29 Nisan 2018 Pazar

O Ağacın Altında - Yeşilçam Sanatçıları ile Sohbetler

O Ağacın Altında - Yeşilçam Sanatçıları ile Sohbetler

Erhan Tuncer
Titanic Yayınları
1.Baskı Mart 2018
320 sayfa

 Erhan Tuncer, sinemanın 3. adamları ile ilgili çok güzel bir araştırma ve söyleşi kitabı yazmış. 32 adet sinema emekçisi yanında Cüneyt Arkın gibi jön ve Halit Refiğ gibi usta bir yönetmeni de kitabına almış. Tabii bu iki şahıs kendilerini değil de 3. adamları anlatmış.

Hepimizin bildiği Süheyl Eğriboz, Hakkı Kıvanç, Necdet Kökeş, Mehmet Uğur, Yılmaz Şerif, Ayla Arslancan gibi üçüncü adamlarla söyleşiler yapmış.

 Halit Refiğ sinemamızın durumuna da değinmiş, 60'lı yıllardan itibaren Türk sinemasının bonolarla yani senetlerle çekildiğini anlatmış, Tabii bu durumun sinema emekçilerine ne kadar çok zorluk yarattığını, dünya sinemalarında başka bir örneği yoktur. Türk sineması, Amerikan ve Hint sinemalarından sonra 3. üreticiydi. Bugün dünya'da kendi ülkesinde, kendi filmleri Amerikan filmlerinden daha çok seyirci toplayan iki ülke vardır. Biri Hindistan biri de Türkiye. Türkiye'de sinemanın arkasında ne bir sermaye ne de bir devlet desteği vardır.

 Erhan Tuncer bir de Adile Naşit'i yazmış, başka dergi ve gazetelere yapmış olduğu iki söyleşisini de kitabına almış. Kitap, Adile Naşit'in söyleşilerini okumak için bile alınıp okunur.

Kitabın bir bölümünde ise, sinema emekçilerinin çocukları, babaları hakkında söyleşi yapmış. Bunlardan bir tanesi Bülent Pelit, babası senarist-yönetmen Hidayet Pelit'i anlatıyor.

Erhan Tuncer şöyle bir soru soruyor: '' babanız Hidayet Pelit olarak sinemada hayal ettiği yerde miydi?''- '' ölmeden önce söylediği şu cümle sorunuza cevap olur sanıyorum: ''60 yıllık sinemacıyım, ama dönüp baktığımda sadece SİNEM ACI...''

Hiçbir sosyal güvencesi olmayan, ölen arkadaşlarının öldükleri zaman cebinden 1 lira para çıkan bu emekçilerin tek korkusu kendilerinin de bu acı sonu yaşamalarıdır. Bu nedenle üçüncü adamların olduğu bu kitap bilinmezlerle dolu Yeşilçam tarihine alternatif bir kapı açma ümidiyle yazılmış, biraz olsun sinemaya ilgi duyan insanların okuması gereken bir kitaptır.

19 Nisan 2018 Perşembe

Türkiye Üzerine (Şark Meselesi)

Türkiye Üzerine (Şark Meselesi) 

Karl Marx 
Sümer Yayıncılık 
Mart 2017 1.Baskı 141 sayfa 


Marx'ın bundan 165 yıl önce New York Tribune gazetesine yazdığı makalelerden oluşan bir kitap. Orjinali fransızca yazılmış, Selahattin Hilav ve Attila Tokatlı tarafından türkçeye kazandırılmış.

19.yy'da Osmanlı'nın sorunlarını, açmazlarını, ''hasta adam'' tanımlanmalarının çıkardığı ilişkileri irdeliyor.

Türkiye Üzerine 19.yy'da büyük devletler arasında kurulan politik ilişkilere, ''Şark Meselesi'' açısından ışık tuttuğu Osmanlı İmparatorluğu'nun politik durumu ve sosyal yapısı hakkında fikirlerini dile getirir. 

 Marx Türk Meselesi'nde şöyle diyor; ''göçebe devrini yaşadıkları sırada Türklerin bütün ticareti kervanları talan etmekten ibaretti; bugün daha medeni hale geldikleri için keyfi ve ağır vergiler koymaktadır''. 

19.yy'da Türkler açısından en büyük sorun Çarlık Rusya'dır. Rusya'nın büyük ideali boğazlara ve bölgesine hakim olmak, Türkleri ikiye bölüp Avrupa'daki Türklerle ilişiğini kesmektir. 

Marx'ın tezi Türklerin bağımsızlığıdır. Marx'ın gerçek olan Rus düşmanlığı için de gericiliğin kalesi olarak gördüğü Rus devletini 30 yıl boyunca kıyasıya eleştirmiştir. 

Marx, bu yazılarında kapitalist devletlerin ve onlara ayak uydurmaya çalışan Çarlık Rusya'nın, giriştikleri ahlak dışı korkunç mücadelede ne gibi yollara başvurduklarını ve dünyayı aralarında pay etmek için kimi zaman dostluk maskesini de kullanarak neler yaptıklarını düşündürücü bir biçimde ortaya koymaktadır.

Şark Meselesine ve Türklere olan ilgisinden ötürü Karl Marx Türkçe öğrenmiş ve bu dili başarılı bir şekilde kullanmıştır.

14 Nisan 2018 Cumartesi

AĞACIN KURDU

AĞACIN KURDU

Fethullah’ın Askerleri 15 Temmuz 2016 Darbe Girişiminin  Şifrelerini Açıklayan Kitap
Mustafa ÖNSEL
Alibi Yayıncılık 17.Baskı  Ağustos 2017 Ankara  304 sayfa
Okuduğum Önsel’in ikinci kitabı  TSK’de Fetö yapılanmasını anlatırken daha çok Askeri Okullarda yapılan işkence ve zulmü birebir yaşayan Fetö’ye boyun eğmeyen Atatürk’cü  milliyetci gençleri ordudan atmak için yaptıklarını anlatan güzel bir kitap.
Mustafa ÖNSEL: Milli ordu bu topraklarda yaşamamızın güvencesidir. Ordu içinde herhangi başka bir hiyerarşik yapıya bağlılık milli vasfını yok eder. Buna müsaade etmek İhanettir  diyor..
2008-2013 yılları arasında Kara Harp Okulundan kaç Harbiyeli bir şekilde okuldan atılmış,ayrılmış,doktor raporu ile uzaklaştırilmış.
Ayrılan,atılan askeri öğrancilerin kaçı askeri liselerden gelme, kaçı asker çocuğu.? BU fetöcü komutan ve öğretmenler öyle bir tezgah kurmuşlar ki kendilerinden olmayan öğrencilere okulda kalma şansı vermediler.  2013 yılında Harbiyede Askari liseden gelme öğrenci kalmadığı gibi Askeri  liselere Şakirt olmayan kimse giremez hale geldi. Yine bunların deyimi ile 2015 Yılında Harp Okulundan kimse ayrılmayacak,atılmayacaktır.
Aslında pes eden bu okullardan atılan pırıl pırıl gençlerf değilde, pervasızca ve kallaeşce kıyıma ses çıkartmayan omzundaki yıldızların ağırlığı ile doğru orantılı bir yürek taşımıyanlardı pes eden ; Türk ordusunu Fethullah’ın askeri yapan siyasi oteriteydi pes eden. Günlük yaşadığı için olanı biteni birtürlü kavrayamayan Türk halkının büyük kısmıdır pes eden.
Böyledir Fethullah’ın adamları amaçları uğruna yapmayacakları kumpas, kötülük yoktur.
Şetan dile gelip şöyle seslenmiş ; ‘’ Onlar varsa bana gerek yok’’
Kitapta dediğim gibi kötülük yapılan öğrenci subay  kişilerin birebir anlatımları insanı şok ediyor. Bir insan, bir Müslüman bu kadar kötü ve Allah’ın yarattığı kuluna bu kadar kötülük yapabilirmi ?
Evet Türk tarihinin en melanet örgütü ile karşıkarşıyayız. Bu örgütün hedefe koyduklarına yapamayacağı  hiçbir kötülük yok. Çünkü bunu mübah sayıyorlar.Kendilerini savaşta ve bu kötülüğü yani şeytanlığıda savaş hilesi sayıyorlar. Bunun için vicdanları rahat hareket ediyorlar.
Birkısım Askeri Hakim  Hukuk ,birkısım hekim Tıp adına Fetö örgütü için TSK’de büyük bir tasfiye gerçekleştirmişlerdir.
Kitabın adına gelince Önsel çok doğru bir tesbit yapmış ve şöyle açıklamış. ‘’ TSK yı koca bir çınara benzetiyorum. O koca ağacı açıktan yok edilemiyeceğini anlayanlar uzun soluklu, sabırlı ve sistematik bir çaba içine girdiler.
Koca çınarı içten içe kemirip zayıflatması için özellikle 1980 sonrası laboratuar ortamında yetiştirdikleri kurtcukları çınarın gövdesine zerkettiler’’  ne güzel bir tesbit.
Ya ABD? O da rahatsızdı ‘’ÇINAR’’ dan Nato üzerinden kısmen kontrol etse de Milli duruşu net ve kararlı  bir dip dalgasının geldiğini görüyordu.
Kitapta yazılanlar ve söylediklerimiz; söylüyebildiklerimizin, bildiklerimizin sadece küçük bir bölümüNurettin Veren’in anlatımı ile 1994 yılında İstanbul’daki bir toplantıda Türkiye Haritasının üzerine koyup Güney doğuyu göstererek bu bölgeyi büyük güçler koparacak kalan bölgeyide biz yöneteceğiz demiş.  Bu da gösteriyor ki örgüt  vatanın bütünlüğü ve  milletin bekasını değil örgütün hedefleri esastır.
Sonuç olarak insana ağır gelen ÇINAR a darbe vuran baltanın sapının ÇINAR’ın dalından olmasıdır. Sap olmasa idi baltanın ne işlevi olurdu ?

(Görsel: Kitap Kapağı)



12 Nisan 2018 Perşembe

KEMALYERİ Mustafa Kemal’in Çanakkale’de 9 ay 13 günü


KEMALYERİ
Mustafa Kemal’in Çanakkale’de 9 ay 13 günü
Belgese l anlatım
3. Baskı Atatürk’ü Çanakkale’den Silmek İsteyenlere
ASİ Kitap yayınevi
3. Bası Ocak 2018   
200 sayfa

               Kitabın kapağında olduğu gibi Çanakkale’den Atatürk’ü silmek isteyenlere şamar olacak bir kitap. Mustafa Kemal’ nasıl silersiniz . İşgal Kuvvetleri komutanı İngiliz  Hamilton 17 Ağustos 1917 tarihinde Londra’ya çektiği telgrafta şöyle diyordu. ‘’  Conkbayırı’da Türkler çok iyi bir komutana sahip. Çok iyi komuta edilen mertce savaşan Tüklere karşı savaşıyoruz.’’  İngiliz yazar Alan Moorehead yazdığı Gelibolu adlı kitabında şöyle yazar. ‘’ O genç ve dahi Türk şefinin o esnada Çanakkale’de bulunması, müttefikler bakımından tarihin en acı darbelerinden biridir.’’
Mustafa kemali Çanakkale’den silme yolu ise  şunları  yapmanız gerekmektedir. Gelibolu yarımadasını yok edin, Çanakkale tarihinden çıkarırsanız Mustafa Kemal’i silebilirsiniz. İngiliz, Alman, Fransız, Avustralya, Yeni Zelanda Nasıl çıkaracaksınız. Hamilton, Çhurchill ve savaşa katılan binlerce kişinin anılarını nasıl yok edeceksiniz. Bunlarda yetmez onlarca ülke tarih kitaplarından nasıl sileceksiniz. En iyisi siz oturup Mustafa Kemal’e dua ederek sevap kazanın.
1938 yılında ebediyete intikal ettiğinde ANZAK Komutanı İngiliz Mareşal Birdwood Çanakkalede savaştığı Atatürk’ün cenaze töreninde büyük bir saygı ile önünde eğiliyordu. Aynı gün İtalya radyosu şu anonsu yaptı  ‘’ Sezar, İskender, Napolyon ayağa kalkın, büyüğünüz geliyor.’’

(Görsel: Kitap Kapağı)

Fahrettin Paşa’nın Medine Müdafaası



Fahrettin Paşa’nın
Medine Müdafaası
Peygamberimizin Gölgesinde Son Türkler   Yazarı:  Feridun Kandemir
Yağmur Yayınevi 29. Baskı  HAZİRAN  2017
Düşmanlarının ‘’Çöl Kaplanı’’ ve herkesin ‘’Medine Kahramanı’’ bildiği , Atatürk’ün ‘’Daha sağlığında adını tarihe altın harflerle yazdıran kumandan’’ diye tanıttığı Fahrettin Paşanın kitabı.
Osmanlı 1918 yılında itilaf kuvvetleri ile anlaşma yapmış, tüm Osmanlı orduları silahlarını teslimle kendileride esir alınacağına dair varılan anlaşmayı kabul etmeyen Fahrettin Paşa Medineyi boşaltmamakta ve ordusu ile çok zor durumda kalan Paşa ordusuna Çekirge yedirerek ‘’ Kendiside yiyor’’ ayakta tutmuştur.
Sonuçta teslim olmak zorunda kalan paşa esir alınarak Malta’ya gönderilmiş, 1918 -1919 yılında Arap yarımadasında doğan binlerce çoçuğa  Fahri ismi verilmiş. Her ne kadar kitapta gönderilme şekline hiç değinilmesede  14 mayıs 1917 yılında Medine’den İstanbul’a gönderilen kutsal emanetlerin listesi kitabın sonunda verilmiştir.  Bu listeyi bende yazayım.
1 Adet Hz.Osman elyazması Kur’an
5 Adet elyazması kur’an
4 Adet kur’an cüzleri
5 Adet değerli taşlarla süslü kur’an Kabı
1 Adet Hilye-Şerif
1 Adet som altın üzerine Kelime-i Şahadet  yazılı levha yazılar pırlanta,inci,mercan
7 Adet Tesbih pıtlanta,inci, mercan
2 Adet Rahle gümüş işlemeli
1 Adet Pırlanta ve altın işlemeli Sultan Abdulaziz’in tuğrası
4 Adet Sancak başı
3 Adet kılıç
4 Adet Kevkeb – Dürri adlı elmas
14 Adet  Askı Altın ve elmaslarla süslü
11 Adet altın kandil
1 Adet altın kandil değerli taşlarla süslü
1 Adet Altın kahve askısı
7 Adet altın şamdan  her biri 155 cm.yüksekliğinde ve 50 kğ üzerleri 2680 adet pırlantayla süslenmiş.
1 Adet Altın makas
8 Adet Gülsuyu kabı değerli taşlarla süslü
12  Adet altın tütsülük.
1 Adet pırlanta yüzük
2 Adet altın çelenk
10 Adet altın çiçek ve yaprak
84  Adet İnci
15 Adet zümrüt
53  Adet pırlanta ve zümrüt
27 Adet Yakut
3 kilo 985 gr.altın, 908 kilo Gümüş
49  Adet Şal ve işlemeli perde, Medinedeki Sultan Mahmut kütüphanesi
  Fahreddin Paşa medine’yi ne bir kurşu n atarak nede bir kurşun yiyerek teslim etmiştir. İstanbuldan gelen emir e iki ay dayanabilmiş ve sonunda teslim olmak zorunda kalmıştır. İstanbul’un yapmış olduğu yüz kızartıcı antlaşma ile Medine ve Arap yarımadası, Irak, Suriye, Filistin elden çıkmıştır. İtilaf Kuvvetleri ile yapılan mütarekenin şartları Fahreddin Paşa’nın önüne konulmuştur. Mütarekenin şartları ise şunlar.
1.       Çanakkale ve İstanbul boğazı herkese açık olacak.
2.       .İtilaf Kuvvetlerine ait harp esirleri derhal teslim edilecek.
3.       Bütün Türk gemileri İtilafcılara teslim edilecek.
4.       İtilaf Kuvvetleri Türk limanlarını serbestce kullanacak.
5.       İtilaf Kuvvetleri luzum gördüğü stratejik yerleri işgal edecek.
6.       Türk Ordusu terhis edilecek. Hudut ve uluslar arası emniyet için olanlar hariç.
7.       İtilaf kuvvetleri Türk telsiz, telgraf, ve telefon merkezlerini,Tüek demir yollarını kontrol edecek.
8.       Türk hükümeti deniz malzemesiyle askeri ve tüccari malzemeyi imha etmeyerek çalışır vaziyette teslim edecektir.
9.       Hicaz, Asir, Yemen, Mezopotamya ve Suriye’deki Türk garnizonları en yakın İtilaf kuvvetleri  komutanlıklarına teslim olacak.
10.   Türk demiryollarında bulunan Alman ve Avusturyalı çalışanlar bir ay içersinde buraları terk edecek.
11.   Terhis edilen Türk ordusunun silah,cephane ve nakliye vasıtaları itilaf kuvvetlerine teslim edilecek.
12.   Türk ordusu İtilaf kuvvetleri komutanlarının emrine göre hareket edecektir.
13.   Türk Hükümeti merkezi İtilaf Kuvvetleri ile bütün münasebetlerini kesecektir.                                                   Bu sözleşmenin 9. Maddesine göre Medine kuvvetleri teslim olmuş ve teslim olurken İngilizlere bırakılan silah ve mühümatın listesini vereyim.
Otuz bin kadar mavzer, birhayli tüfek ve makineli tüfek fişeği, iki batarya 7,7 lik sahra üç batarya 7,5 kudretli cebel, bir batarya 10,5 luk obüs iki adet 7,5 luk şnayder, yirmiiki adet 8,7 lik mantelli sahra , dört adet adi cebel, dört adet fitilli cebel topu, sekiz adet mordanfield, yetmişbeş adet maksim ve svartveze makineli tüfek seksenbin adet top mermisi, bir adet telsiz telgraf istasyonu dört adet sahra telsizi, oniki adet batarya dürbünü , elektrik malzemesi onbin ton hurma hastane,ilaç, bir miktar hayvan.
Tabi bu malzemelerin yanında 500 çeşitli rütbede subay ve 6000 er ve erbaş .
Esaretin sonunda Ankara’ya gelen Fahreddin Paşa Atatürk tarafından Afganistan’a büyükelçi olarak atanmıştır.
Adını tarihe sağlığında altın harflerle yazdıran Ömer Fahreddin TÜRKKAN   22 Kasım 1948 tarihinde İstanbul’da Hakkın Rahmetine kavuşmuş, Rumelihisarlığı mezarlığında yatmaktadır.
RUHU ŞAD OLSUN.

(Görsel: Kitap Kapağı)





Saklı Seçilmişler ‘’Siz onları değil onlar sizi seçti’’


Soner Yalçın
Saklı Seçilmişler  ‘’Siz onları değil onlar sizi seçti’’
Kırmızı Kedi Yayınevi
1.Baskı Aralık 2017   473 Sayfa
Bir film düşünün. İlk sahne sıradan bir olayla başlar. Film ilerledikçe gelişmelere inanamasın. Dehşete kapılırsın. Film biter. Etkisinden kurtulamasın. Bu kitabın yazım süresinde ben bunları yaşadım.
Diyor Soner Yalçın İnanın okuyucu açısındanda aynı durum her sayfasında ‘’Vaybe’’  diyerek kitabı bitiriyorsunuz.
Kitap Tohum,zirai ilaçlar, gübreler, insan ilaçları şeker, ve aklınıza gelebilecek her türlü  insan ve insanlığın var olma sebeplerini ilgilendiren her türlü meteryal  ile ilgili bir avuç şirket’te demiyeceğim  AİLE ‘nin yaptığı yaptırdığı fırıldaklar.
Biz biraz TOHUM a bakalım: Başbakan Turgut Özal 1983 yılında tohum fiyatlarını serbest bıraktı.
Başbakan Turgut Özal 1984 yılında TOHUM İTHALATINI SERBEST BIRAKTI.
Başbakan Turgut Özal 1985 yılında Özel sektör tohumculuğunu teşvik etti.
Geldik 2017 ye Türkiye sadece ABD ‘den  Melez tatlı mısır, Kızıl buğday, buğday,çavdar,pamuk,kabuksuz bezelye,kabuksuz fasülye,fasulye,yulaf ,soya, kavun, karpuz, şeker pancarı, yonca, kırmızı çayır, biber, İtalyan cimi, ve her  tür çim , salata pancarı, kırmızı pancar, kabak, hıyar, soğan, havuç marul, karnabahar, maydonos, ıspanak,  turp, tütün, domates, pirinç tohumu satınaldı.Bu tohumların hepsinin GDO ile oynanmış ve bir çoğu hibrit denilen cinsden.
AKP Tohum kanunu bugün diyorki:  ‘’Ey köylü sen binlerce yıldır yaptığın gibi tohum takası yapamasın. Tohumu yalnız şirketlerden alacaksın. Aksi halde onbin lira ceza ödersin.  Aksi halde beş yıl ekip biçemesin. Aksi halde sana destgekleme yok’’
Tabi bunun nedeni yıllardır bu slogandan geçiyor ‘’PETROLÜ KONTROL EDERSEN ULUSLARI; YİYECEĞİ KONTROL EDERSEN İNSANLARI KONTROL EDERSİN’’
Örneğin UN Sektörü ne durumda Türkiye’de un fabrikaları birer ikişer kapanıyor. 2003 yılında 1234 olan un fabrikası sayısı 2017 de 670 onların çoğuda  yabancı  şirketlerde.
Tohum ile ilgili şirketleri yazarak tohum konusunu kapatalım:
ABD’li Monsanto
ABD’li Du Pont
ABD’li Dow Agroscinces
İsveç’li Syngenta
Bunlar tabiri caizse ‘’ Mahşerin Dört Atlısı’’ Son iki yıldır birbiri ile rekabet etmesi gereken şirketler  birleşmeye başladı.
Bir taşla birkaç kuş vuracaklar:1.Tohumu satacak 2.Tohumunu alana gübre ilaç satacak. 3. Tohumlarını ekenlere Petrollerini satasak. 4.parası olmayanlara kredi verecek. 5. U tarım felaketi sonunda hastalanlara ilaç satacak.
Hastalık saçan ‘’Ölüm tohumlarının’’ dünya tarlalarına ekilmesinin gizli amacı yokmu ? Soner  Yalçın kitabında bu sorulara yanıt veriyor.
Kitabı bence her yurttaş okumalı. CHP Genel Başkanı  Tüm Millet Vekillerine kitabı okuma zorunluluğu getirdi. Bende güncel olan kitapta çok güzel işlenmiş NBŞ  ‘’Nişasta bazlı şeker’’ konusunu alıntı yaparak bitireyim.
Kronik Hastalıkları salgına dönüştüren ‘’ Mısır şurubu’’ Fransa, Hollanda, Avusturya, İrlanda, İsveç, Yunanistan, Portekiz, Slovenya, Danimarka, ve İngitere’de  yasak.ABD obeziteyi  tetiklediği için mısır şurubu kullanımını ürünlerde % 10 dan % 8 indirdi bizde bu oran % 10 dan % 15 e çıkarıldı.
Resmi rakamlara göre Türkiye’de  2
65 bin ton şeker üretimi yapılıyor. AKP Hükümeti 2017 yılında bu kotayı 312.500 tona çıkardı. BU miltar 27 AB ülkenin %40 kını yalnız Türkiye üretip tüketiyor.
Oysa bu rakamlar Almanya’da  56 bin ton. İspanya’da 53 binton . İtalya’da  32 bin ton.
Tabi bunlardan bahsedince  Cargill adlı şirketten ve  Rockefeller adlı Aileden bahsetmemek olmaz. Bunuda  kitabı okuyanlara bırakalım.