkileri irdeliyor.
Türkiye Üzerine 19.yy'da büyük devletler arasında kurulan politik ilişkilere, ''Şark Meselesi'' açısından ışık tuttuğu Osmanlı İmparatorluğu'nun politik durumu ve sosyal yapısı hakkında fikirlerini dile getirir.
Marx Türk Meselesi'nde şöyle diyor; ''göçebe devrini yaşadıkları sırada Türklerin bütün ticareti kervanları talan etmekten ibaretti; bugün daha medeni hale geldikleri için keyfi ve ağır vergiler koymaktadır''.
19.yy'da Türkler açısından en büyük sorun Çarlık Rusya'dır. Rusya'nın büyük ideali boğazlara ve bölgesine hakim olmak, Türkleri ikiye bölüp Avrupa'daki Türklerle ilişiğini kesmektir.
Marx'ın tezi Türklerin bağımsızlığıdır. Marx'ın gerçek olan Rus düşmanlığı için de gericiliğin kalesi olarak gördüğü Rus devletini 30 yıl boyunca kıyasıya eleştirmiştir.
Marx, bu yazılarında kapitalist devletlerin ve onlara ayak uydurmaya çalışan Çarlık Rusya'nın, giriştikleri ahlak dışı korkunç mücadelede ne gibi yollara başvurduklarını ve dünyayı aralarında pay etmek için kimi zaman dostluk maskesini de kullanarak neler yaptıklarını düşündürücü bir biçimde ortaya koymaktadır.
Şark Meselesine ve Türklere olan ilgisinden ötürü Karl Marx Türkçe öğrenmiş ve bu dili başarılı bir şekilde kullanmıştır.
Karl Marx
Sümer Yayıncılık
Mart 2017 1.Baskı 141 sayfa
Marx'ın bundan 165 yıl önce New York Tribune gazetesine yazdığı makalelerden oluşan bir kitap. Orjinali fransızca yazılmış, Selahattin Hilav ve Attila Tokatlı tarafından türkçeye kazandırılmış.
19.yy'da Osmanlı'nın sorunlarını, açmazlarını, ''hasta adam'' tanımlanmalarının çıkardığı ilişkileri irdeliyor.
Türkiye Üzerine 19.yy'da büyük devletler arasında kurulan politik ilişkilere, ''Şark Meselesi'' açısından ışık tuttuğu Osmanlı İmparatorluğu'nun politik durumu ve sosyal yapısı hakkında fikirlerini dile getirir.
Marx Türk Meselesi'nde şöyle diyor; ''göçebe devrini yaşadıkları sırada Türklerin bütün ticareti kervanları talan etmekten ibaretti; bugün daha medeni hale geldikleri için keyfi ve ağır vergiler koymaktadır''.
19.yy'da Türkler açısından en büyük sorun Çarlık Rusya'dır. Rusya'nın büyük ideali boğazlara ve bölgesine hakim olmak, Türkleri ikiye bölüp Avrupa'daki Türklerle ilişiğini kesmektir.
Marx'ın tezi Türklerin bağımsızlığıdır. Marx'ın gerçek olan Rus düşmanlığı için de gericiliğin kalesi olarak gördüğü Rus devletini 30 yıl boyunca kıyasıya eleştirmiştir.
Marx, bu yazılarında kapitalist devletlerin ve onlara ayak uydurmaya çalışan Çarlık Rusya'nın, giriştikleri ahlak dışı korkunç mücadelede ne gibi yollara başvurduklarını ve dünyayı aralarında pay etmek için kimi zaman dostluk maskesini de kullanarak neler yaptıklarını düşündürücü bir biçimde ortaya koymaktadır.
Şark Meselesine ve Türklere olan ilgisinden ötürü Karl Marx Türkçe öğrenmiş ve bu dili başarılı bir şekilde kullanmıştır.
14 Nisan 2018 Cumartesi
AĞACIN KURDU
AĞACIN KURDU
Fethullah’ın Askerleri 15 Temmuz 2016 Darbe Girişiminin Şifrelerini Açıklayan Kitap
Mustafa ÖNSEL
Alibi Yayıncılık 17.Baskı Ağustos 2017 Ankara 304 sayfa
Okuduğum Önsel’in ikinci kitabı TSK’de Fetö yapılanmasını anlatırken daha çok Askeri Okullarda yapılan işkence ve zulmü birebir yaşayan Fetö’ye boyun eğmeyen Atatürk’cü milliyetci gençleri ordudan atmak için yaptıklarını anlatan güzel bir kitap.
Mustafa ÖNSEL: Milli ordu bu topraklarda yaşamamızın güvencesidir. Ordu içinde herhangi başka bir hiyerarşik yapıya bağlılık milli vasfını yok eder. Buna müsaade etmek İhanettir diyor..
2008-2013 yılları arasında Kara Harp Okulundan kaç Harbiyeli bir şekilde okuldan atılmış,ayrılmış,doktor raporu ile uzaklaştırilmış.
Ayrılan,atılan askeri öğrancilerin kaçı askeri liselerden gelme, kaçı asker çocuğu.? BU fetöcü komutan ve öğretmenler öyle bir tezgah kurmuşlar ki kendilerinden olmayan öğrencilere okulda kalma şansı vermediler. 2013 yılında Harbiyede Askari liseden gelme öğrenci kalmadığı gibi Askeri liselere Şakirt olmayan kimse giremez hale geldi. Yine bunların deyimi ile 2015 Yılında Harp Okulundan kimse ayrılmayacak,atılmayacaktır.
Aslında pes eden bu okullardan atılan pırıl pırıl gençlerf değilde, pervasızca ve kallaeşce kıyıma ses çıkartmayan omzundaki yıldızların ağırlığı ile doğru orantılı bir yürek taşımıyanlardı pes eden ; Türk ordusunu Fethullah’ın askeri yapan siyasi oteriteydi pes eden. Günlük yaşadığı için olanı biteni birtürlü kavrayamayan Türk halkının büyük kısmıdır pes eden.
Böyledir Fethullah’ın adamları amaçları uğruna yapmayacakları kumpas, kötülük yoktur.
Şetan dile gelip şöyle seslenmiş ; ‘’ Onlar varsa bana gerek yok’’
Kitapta dediğim gibi kötülük yapılan öğrenci subay kişilerin birebir anlatımları insanı şok ediyor. Bir insan, bir Müslüman bu kadar kötü ve Allah’ın yarattığı kuluna bu kadar kötülük yapabilirmi ?
Evet Türk tarihinin en melanet örgütü ile karşıkarşıyayız. Bu örgütün hedefe koyduklarına yapamayacağı hiçbir kötülük yok. Çünkü bunu mübah sayıyorlar.Kendilerini savaşta ve bu kötülüğü yani şeytanlığıda savaş hilesi sayıyorlar. Bunun için vicdanları rahat hareket ediyorlar.
Birkısım Askeri Hakim Hukuk ,birkısım hekim Tıp adına Fetö örgütü için TSK’de büyük bir tasfiye gerçekleştirmişlerdir.
Kitabın adına gelince Önsel çok doğru bir tesbit yapmış ve şöyle açıklamış. ‘’ TSK yı koca bir çınara benzetiyorum. O koca ağacı açıktan yok edilemiyeceğini anlayanlar uzun soluklu, sabırlı ve sistematik bir çaba içine girdiler.
Koca çınarı içten içe kemirip zayıflatması için özellikle 1980 sonrası laboratuar ortamında yetiştirdikleri kurtcukları çınarın gövdesine zerkettiler’’ ne güzel bir tesbit.
Ya ABD? O da rahatsızdı ‘’ÇINAR’’ dan Nato üzerinden kısmen kontrol etse de Milli duruşu net ve kararlı bir dip dalgasının geldiğini görüyordu.
Kitapta yazılanlar ve söylediklerimiz; söylüyebildiklerimizin, bildiklerimizin sadece küçük bir bölümüNurettin Veren’in anlatımı ile 1994 yılında İstanbul’daki bir toplantıda Türkiye Haritasının üzerine koyup Güney doğuyu göstererek bu bölgeyi büyük güçler koparacak kalan bölgeyide biz yöneteceğiz demiş. Bu da gösteriyor ki örgüt vatanın bütünlüğü ve milletin bekasını değil örgütün hedefleri esastır.
Sonuç olarak insana ağır gelen ÇINAR a darbe vuran baltanın sapının ÇINAR’ın dalından olmasıdır. Sap olmasa idi baltanın ne işlevi olurdu ?
Fethullah’ın Askerleri 15 Temmuz 2016 Darbe Girişiminin Şifrelerini Açıklayan Kitap
Mustafa ÖNSEL
Alibi Yayıncılık 17.Baskı Ağustos 2017 Ankara 304 sayfa
Okuduğum Önsel’in ikinci kitabı TSK’de Fetö yapılanmasını anlatırken daha çok Askeri Okullarda yapılan işkence ve zulmü birebir yaşayan Fetö’ye boyun eğmeyen Atatürk’cü milliyetci gençleri ordudan atmak için yaptıklarını anlatan güzel bir kitap.
Mustafa ÖNSEL: Milli ordu bu topraklarda yaşamamızın güvencesidir. Ordu içinde herhangi başka bir hiyerarşik yapıya bağlılık milli vasfını yok eder. Buna müsaade etmek İhanettir diyor..
2008-2013 yılları arasında Kara Harp Okulundan kaç Harbiyeli bir şekilde okuldan atılmış,ayrılmış,doktor raporu ile uzaklaştırilmış.
Ayrılan,atılan askeri öğrancilerin kaçı askeri liselerden gelme, kaçı asker çocuğu.? BU fetöcü komutan ve öğretmenler öyle bir tezgah kurmuşlar ki kendilerinden olmayan öğrencilere okulda kalma şansı vermediler. 2013 yılında Harbiyede Askari liseden gelme öğrenci kalmadığı gibi Askeri liselere Şakirt olmayan kimse giremez hale geldi. Yine bunların deyimi ile 2015 Yılında Harp Okulundan kimse ayrılmayacak,atılmayacaktır.
Aslında pes eden bu okullardan atılan pırıl pırıl gençlerf değilde, pervasızca ve kallaeşce kıyıma ses çıkartmayan omzundaki yıldızların ağırlığı ile doğru orantılı bir yürek taşımıyanlardı pes eden ; Türk ordusunu Fethullah’ın askeri yapan siyasi oteriteydi pes eden. Günlük yaşadığı için olanı biteni birtürlü kavrayamayan Türk halkının büyük kısmıdır pes eden.
Böyledir Fethullah’ın adamları amaçları uğruna yapmayacakları kumpas, kötülük yoktur.
Şetan dile gelip şöyle seslenmiş ; ‘’ Onlar varsa bana gerek yok’’
Kitapta dediğim gibi kötülük yapılan öğrenci subay kişilerin birebir anlatımları insanı şok ediyor. Bir insan, bir Müslüman bu kadar kötü ve Allah’ın yarattığı kuluna bu kadar kötülük yapabilirmi ?
Evet Türk tarihinin en melanet örgütü ile karşıkarşıyayız. Bu örgütün hedefe koyduklarına yapamayacağı hiçbir kötülük yok. Çünkü bunu mübah sayıyorlar.Kendilerini savaşta ve bu kötülüğü yani şeytanlığıda savaş hilesi sayıyorlar. Bunun için vicdanları rahat hareket ediyorlar.
Birkısım Askeri Hakim Hukuk ,birkısım hekim Tıp adına Fetö örgütü için TSK’de büyük bir tasfiye gerçekleştirmişlerdir.
Kitabın adına gelince Önsel çok doğru bir tesbit yapmış ve şöyle açıklamış. ‘’ TSK yı koca bir çınara benzetiyorum. O koca ağacı açıktan yok edilemiyeceğini anlayanlar uzun soluklu, sabırlı ve sistematik bir çaba içine girdiler.
Koca çınarı içten içe kemirip zayıflatması için özellikle 1980 sonrası laboratuar ortamında yetiştirdikleri kurtcukları çınarın gövdesine zerkettiler’’ ne güzel bir tesbit.
Ya ABD? O da rahatsızdı ‘’ÇINAR’’ dan Nato üzerinden kısmen kontrol etse de Milli duruşu net ve kararlı bir dip dalgasının geldiğini görüyordu.
Kitapta yazılanlar ve söylediklerimiz; söylüyebildiklerimizin, bildiklerimizin sadece küçük bir bölümüNurettin Veren’in anlatımı ile 1994 yılında İstanbul’daki bir toplantıda Türkiye Haritasının üzerine koyup Güney doğuyu göstererek bu bölgeyi büyük güçler koparacak kalan bölgeyide biz yöneteceğiz demiş. Bu da gösteriyor ki örgüt vatanın bütünlüğü ve milletin bekasını değil örgütün hedefleri esastır.
Sonuç olarak insana ağır gelen ÇINAR a darbe vuran baltanın sapının ÇINAR’ın dalından olmasıdır. Sap olmasa idi baltanın ne işlevi olurdu ?
(Görsel: Kitap Kapağı)
12 Nisan 2018 Perşembe
KEMALYERİ Mustafa Kemal’in Çanakkale’de 9 ay 13 günü
KEMALYERİ
Mustafa Kemal’in Çanakkale’de 9 ay 13 günü
Belgese l anlatım
3. Baskı Atatürk’ü Çanakkale’den Silmek İsteyenlere
ASİ Kitap yayınevi
3. Bası Ocak 2018
200 sayfa
Kitabın
kapağında olduğu gibi Çanakkale’den Atatürk’ü silmek isteyenlere şamar olacak
bir kitap. Mustafa Kemal’ nasıl silersiniz . İşgal Kuvvetleri komutanı
İngiliz Hamilton 17 Ağustos 1917
tarihinde Londra’ya çektiği telgrafta şöyle diyordu. ‘’ Conkbayırı’da Türkler çok iyi bir komutana
sahip. Çok iyi komuta edilen mertce savaşan Tüklere karşı savaşıyoruz.’’ İngiliz yazar Alan Moorehead yazdığı Gelibolu
adlı kitabında şöyle yazar. ‘’ O genç ve dahi Türk şefinin o esnada
Çanakkale’de bulunması, müttefikler bakımından tarihin en acı darbelerinden
biridir.’’
Mustafa kemali Çanakkale’den silme yolu ise şunları
yapmanız gerekmektedir. Gelibolu yarımadasını yok edin, Çanakkale
tarihinden çıkarırsanız Mustafa Kemal’i silebilirsiniz. İngiliz, Alman,
Fransız, Avustralya, Yeni Zelanda Nasıl çıkaracaksınız. Hamilton, Çhurchill ve
savaşa katılan binlerce kişinin anılarını nasıl yok edeceksiniz. Bunlarda
yetmez onlarca ülke tarih kitaplarından nasıl sileceksiniz. En iyisi siz oturup
Mustafa Kemal’e dua ederek sevap kazanın.
1938 yılında ebediyete intikal ettiğinde ANZAK Komutanı
İngiliz Mareşal Birdwood Çanakkalede savaştığı Atatürk’ün cenaze töreninde
büyük bir saygı ile önünde eğiliyordu. Aynı gün İtalya radyosu şu anonsu
yaptı ‘’ Sezar, İskender, Napolyon ayağa
kalkın, büyüğünüz geliyor.’’
(Görsel: Kitap Kapağı)
Fahrettin Paşa’nın Medine Müdafaası
Fahrettin Paşa’nın
Medine Müdafaası
Peygamberimizin Gölgesinde Son Türkler Yazarı:
Feridun Kandemir
Yağmur Yayınevi 29. Baskı
HAZİRAN 2017
Düşmanlarının ‘’Çöl Kaplanı’’ ve herkesin ‘’Medine
Kahramanı’’ bildiği , Atatürk’ün ‘’Daha sağlığında adını tarihe altın harflerle
yazdıran kumandan’’ diye tanıttığı Fahrettin Paşanın kitabı.
Osmanlı 1918 yılında itilaf kuvvetleri ile anlaşma yapmış,
tüm Osmanlı orduları silahlarını teslimle kendileride esir alınacağına dair
varılan anlaşmayı kabul etmeyen Fahrettin Paşa Medineyi boşaltmamakta ve ordusu
ile çok zor durumda kalan Paşa ordusuna Çekirge yedirerek ‘’ Kendiside yiyor’’
ayakta tutmuştur.
Sonuçta teslim olmak zorunda kalan paşa esir alınarak
Malta’ya gönderilmiş, 1918 -1919 yılında Arap yarımadasında doğan binlerce
çoçuğa Fahri ismi verilmiş. Her ne kadar
kitapta gönderilme şekline hiç değinilmesede
14 mayıs 1917 yılında Medine’den İstanbul’a gönderilen kutsal
emanetlerin listesi kitabın sonunda verilmiştir. Bu listeyi bende yazayım.
1 Adet Hz.Osman elyazması Kur’an
5 Adet elyazması kur’an
4 Adet kur’an cüzleri
5 Adet değerli taşlarla süslü kur’an Kabı
1 Adet Hilye-Şerif
1 Adet som altın üzerine Kelime-i Şahadet yazılı levha yazılar pırlanta,inci,mercan
7 Adet Tesbih pıtlanta,inci, mercan
2 Adet Rahle gümüş işlemeli
1 Adet Pırlanta ve altın işlemeli Sultan Abdulaziz’in
tuğrası
4 Adet Sancak başı
3 Adet kılıç
4 Adet Kevkeb – Dürri adlı elmas
14 Adet Askı Altın ve
elmaslarla süslü
11 Adet altın kandil
1 Adet altın kandil değerli taşlarla süslü
1 Adet Altın kahve askısı
7 Adet altın şamdan
her biri 155 cm.yüksekliğinde ve 50 kğ üzerleri 2680 adet pırlantayla
süslenmiş.
1 Adet Altın makas
8 Adet Gülsuyu kabı değerli taşlarla süslü
12 Adet altın
tütsülük.
1 Adet pırlanta yüzük
2 Adet altın çelenk
10 Adet altın çiçek ve yaprak
84 Adet İnci
15 Adet zümrüt
53 Adet pırlanta ve
zümrüt
27 Adet Yakut
3 kilo 985 gr.altın, 908 kilo Gümüş
49 Adet Şal ve
işlemeli perde, Medinedeki Sultan Mahmut kütüphanesi
Fahreddin Paşa
medine’yi ne bir kurşu n atarak nede bir kurşun yiyerek teslim etmiştir.
İstanbuldan gelen emir e iki ay dayanabilmiş ve sonunda teslim olmak zorunda
kalmıştır. İstanbul’un yapmış olduğu yüz kızartıcı antlaşma ile Medine ve Arap
yarımadası, Irak, Suriye, Filistin elden çıkmıştır. İtilaf Kuvvetleri ile
yapılan mütarekenin şartları Fahreddin Paşa’nın önüne konulmuştur. Mütarekenin
şartları ise şunlar.
1.
Çanakkale ve İstanbul boğazı herkese açık
olacak.
2.
.İtilaf Kuvvetlerine ait harp esirleri derhal
teslim edilecek.
3.
Bütün Türk gemileri İtilafcılara teslim
edilecek.
4.
İtilaf Kuvvetleri Türk limanlarını serbestce
kullanacak.
5.
İtilaf Kuvvetleri luzum gördüğü stratejik
yerleri işgal edecek.
6.
Türk Ordusu terhis edilecek. Hudut ve uluslar
arası emniyet için olanlar hariç.
7.
İtilaf kuvvetleri Türk telsiz, telgraf, ve
telefon merkezlerini,Tüek demir yollarını kontrol edecek.
8.
Türk hükümeti deniz malzemesiyle askeri ve
tüccari malzemeyi imha etmeyerek çalışır vaziyette teslim edecektir.
9.
Hicaz, Asir, Yemen, Mezopotamya ve Suriye’deki
Türk garnizonları en yakın İtilaf kuvvetleri
komutanlıklarına teslim olacak.
10.
Türk demiryollarında bulunan Alman ve
Avusturyalı çalışanlar bir ay içersinde buraları terk edecek.
11.
Terhis edilen Türk ordusunun silah,cephane ve
nakliye vasıtaları itilaf kuvvetlerine teslim edilecek.
12.
Türk ordusu İtilaf kuvvetleri komutanlarının
emrine göre hareket edecektir.
13.
Türk Hükümeti merkezi İtilaf Kuvvetleri ile
bütün münasebetlerini kesecektir.
Bu sözleşmenin 9. Maddesine göre Medine kuvvetleri teslim olmuş ve
teslim olurken İngilizlere bırakılan silah ve mühümatın listesini vereyim.
Otuz bin kadar mavzer, birhayli
tüfek ve makineli tüfek fişeği, iki batarya 7,7 lik sahra üç batarya 7,5
kudretli cebel, bir batarya 10,5 luk obüs iki adet 7,5 luk şnayder, yirmiiki
adet 8,7 lik mantelli sahra , dört adet adi cebel, dört adet fitilli cebel
topu, sekiz adet mordanfield, yetmişbeş adet maksim ve svartveze makineli tüfek
seksenbin adet top mermisi, bir adet telsiz telgraf istasyonu dört adet sahra
telsizi, oniki adet batarya dürbünü , elektrik malzemesi onbin ton hurma hastane,ilaç,
bir miktar hayvan.
Tabi bu malzemelerin yanında 500
çeşitli rütbede subay ve 6000 er ve erbaş .
Esaretin sonunda Ankara’ya gelen
Fahreddin Paşa Atatürk tarafından Afganistan’a büyükelçi olarak atanmıştır.
Adını tarihe sağlığında altın
harflerle yazdıran Ömer Fahreddin TÜRKKAN
22 Kasım 1948 tarihinde İstanbul’da Hakkın Rahmetine kavuşmuş,
Rumelihisarlığı mezarlığında yatmaktadır.
RUHU ŞAD OLSUN.
(Görsel: Kitap Kapağı)
Saklı Seçilmişler ‘’Siz onları değil onlar sizi seçti’’
Soner Yalçın
Saklı Seçilmişler
‘’Siz onları değil onlar sizi seçti’’
Kırmızı Kedi Yayınevi
1.Baskı Aralık 2017
473 Sayfa
Bir film düşünün. İlk sahne sıradan bir olayla başlar. Film
ilerledikçe gelişmelere inanamasın. Dehşete kapılırsın. Film biter. Etkisinden
kurtulamasın. Bu kitabın yazım süresinde ben bunları yaşadım.
Diyor Soner Yalçın İnanın okuyucu açısındanda aynı durum her
sayfasında ‘’Vaybe’’ diyerek kitabı
bitiriyorsunuz.
Kitap Tohum,zirai ilaçlar, gübreler, insan ilaçları şeker,
ve aklınıza gelebilecek her türlü insan
ve insanlığın var olma sebeplerini ilgilendiren her türlü meteryal ile ilgili bir avuç şirket’te
demiyeceğim AİLE ‘nin yaptığı yaptırdığı
fırıldaklar.
Biz biraz TOHUM a bakalım: Başbakan Turgut Özal 1983 yılında
tohum fiyatlarını serbest bıraktı.
Başbakan Turgut Özal 1984 yılında TOHUM İTHALATINI SERBEST
BIRAKTI.
Başbakan Turgut Özal 1985 yılında Özel sektör tohumculuğunu
teşvik etti.
Geldik 2017 ye Türkiye sadece ABD ‘den Melez tatlı mısır, Kızıl buğday,
buğday,çavdar,pamuk,kabuksuz bezelye,kabuksuz fasülye,fasulye,yulaf ,soya,
kavun, karpuz, şeker pancarı, yonca, kırmızı çayır, biber, İtalyan cimi, ve
her tür çim , salata pancarı, kırmızı
pancar, kabak, hıyar, soğan, havuç marul, karnabahar, maydonos, ıspanak, turp, tütün, domates, pirinç tohumu
satınaldı.Bu tohumların hepsinin GDO ile oynanmış ve bir çoğu hibrit denilen
cinsden.
AKP Tohum kanunu bugün diyorki: ‘’Ey köylü sen binlerce yıldır yaptığın gibi
tohum takası yapamasın. Tohumu yalnız şirketlerden alacaksın. Aksi halde onbin
lira ceza ödersin. Aksi halde beş yıl
ekip biçemesin. Aksi halde sana destgekleme yok’’
Tabi bunun nedeni yıllardır bu slogandan geçiyor ‘’PETROLÜ
KONTROL EDERSEN ULUSLARI; YİYECEĞİ KONTROL EDERSEN İNSANLARI KONTROL EDERSİN’’
Örneğin UN Sektörü ne durumda Türkiye’de un fabrikaları
birer ikişer kapanıyor. 2003 yılında 1234 olan un fabrikası sayısı 2017 de 670
onların çoğuda yabancı şirketlerde.
Tohum ile ilgili şirketleri yazarak tohum konusunu
kapatalım:
ABD’li Monsanto
ABD’li Du Pont
ABD’li Dow Agroscinces
İsveç’li Syngenta
Bunlar tabiri caizse ‘’ Mahşerin Dört Atlısı’’ Son iki
yıldır birbiri ile rekabet etmesi gereken şirketler birleşmeye başladı.
Bir taşla birkaç kuş vuracaklar:1.Tohumu satacak 2.Tohumunu
alana gübre ilaç satacak. 3. Tohumlarını ekenlere Petrollerini satasak.
4.parası olmayanlara kredi verecek. 5. U tarım felaketi sonunda hastalanlara
ilaç satacak.
Hastalık saçan ‘’Ölüm tohumlarının’’ dünya tarlalarına
ekilmesinin gizli amacı yokmu ? Soner
Yalçın kitabında bu sorulara yanıt veriyor.
Kitabı bence her yurttaş okumalı. CHP Genel Başkanı Tüm Millet Vekillerine kitabı okuma
zorunluluğu getirdi. Bende güncel olan kitapta çok güzel işlenmiş NBŞ ‘’Nişasta bazlı şeker’’ konusunu alıntı
yaparak bitireyim.
Kronik Hastalıkları salgına dönüştüren ‘’ Mısır şurubu’’
Fransa, Hollanda, Avusturya, İrlanda, İsveç, Yunanistan, Portekiz, Slovenya,
Danimarka, ve İngitere’de yasak.ABD
obeziteyi tetiklediği için mısır şurubu
kullanımını ürünlerde % 10 dan % 8 indirdi bizde bu oran % 10 dan % 15 e
çıkarıldı.
Resmi rakamlara göre Türkiye’de 2
65 bin ton şeker üretimi yapılıyor. AKP Hükümeti 2017
yılında bu kotayı 312.500 tona çıkardı. BU miltar 27 AB ülkenin %40 kını yalnız
Türkiye üretip tüketiyor.
Oysa bu rakamlar Almanya’da
56 bin ton. İspanya’da 53 binton . İtalya’da 32 bin ton.
Tabi bunlardan bahsedince
Cargill adlı şirketten ve
Rockefeller adlı Aileden bahsetmemek olmaz. Bunuda kitabı okuyanlara bırakalım.